Ne günlerimiz vardı?

 Bugünü değerlendirebilmek için dünü iyi bilmemiz ve okumamız gerekir. Mazimiz bugünümüzden çok daha kötüyse bugünkü hâlimiz için "Oh ne güzel!" deyip duramayız, yatamayız. Gelişmenin, daha güzele ulaşmanın yolunu kapatamayız. Dün ile bugünü kıyasladığımızda gelişmek için çok daha çaba göstermemiz gerektiği ortaya çıkar.

   Şimdi sizinle beraber 1970"li yıllara doğru bir sefere çıkalım. O günleri ayan beyan yaşayanların anılarına bir yolculuk yapalım. O günlere yabancı olanlara ise “Ne günler varmış?” dedirtelim. Bir arkadaşımın anlattığı bir hikâyeyi aktarayım sizlere.

   “Babam Fransa"da işçi olarak çalışıyordu. 1979"da izin için Türkiye"ye kendi arabasıyla gelmişti. Arabanın bagajına makine dokuması iki halı koymuştu. Kapıkule"de halıları Türkiye"ye sokmasının yasak olduğu söylenmiş. Halılara el konmuş. Neyse ki küçük televizyona izin vermişler. Bizi de en çok o küçük televizyon sevindirmiş. Çünkü televizyon o yıllarda çok az kişide vardı.

   Bir de arabayı çok merak ediyorduk. Herkesin hedefinin bir Murat 124"e sahip olmak olduğu Türkiye"de biz Avrupa bir arabaya binecektik.

   Bir sabah yağ alabilmek için erkenden evden ayrılmamız babamı pek şaşırmıştı. Eve döndüğümüzde tüpün bitmiş olması acı bir haber almış gibi üzmüştü bizi. Darbe üstüne darbe almış gibiydik. Çünkü tüp bulmak da çok zordu o yıllarda. Karaborsacılık sarmıştı bütün Türkiye"yi.

   Çevredeki bakkallara bakmama rağmen tüp bulamadan üzgün bir şekilde başım önde eve döndüm. Babam, en az 10 tüp alacak 100 Fransız frangı vererek tekrar gönderdi beni. Bir de elime, arkadaşına vermem için yabancı bir sigara tutuşturdu.

   Uzun aramalardan sonra oldukça yüksek bir fiyata aradığım tüpü buldum. Çok sevindim yine de. Tüp bulabilmiştim ya. Bu, büyük bir işti. Bakkaldan sevinçle çıkınca karşımda beton gibi polislerin durduğunu gördüm, irkildim. Beni karakola götürdüler. Türkiye"ye girmesi yasak olan sigarayı görmüşlerdi. Bir de üzerimde 100 frangı bulunca ipler hepten korktu. Resmen kaçakçı muamelesi gördüm. Döviz bulundurmam suçmuş. Ben, olanları anlatınca polis, babamı da karakola getirdi. Bizi o gün, babamın pasaportu ve Fransa"da çalıştığına belgeler kurtardı.

   Polisin karakola gideceğiz demesi üzerine ben o panikle tüpü bakkalda unutmuşum. İş bu ya! Bakkal sahibinin de karaborsacılık yaptığı belirlenmiş ve o da tutuklanmış. Biz de o gün, oradan oraya koşuşturduğumuz için açlığımızı unutmuştuk.”

   Ne günlerimiz vardı? Ne günlere kalmıştık o günlerde? Acıyla, iç geçirerek ve bıyık altında gülerek hatırladığımız o günler geride kaldı şimdi. O günlerden bugünlere geldik çok şükür. Daha da güzel günler bize layıktır. Var gücümüzle bu uğurda çalışıyoruz şimdi. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsa Abanoz Arşivi
SON YAZILAR