Suna Taşdemir Dündar

Suna Taşdemir Dündar

Geçen hafta neler oldu?

Görevim nedeniyle şehir dışındaydım ve çok yoğundum. Bu nedenle geçen hafta yazı yazamadım. Oysa yazmak istediğim en azından üç konu vardı. İlki; hekime karşı yapılan saldırıların durmaması, aksine gün be gün artarak devam etmesi. Bunun en büyük sorumlusu olarak Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ı görüyorum. Geçen hafta böyle bir saldırı ile hayatını kaybeden Dr. Ersin Arslan için yayınladığı başsağlığı mesajında   'Sağlık alanında şiddetin dilinin hakim olmasına müsaade etmemeye kararlıyız. Sağlık kurumlarında her zaman ve zeminde sevgi ve saygının dilinin hakim olması için geçmişten bugüne aldığımız tedbirleri geliştirerek sürdüreceğiz.' demiş. Kendisine soruyorum, bununla ilgili olarak hangi genelgeyi yayınlamış, hangi kanun hakkında kararname çıkarılmış, Bakanlar kurulunu mu toplamış, görev başında ya da değil doktora saldıran hasta veya hasta yakınları için cezaların ağırlaştırılması için öneri üstüne öneri mi vermiş? Elim bir ölüm üzerine sokaktaki halktan farklı olarak ne söylemiş, ne yapmış?  Sağlık sektöründe karşılaşılan her türlü sıkıntının nedeni olarak doktoru hedef gösteren, trübünlere oynayarak, popülist söylemlerle halkı hekim düşmanı yapan bir politikanın tek sorumlusu olarak sağlık bakanını görmek sanıyorum yanlış olmaz. Halkı bilgilendirmek için, kamu spotu benzeri programlar yapılmalı, cezalar arttırılmalı, hastanedeki güvenlik görevlilerin sayıları ve yetkileri arttırılmalıdır. Aksi halde yeni bir olay, yeni bir görev şehidi vermeden gün geçmez olacak. İkinci konu; 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı'nı kutladık. Egemenliğin hanedanlıktan, sultanlıktan alınıp millete verildiği, demokrasiye geçişin ilk aşaması olan bu güzel gün kutlu olsun. Dilerim çocuklarımız, fikri hür, vicdanı hür olarak yetişsin. Dilerim onların kalplerinden vatan ve Atatürk sevgisi hiç bitmesin. Dilerim, daha çocuk denecek yaştaki kızlarımızın hayatları ve kafaları, bazı siyasi ayak oyunları uğruna okuldan kopartılıp, örtülmesin. Üçüncüsü ise 24 Nisan Ermeni Soykırımının anıldığı gün. 24 Nisan 1915 günü İstanbul'da ve diğer şehirlerde  Ermeni önde gelenlerinin (Osmanlı Devletini yıldıran isyanlardan sorumlu tuttukları Ermeni komitelerinin ileri gelenleri)  tutuklanıp başta Ankara ve Çankırı'ya gönderildiği gündür. Bu konuda söyleyecek sözüm çok olduğu için yaklaşık 270 sayfalık bir roman yazdım. Daha detaylı bir yazı yazmayı düşünüyordum ama olmadı. Belki seneye 24 Nisan'a. Ama şunu açık yüreklilikle söyleyebilirim; insanların çoluk çocuk yollara düşmeleri, evlerinden, doğduğu topraklardan sürülmeleri kesinlikle hoş değildir. Elbette çok acılar çekilmiş, canlar yanmış, insanlar sevdiklerinin açlıktan, kıyımdan, çete saldırılarından acılar içinde ölmelerine tanık olmuşlardır. Bu yaşananları kimse yok sayamaz. Ama yok sayılamayacak başka bir gerçek de şudur ki bu acıları o dönemde tek yaşayan Ermeni halkı değildir. Adı üstünde yaşanan bir dünya savaşında bu söylediğimiz acıları yaşamak maalesef pek çok milletin kaderine düşmüştür. Savaşın tüm acılarını bir millet çekmiştir diye ortalığı ayağa kaldırmak aynı zamanda benzer acıları yaşamış bir milleti bundan sorumlu tutmak hakkaniyetle asla bağdaşmaz.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Suna Taşdemir Dündar Arşivi
SON YAZILAR