Hat Sanatı

           Ülkemiz güneyinden geçen kırmızı bir hata komşudur. Bu hat Mors alfabesindeki gibi nokta ve çizgilerden oluşmaktadır. Benim kastettiğim bir nokta ve ardından bir çizgidir. Çizgiler sürekliliği noktalar ise kesikli olmayı ifade eder. Anlayacağınız arada bir fark var. Güneyde kargaşa yaşanırken kargaşanın kuzeyinde zamanını iyi değerlendiren ülkeler olursak yaşananlardan kârlı çıkabiliriz. Ne de olsa biz öteden beri hat sanatında milletçe ustayız.

      Bilimin metafizik köklerinin ne olduğu epeyce belirsizdir. Fakat Tanrının kâinatı yaratırken matematiği kullandığı teorik fizikten belli oluyor. Matematiğin sonrasında varlığın fiziğin kurallarıyla aşikâr kılındığı, dünyadaki iki laboratuvardan biri olan CERN laboratuvarında yapılan çalışmalarla yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Fizik sonrası yaratılışın kimya bilimini ortaya çıkardığı kolayca anlaşılmalı. Kimyanın ardından insanlık coğrafyayla canlılığın doğuşuna tanıklık ediyor. Canlılık konusundaki tartışma iki boyutlu olarak sürse de biyolojinin arkasından toplum bilimin geldiği herhalde tartışma götürmez.

           Kargaşa yaratan kırmızı hattın kuzeyinde bulunma avantajını iyi kullanırsak diyorum ki düşmanları denize döktüğümüz yerden geriye dönüp toplum bilim adına memleketimizi yeniden inşa edersek geçmişte kaybettiğimiz zamanı elbette kazanırız. İhtiyacımız olan tek şey iletişimdir. Kurtuluş Savaşı doğudan başlayarak kazanılmıştı. Bugünkü savaş ise batıdan başlayarak kazanılacak bir savaştır. Gücümüz o gün doğudaydı bugün ise batıdadır.

          Yaratılış sonrası en önemli bilim sosyolojiyse bu bilimin esrarını çözüp tarih yazabiliriz. Bu tarih Ege Denizi"nden Orta Asya'ya iki eski uygarlığı kucaklaştıran yeni ve mükemmel motiflere dayanan kendi çizgisinin kuzeyinde ve güneyindeki istikrarsızlıklara son vermiş bir Türkiye"yi tarif etmelidir.

           Bulunduğumuz çizgi üzerinden kırmızı hattın üzerinde bulunan noktalardan bu hattın güneyine inmekte ikinci planda gerçekleştirmek zorunda olduğumuz şeydir. Bu kısa vadeli bir hedef olmamalıdır.

           Canlılık ve coğrafya ikisinden hangisi daha önce gerçekleşti diye düşündüğümüzde coğrafyanın canlılıktan önceye dayandığı tabii ki belli. Son zamanlardaki gelişmelerden anlaşılıyor ki canlılık boyutunda yaratılış çok hızlı olmasa da aktif olarak devam ediyor. Elbette insan boyutunda da yaratılışlar var. En önemlisi de bu galiba. Tanrının dünyadaki yansıması olan insan yarattıklarını kontrol edebilirse ruhunu dizginlemiş böylece hem dışında hem de içinde olan gelişmeleri şekillendirerek dünyayı tüm insanlık için yaşanan bir yer hâline getirmiş olacaktır.

            Biliyoruz ki düşünmek insan olmanın vazgeçilmez unsuruydu. Seksenlerden sonra okuma konusunda çok yol aldık. Doksandan sonra ise konuşma, iki binde bilgisayarla yazma heveslisi olduk. İki bin ondayız artık bu dört şeyi kullanarak yeni yüzyılda yeni bir toplum olmalıyız diyorum.

            Mayamız sevgi, fırınımız vatan, soframız dünya olsun.

            Millet kavramını aileye dönüştürmek insanlığın bu yüzyılda geldiği noktadır. Şu an çok belirsiz olsa da on yıl sonraya hazırlan Türkiye!

   Köşemde Turgay Bıçakçı"nın bu yazısını paylaştım. Kalın sağlıcakla.   

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsa Abanoz Arşivi
SON YAZILAR