GAZZE İÇİN DUAMIZ...

Umre nedeniyle Mekke'deyiz. Firmamızla ramazan sonu, 31 mart seçimleri sonrası kutsal topraklara giden, umre ibadeti yapacak olan umrecilerimize rehberlik yapıyor, refâkat ediyoruz. Aynı zamanda, çağın iletişim araç ve teknolojisinden istifade ile, kutsal topraklarla ilgili bilgi veriyor, duygu paylaşıyor, müşahede ve gözlemlerimizi köşemiz arıcılığı ile siz değerli okurlarımıza sunuyoruz.
Coğrafya olarak Mekke de, diğer coğrafyalar gibi bir süreç geçirerek bugünkü duruma dönüşmüştür. Mekke denince akla, coğrafi süreci değil, inanç değerlerindeki karşılığı gelir. Yani, Mekke Kâbe ile birlikte hatırlanır. Arafatla beraber algılanır. Kutsal beldeler diye tarif edilen, kutsal mescitlerin bulunduğu bölgeler ve şehirler insanlık tarihine mührünü basan olaylarla birlikte tanınır.
Mescit-i Aksanın bulunduğu Kudüs; Peygamberler bölgesidir. İlk Peygamberlere kadar, bir çok Peygambere ev sahipliği yapmıştır. Mesci-i Nebevinin bulunduğu Medine; Peygamberimiz Hz.Muhammed s.a.v. ile medeniyet şehri ismini almıştır. Mescit-i Haram'ın bulunduğu Mekke ise; insanlık tarihi ile birlikte hayatiyetine başlamıştır.
Mekke'nin Kur"ani adı "Bekke"dir. Bekke; ağlamak demektir. Mekke'nin ağlaması kıyamettir. Kabe'nin kimsesiz kaldığı dakika kıyametin ilk adımıdır. Bugüne kadar Kabe'nin tavaf edilmediği bir zaman diliminin olmadığını itibari bilgilerden biliyoruz.
Hz.Adem ile başlayan Mekke'nin insanlık tarihinde, bütün Peygamberlerin yolu Kâbe nedeniyle Mekke'den geçmiştir. İlk mabed olduğu vahiy bilgisiyle sabit olan Kâbe'nin; Hz. Adem ile Cebrail a.s. tarafından temelinin atıldığı rivayetle gelen itibari bilgilerdendir.
Yine, Mekke'de, Harem sınırları içerisinde bulunan ve hac görevinin temel rüknü vakfe'nin yapıldığı yer olan Arafat da, Hz.Adem'le fonksiyonel hayat başlamıştır. Hz.Adem ile başlayan Mekke tarihi, Beytullah nedeniyle kıyamete kadar hayatiyetini ve fonksiyonelliği devam ettirecektir.
Hz.Adem, Cebrail a.s. ile birlikte, Beytullah'ın, Rüknü Yemani ile Hacerul Esved köşesi arasındaki bölümün temelini atmıştır. Bugün hâlâ Kabe'nin o temel üzerinde inşasının olduğu yine itibari bilgilerdendir. O günün Beytullah'ı Rüknü Yemani ile Hacerul Esved taşı arasıdır. Hz.Adem orayı tavaf etmiş, tavafından sonra, rüknü yemeni köşesinin ön tarafında dua yapmıştır.
Peygamberimiz dualarını mültezemde yaparken, Hz.Adem icabet bölümü de denilen sözünü ettiğimiz rüknü yemani köşesinde yapmıştır. Bu duasından sonra Arafata çıkarak, Mescit-i Nemirenin bulunduğu yerde de ikinci bir dua yaparak, Cebel-i Rahmeye çıkmış, itibari bilgilere göre Cennetten ayrıldıktan 200 yıl sonra Hz.Havva annemizle buluşmuştur.
İlk anne ve babamız bu buluşmadan sonra Müzdelife'ye gelmiş, Kur'an'da adı zikredilen Meşharil Haram mescidinin bulunduğu yerde ilk zifaflarını yaşamışlardır. Böylece, ilk insan Hz.Adem ile fonksiyonel hayata başlayan Mekke; dünya coğrafyasında da insana hizmet eden ilk kara parçası olmuştur.
Mekke'nin bir diğer adının Ummul Kur'a olmasının hikmeti de budur. Ayrıca, dünyanın çekim merkezinde olması, Kabe'nin Mekke'de bulunması ve ekvator kara parçası oluşu Mekke'yi; şehirlerin anası yapmıştır. İlk insanla başlayan Mekke tarihi, son insanla tamamlanacaktır. Bu arada yaşayan başta Peygamberler olmak üzere, Allah c.c. ilah kabul eden insanların yolu Mekke'den geçmiştir.
Bir çoğu itibari bilgilere dayalı olan ifade ettiğimiz bu süreç, Mekke tarihinin izdüşümünü ve kodlarını sunmaktadır. Mekke; şehirlerin anası olan ve Bekke diye vahyi bilgi ile de adı konan kutsal bir şehirdir. Özlenen, arzulanan, ziyaret ve ibadet merkezi bir şehirdir Mekke. Mekke'nin Kutsalları da, tarihi kodları da, coğrafi konumu da; özlenmeyi hak ediyor ve de tetikliyor. Bütün gönüller bu nedenle Mekke'ye akıyor.
Allah c.c'ın; evim diye adını koyduğu Kabe'de yapılan duaların arşa ulaştığına ve karşılık bulduğuna şeksiz inanıyoruz. Umre vesilesiyle Mekkede bulunduğumuz bugünlerde duamız; genelde ümmet için, özelde milletimiz için, daha özelde de Filistinli kardeşlerimiz içindir. Herkesin bir hesabı varsa, Allah'ın da bir hesabı vardır. Allah c.c. Gazzede gözü yaşlı bebelerin, dul kalmış annelerin, şehit olmuş erlerin; ahını yerde bırakmayacaktır. Doğustan dokunulmaz olan ve korunması emredilen; mal, can, akıl, din, nesil gibi kutsal değerlere, güçlülük esasına göre haksızca dokunulmasını Allah c.c. affetmeyecek, o masum ve mazlumların intikamını alacaktır. Kâbede bulunduğumuz bu süreçte ve özellikle de bu cuma günü duamız; "Allah’ım zalimleri kahreyle, masum ve mazlumları muzaffer eyle, inananlara yardım vaadini lütfeyle..." olmuştur.
Gazzede şehit edilen; çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve vatanlarını koruyan erler... Siz şehit olarak ebedi âlemin güzelliğine sahip oldunuz. Sizin şehadetinize seyirci kalan insanlık da iflasını ilân etmiştir. Siz kazandınız biz kaybettik. Dualarımızla yanınızda olduk ama bu durum sorumluluğumuz için yeterli değildir. Siz takdir edileni yaşadınız ama insanlık tercihini takdir olarak gördü ve biz kaybettik. Oğullarını ve torunlarını şehit veren babanın imanına bizler hayran kaldık. Hepimiz aynı imana sahip olsaydık bugün bunları konuşmazdık. Cuma namazında, Kâbede Gazze için dua yaptık ama yaptığımızdan da utandık. Canımızı vererek, ığullarını şehit veren babanın duasına katılmalıydık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR