İL MÜFTÜMÜZ HAYRETTİN ÖZTÜRK HOCA...

Akademisylerin siyasette pek başarılı olduğu söylenemez.Dünya çapında bir bilim adamı olmasına rağmen Prof.Ali Fuad Köprülü,merhum Menderes'ın önüne geçemedi.Hemşerimiz Ali Fuad Başgil Hoca da siyasi darbeden nasibini aldı.Muhalifliğin simge isimlerinden Prof.Turan Feyzioğlu,önce Milli Şef İnönü'nün ,sonra Ecevit'in gerisinde kaldı.Merhum İsmet İnönü'nün oğlu Fizik Prof. Erdal  inönü ,siyasette pek varlık gösteremedi,”Limon” esprisi bile zihinlerde algısı kaldı.Siyasette kalıcı olamadı.Keza, Abdüllatif Şener,”Beraber yürüdükleri,Beraber ıslandıkları “yol arkadaşlarının gölgesinde kaldı .Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Başbakan Tayyip Erdoğan'ın  kanatları altında bugünkü makamına ulaşsa da farklılık gösteremedi.

 Öğretim üyesinin Üniversite dışında brokraside başarılı olduğu inkar edilemez.Samsun İl Müftüsü, OMÜ İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Yard.Doç.Dr.Hayrettin Öztürk'ü bu anlamda örnek sayabiliriz. Yaptığı güzel çalışmalar,uygulamalar var.Bu yüzden Samsun için bir şans olduğunu  söyleyebilirim.

Göreve başladıktan itibaren sessiz ve dikkatli,fincancı katırlarını ürkütmeden ,malum çevrelerin nasırına basmadan,kırıp dökmeden iyi şeylere imza atıyor.Hepsinden  önemlisi adil,doğru ve akademik bir zihniyet taşıdığı anlaşılıyor.Başında bulunduğu Kurum hiç şüphe yok ki denetimi çok yönlü olanlardandır.İlgilisi/ilgisizi en çok bilmişi(!) bünyesinde barındırır.Ufak bir yanlışınız,söz ve imanız homurdanmayla başlar,çay ocaklarında dile düşer,Maazallah az okur,çok konuşur ,kazı koz yorumcular sizi basının diline dolar,cemaatin önüne atar.

Müftümüz Öztürk Hoca ile ilgili bugüne değin bir olumsuzluk duymadık. Aksine ağırbaşlı,ne yapacağını bilen,önsezisi yüksek,çevresini dinleyen,ekibine güvenen, siyaseten uzak duran, Kurumun tüzel kişiliğine ,kendi kariyerine saygısı olan bir kişilik olarak farklılık gösteriyor.

Gelir gelmez, bir avuç azınlığın karşı çıkmasına ,bir sivil Meslek  örgütünün, akıl vermesine  aldırmayarak “Merkezi ezan ve Vaaz”uygulamasını kaldırdı.İmam ve Hatiplik  hizmetlerini esnaf alışkanlığı ile sürdürmeyi görev edinenlerin tabii ki hoşuna gitmedi.Ama, yönetimte kararlılık ve dirayeti ,ortak aklın gücü karşısında sustular.Bir iki mızıldayanlarla polemiğe girilmeden  sorun çözüldü.

Hayrettin Öztürk Hoca'nın “Çocuklara isim verme” konusunda yaptığı açıklama kamuoyunun dikkatini çekti. Yerel ve genel medyada yankı buldu .İlgi odağı oldu.Ha..Hı..he..diye öteye beriye kafa sallayanların,kürsüde tozu dumana katanların bu zamana kadar bu yanlışlık dikkatlerini çekmemiş olması ilginç değil mi?Ama,bu statükocuların,eyyamcıların anlatacakları daha mühim konular vardı elbet(!). Onlar,cemaati azarlayacaklar,zihinlerinde kurdukları engizisyonda yargılayacaklar , Siyaset bulaşığı göndermelerle ikazlar yapacaklar..

Samsun'da Diyanet ve ilahiyat nezdinde “Güzel şeyler olacak” beklentisi içinde olanlardanım. Çünkü,tanıdığım Hayrettin Öztürk Hoca'ya güvencim ve inancım tamdı.Bulunduğu Kuruma akademik bir misyon yükleme niyetinde,azminde ,herkesin Müftüsü olmayı düşünüyor olmalı ki, aldığı akademik terbiye gereği bilimsel araştırmaya,hizmetiçi eğitim çalışmalarına ,işi/sorunu uzmanları ile çözmeye,sosyal ve toplumsal sorunların araştırılmasına,Kurum içi/kurumdışı denetim raporlarının ışığında neler yapılabilir noktasında  olduğunu anlıyoruz.Ve son çalışması “Hutbelere Kadın Eli'nin değmesi “ projesini yürekten destekliyorum.Basından öğrendiğim kadarıyla Hutbelerin basma kalıplıktan kurtulması,genel ifadelerden kaçınılması,”Ayet ve Hadislere dayandırılması,ifadelerin daha narin,hoş,edebi ve duygu yüklü”olması hedefleniyor.Yani Hutbe'nin dili “Kur'an dili,Hadis dili,Peygamber Efendimizin irad buyurduğu Hutbelerin ruhuna sadık olunması “ isteniyor.Doğrusu da bu.

Yine öğreniyoruz ki ,Kuruma gelen raporlardan,öğretim üyeleri,Kanaat önderleri ,Basın mensupları ve Siyasi Parti temsilcileri ile yapılan görüşmelerden -Sivil toplum örgütleri olup olmadığı bilinmiyor. Yoksa eksiklik diyebiliriz.-önemli sorunları tesbit edilmiş.Bunlar kamuoyu ile paylaşılmak  “Hutbe konusu”yapılacak, Cuma hutbelerinde irad edilecekmiş... Saptanan Hutbe konularını önemsiyorum.Sözgelişi:”İntihar,sınır davası,komşuluk hakkı,zararlı alışkanlıklar, ensest ilişkiler,aile içi şiddet/kavga,öldürme ve yaralama,başlık parası vs..”Birkaç sorunu da ben ekleyeyim :Küçük yaşta evden kaçmalar..Çocuk gelinler,çocuk anneler,nikahsız birliktelikler,çok evlilik, aldatmalar,zina ,-Ayet'te geçen Fahşa kelimesinin gerçek anlamı kullanılmalıdır.-nitelikli ,adi dolandırıcılıklar,yetim hakkı,devlet malını  çalma,rüşvet,adam kayırma akla ilk gelenler...

Müftülük bünyesinde oluşturulacak “Hutbe Yazım Komisyonu”nda elbette ilahiyatçılar olacaktır. Ama, bu komisyonda  Türkçe –dilbilimciler ,eğitimciler,sosyolog ve psikologların da görev almasında  yarar var.Nihayetinde aynı toplumda yaşıyoruz, herşeyin uzmanlaştığı ,iletişimin gücü ve gerçekliği ortada iken eski alışkanlıkların “salt cinsiyet farklılığı ile –sorunun üstesinden gelinmesi pek  mantıklı  olamaz diye, düşünüyorum.

Gelecek haftaya ,bu konuyla ilintili düşüncelerimi:”Cami avlusu ve kapısı” konusunda paylaşmak istiyorum.Umarım İlgililerin dikkatini çeker...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Anayol Arşivi
SON YAZILAR