HERKES SEVİLMEZ…

İkili ve toplumsal ilişkilerde esas olan sevgidir. Müslüman için ölçü Allah rızasıdır. Mümin diğer bir müminle ilişki kurarken temel belirleyen unsur “Sevgi”dir ve bu sevgi Allah içindir. Allah için sevmek ve Allah için buğuz etmek övülmüştür. Sevgi; merhamet ve adalet olarak yansır. Kulluk tarifi yapılırken Allaha itaat, insanlara adalet, canlılara merhamet olarak belirtilmektedir. Yüce Peygamber; “İman etmedikçe Cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız” buyurmaktadır. Cennete girmek imana, iman da insanların birbirlerini sevme şartına bağlanmıştır. İman insanları sevmeyi, insanları sevmek de Cennete girmeyi sağlayan en önemli ölçüdür. Tersinden baktığımız zaman birbirlerini sevmeyen insanların imani zaaflarının olduğunu söylemek iddialı bir laf olmayacaktır. Sevmenin şartı Allah için olmasıdır. Beşeri bir takım hesap ve duygularla oluşan sevgi burada bahsi geçen sevgi değildir. Karşı cinslerin birbirlerine duydukları sevgi, insanların ortaklaşa iş yürütürken aralarında oluşturdukları muhabbet; eğer merkezinde Allah rızası varsa bereket ve ibadet sayılır, hem de sınırsız ve sonsuz bir dostluğa da dönüşür. Ama, bu yaklaşımları oluşturan sevgi beşeri duygu ve düşüncelerin ürünüyse, elde edilmek istenen sonuç vukuu bulduğunda aradaki sevgi ve bunun oluşturduğu ilişki de buharlaşacaktır.

Sevgi ancak sevgi ile denktir. Sevginin bir bedeli varsa canla ve malla bile ödenecek karşılık değildir. O ancak yine aynıyla, yani sevgiyle ödenir ve dengelenir. Sevgi fıtri bir duygudur. Onun karşısında nefret duygusu vardır. İkisi de yaratılıştan insanın genlerine kodlanmıştır. Kişi bunlardan birini seçmekle iradesini yansıtmış olur. Bu tercihi yaparken aldığı eğitim ama en çok da sahip olduğu imanı sınırları ve sonuçları belirlemektedir. Çıkar, menfaat, dünyevi kaygı, bireysel hesap, gelecek düşüncesi gibi bir takım kişisel arzuların tatmini için ortaya konan sevgi, imanla izah edilen sevgi değildir. Böyle bir sevgi ancak alış verişin yapılmasını sağlayan ve sonra da ortadan kalkan bir yaklaşımın sohbetinden başka bir şey olamaz. Günümüz sosyolojik beraberliklerinin belirleyeni genellikle kişisel hesaplardır, bu nedenle de bir gün birbiri için her şeyini feda ettiğini iddia edenler, üç gün sonra birbirlerinin boğazına sarılabilmekte, cinayetlere kadar giden düşmanlıklar içerisine girebilmektedirler. Siyasette, ticarette, idarede oluşturulmuş olan sevginin temeli Allah rızası olduğunda kopmalar, sapmalar, savrulmalar, kavgalar ve cinayetler kesinlikle olmayacaktır. İnsanlar, dün kol kola girdikleriyle bugün karşı karşıya gelmiş olmayacaklardır.

İnsanlar kötülerle değil kötülüklerle savaşmak durumundadır. Müslümanın yaklaşım felsefesi bu olmalıdır. Kötüyü ortadan kaldırmak yerine onu ıslah ederek kötülüğü ortadan kaldırmak dini bir yaklaşım şeklidir. Zalimin zulmünü ortadan kaldırmak suretiyle ona yardım ediniz buyuran Peygamberimiz, böylece zalimi kötülük yapmaktan, mazlumu da kötünün şerrinden korumuş olursunuz tavsiyesinde bulunmuştur. Ensar-Muhacir kardeşliğinin temelini Allah için oluşturulan sevgi tesis etmiştir. Müminler ancak kardeştir buyuran Rabbımız, bu kardeşliğin temelini Allah rızası için oluşturulacak sevgi ile şekillendirmiştir. Peygamberimiz de sevginin Cennete götüren bir duygu olduğunu bu nedenle bildirmiştir. Sevgi Allah rızası için olması gerektiği gibi kızgınlık ve kırgınlıklar da bu nedenle olması gerekir. Bunun için de beşeri kırgınlığın üç günle sınırlı olduğunu Peygamberimiz ilan etmiştir. Ayrıca, kimin sevilip sevilmeyeceği de bildirilmiştir. Allahın buğuz ettiği kullarını insanların sevmesi istenen sevgi şekli değildir. Ebu Bekir sevilir ama Ebu Cehil sevilmez. Zira birisi Allahın sevdiği diğeri Allahın buğuz ettiği kullardır. Allah kainatın sahibi, tüm canlı ve cansızları Yaratandır. Allah yarattı diye yaratılmış olan hain, zalim, kafir, müşrik, facir, fasık ruhlu ve filli insanların sevilmesi gerekmeyecektir. Sevilmesi istenen Allah ile dost olanlardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR