HASANKEYF

Toplum olarak geçmiş tarihimize büyük saygı duyduğumuzu her an dile getirmekten hoşlanan bir milletiz. Kültür ve tarihe önem verir bu coğrafyada yaşadığımız için şükrü unutmayız. Anadolu'ya giden herkesin bu şükrü ve saygıyı görmesi mümkündür. Ancak çok ilginçtir ki büyük bir çoğunluğun tarih bilgisi televizyon dizilerinden, sinema filmlerinden ibarettir. Bu sebeple de bu coğrafyadaki tarihi güzelliklere sahip çıkmayı akıl etmek mümkün olmuyor.

Bu hafta yazımda, Dünya kültür mirası kriterini sağlayan doğal ve tarihi özelliklere sahip bir bölgeden bahsetmek istiyorum.

“Hasankeyf” Batman'a bağlı iki yakasını bütün görkemiyle akan muazzam Dicle nehrinin ayırdığı tarihi ilçe. Bu doğal güzelliğini yitirmemiş yere dikkat çekmek istiyorum çünkü Hasankeyf üzerinde yapılması planlanan Ilısu Barajı ile Hasankeyf, sular altında kalma ve kültürel hazinesini yitirme tehlikesi ile karşı karşıyadır. 1950'lerde planlanmaya başlayan 1970'lerde projesi bitmiş olan eski kafayla ortaya konan; 50 yıl ömrü olacak bir santralden söz ediyorum. 50 yıl ömrü olacak bir santralin doğal dengeyi bozacak olması ve oniki bin yıllık kültürü silecek olması bilirkişi heyeti için önemsiz olacak ki imzalar atılmış. Teknolojinin buluşu ile anlam kazanan şeyler değişti. Hızla akan dünyada kontrolsüzlük hakim. Parayı elinde bulunduranların tek amacı daha fazla kar ve çıkar elde etmek. Eğer bu proje aktifleştirilirse Hasankeyf tarihini, doğal güzelliğini, geçmişini kaybedecek.Buna engel olmak isteyenlerin olduğunu söylemeden geçmek istemem kalkınmanın önünde engel olarak görülen bir takım kuruluş ve insanların sayesinde Ilısu Barajı'nın yürütülmesi durduruldu. Ama sonuçta akla girmiş bir fikir var ortada. Hedefe ulaşmak için her yol denenecektir.

Proje, “temiz enerji” adı altında sunuluyor. Yetkililer ve bilirkişi heyetinde bulunanlar “Hidroelektrik santrallerden vazgeçmiyoruz.” Diyorlar. Doğayı ve insanları düşündüklerini dile getiriyorlar. Eş zamanlı olarak ise, Türkiye'ye ne kadar nükleer santral kurulabiliyorsa kurulmalı deniyor. Bu tezatlığın içinden çıkmak mümkün değil. Zaten böylesine bir yıkıma neden olacak bir projenin nasıl “temiz enerji” olduğunu düşünebiliriz? Eğer bu proje tarihimizi silecekse, farklı kültürdeki ilişkileri ve dostlukları yok edecekse buna temiz enerji demek akıldışıdır. Hizmet ve kalkınma adına tarihi güzelliklere göz dikilmiş. Ilısu Barajı uzun yıllardır Gap kapsamında gündemde. Tartışmalar nedeniyle aksamaya uğrayan proje, Başbakan Erdoğan'ın 2015'e yetişecek talimatıyla hızlandırıldı.

Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Erken diyor ki;

“Toplumlar da kökleriyle vardır. Coğrafya, o coğrafyada yaşayan diğer canlılar, hepsini besleyen doğa ve daha önce yaşamış insanların yarattığı kültür, toplumun köklerinin ana damarlarıdır. Bunlardan biri dahi kesilse, toplumun ve onun parçası olan insanların sağlığı tehlikede demektir. Kökleri kesilen bir toplumda önce özgüven, yaratıcılık ve üretim kaybolur. Bunlar yerine özenti, kopyacılık ve tembellik ikame eder. Sonra gruplar arası kutuplaşmalar başlar ve nihayetinde o toplum parçalanarak ölür.Bir canlının çoğalmasını engellemek istiyorsan onun dallarını kırarsın. Eğer onun büyümesini durdurmak istersen onun gövdesini kesersin. Ve fakat onu tümüyle yok etmek istersen, köklerini kurutursun. Dünyanın dört bir yanında coğrafyaya, doğaya ve kültüre savaş açanlara dikkat edin. Söylemleri yeniliktir. Lakin amaçları doğanın gücünü çalmaktır.”

Kalkınmaya feda edilen bu değere bizden başka sahip çıkacak kimse yok. Hasankeyf'i sahipsiz bırakmamak adına birşeyler yapmamız elzemdir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeyma Taş Arşivi
SON YAZILAR