Ekmek mücadelesine destek!..

Türk-İş, Tekel işçilerinin sorunlarının çözümü için yarın bir saat işe geç başlama kararı aldı. Türk-İş"e bağlı sendikaların işçileri bir aylık süreyle her cuma günü önce bir saat daha sonra birer saat artırılarak iş bırakacak. Türk-İş Başkanlar Kurulu"nun konfederasyon genel merkezindeki toplantısında çıkan karara göre bir ayın sonunda işçiler dört saat gecikmeyle mesailerine başlamış olacak.  Böyle bir kara doğrultusunda Samsun"da eylem hazırlıkları süratle başladı. Önceki gün Tes-İş Samsun Şube Sekreteri iş yerimize geldiğinde arkadaşlar Cuma günü sabah saat 08"den 09"a kadar iş yerliernde üretimden gelen gücümüzü kullanarak Tek-Gıda-İş Sendikası işçisi arkadaşlarımıza destek vermek için bir araya geleceğiz dedi. Özelleştirilen ve iş güvencesizliği topun ağzında olan bir kurumun personeli olarak bizlerde eyleme katkı vermek için sabah saat 08"de eyleme katılmak üzere kurumun önünde toplandık. İş bırakma eylemine katılımın yüksek olması ileride vereceğimiz mücadeleye iyi bir ışık verdiğini gözlemledim. Umarım bu kararlılığımız artarak sürüp gider. Özelleştirilme yapıldı ama 4/C ve diğer eften püften maddelerle iş güvencesizliğimizi ortadan kaldırmak adına mücadelede başarılı olmayı beceririz. 4/C maddesine göre esnek çalıştırılacak olan emekçilerinizin başına gelenleri şöyle bir özetleyelim istiyorum. Aslında TEK-GIDA-İŞ sendikası üyelerinin verdikleri mücadeleden kendimize çok pay çıkarmalıyız. hatta onlara elimizden gelen her türlü desteği vermeliyiz. Aksini düşünmek bile istemiyorum. Çünkü bizim kurumumuzun sayısı bir TEKEL işçileri kadar bile değil. TEK-GIDA-İŞ sendikasının bu EKMEK MÜCADELESİNE hem bir birey olarak hem de bir kamu emekçisi olarak  destek vermek benim için büyük bir onurdur. Özlük  haklarını ve ücretlerinin büyük bölümünü kaybettiklerini için  9-10 günden fazla  eylemde olan Tekel işçilerinin evlerine dönmesini isteyen Başbakana tepki çok fazlaydı. Tekel işçilerinin mücadelesinin ekmek mücadelesi, eve giren paranın, sofraya konan ekmeğin mücadelesi veriliyor günlerdir haftalardır Ankara"da.. Sadece Tekel işçilerinin değil özelleştirmeye, kapatmalara ve işsizleştirmelere muhatap tüm işçiler huzursuz ve endişeliler. “Öyle bir Türkiye"de yaşamaktayız ki, güvenlik güçlerince Abdi İpekçi Parkı"na yönlendirilen ve bu alanda hiçbir taşkınlık yapmadan ekmek mücadelesi veren Tekel işçilerine yine aynı güvenlik güçleri su ve biber gazı sıkabilmektedir. Tekel Sigara özelleştirildikten sonra 12 bin Tekel işçisinin, "4/C" adı altında 10 ay süreyle düşük ücretle çalıştırılması gündeme geldi. Yani özelleştirme sürecinde işyerleri kapanan Tekel işçileri, başka devlet kurum ve kuruluşlarında 4/C kadrosuyla geçici işçi statüsünde istihdam ediliyor. Ancak kamu çalışanı olarak kazanılmış özlük haklarının büyük bir bölümünü kaybettikleri gibi, maaşları da asgari ücret seviyesine yani eski maaşlarının neredeyse yarısına geriliyor. Yılın ancak 10 ayı çalışabiliyorlar. Anti parantez şu anda sesleri ve solukları çıkmayan ve hızla özelleştirilmenin içinde olan Yeşilırmak EDAŞ ile diğer TEDAŞ  şirketlerinde çalışan işçi emekçileri de bu 4/C maddesinden nasiplerini misli misli alacaklar. Cumhuriyet gazetesinden Şükran Soner"in işçi sınıfının yanında yer alan yazısından pasajlar aktarmak istiyorum. 

“Kamu işçisinin işinin elinden alınması suçunun işçinin kendi seçimi değil, Başbakan olarak kendisine ait iktidar icraatlarının ürünleri olduğu gerçeğini saklayarak elbette. TEKEL işletmelerini özelleştirme, kapatma kararları Erdoğan hükümetinin marifetleri değil mi? Hukuk düzeninde bir işletmenin patronajının değişmesi, hele de satan kamu, hükümet iradesi ise işçilerin sendikal haklarının gasp edilmesi, sokağa atılmaları hakkını verir mi? Özelleştirmelerde çalışanların kazanılmış haklarının korunmasına ilişkin düzenlemeler zorunludur.

Siz işçiye çalışmadan ödenen paradan söz ediyorsanız, işlediğiniz bu suçun hesabını vermek zorunda değil misiniz? Kamunun yılların birikimi ile yaratılmış değerlerini, ederlerinin çok altında satmanın hesabını vermeyi aklınızın ucundan bile geçirmeyeceksiniz. TEKEL içki fabrikalarını sattığınız şirketin 3 yıl sonra aynı işletmeleri üç katına başkalarına satmasının büyük bir yağma, yolsuzluk kanıtı olduğunu yok sayacaksınız... Özelleştirmeyi kolaylaştırmak üzere satışları işçisiz yapacak, sorumluluğu üstünüze alacaksınız... Sonra da on binlerle işçinin sendikal, yasal haklarının gasp edilmesi projesini uygulamaya geçirecek, işçiler ve sendikalarından boyun eğmelerini isteyeceksiniz.. 

Sayın Başbakan işçilerin sözleşmelerinin feshedilmesi sürecinde kıdem tazminatları ile ihbar tazminatlarının ödenmesi hükümetinizin bir lütfu değil, yasal zorunluluktur. Özel sektör işvereni bile bu yükümlülüklerinin gereğini yerine getirir. Aksi zaten işçinin hak edilmiş alacağının gecikme faizi ile birlikte ödenmesi yükümlülüğüdür, astarı yüzünden pahalıya gelir. Siz Başbakan olarak Çalışma Bakanı"na sahi neyin talimatını verdiniz?

Önce işletmeyi özelleştirir ya da kapatma kararı verirken bu büyük ekonomik kriz, işsizlikte, on binler, yüz binlerle, sendikalı işçiyi sokağa atma sosyal, siyasal büyük suçu işleyeceksiniz. Özelleştirme eyleminde birilerini işçi yükümlülüğünden kurtararak ucuza satmanın yanında artı ihya edeceksiniz. Sonra “iş mi istiyorsunuz, işte size özel statüde yeni iş...” diyerek kamuya ait kimi işyerlerinde sendikasız, kazanılmış hakları, ücretlerinin ortalama en az üçte birine, üstelik güvencesiz çalıştırmayı, bir tür sadaka vermeyi lütuf gibi pazarlayacaksınız. 

Kışın ayazında bu işçiler aptallar mı ki, ailelerinden uzakta çile dolduruyorlar? Üzerlerine sıkılan soğuk basınçlı suya, coplara karşın, bellerine kadar havuzun içine soğuk suya sığınarak, onurları kırılmış, ağlayarak direnmeyi seçiyorlar... Yüzlerindeki acıyı, çaresizliği görmediniz mi? Türkiye"de sigortalı iş bulabilmenin yaş ortalamasının 33 olduğunu siz bilmiyor musunuz? Yıllarla sendikalı, toplusözleşme düzeninde, kazanılmış haklarla bir yerlere gelebilmiş bu işçiler sizin sadaka olarak vermeye çalıştığınız işin dışında bir iş bulamayacaklarına göre, kabul etmek zorunda olacaklarının hesabını yapıyorsunuz. Nasılsa koca Türkiye"de üç koca konfederasyonla birkaç yüz bine düşmüş sendikalı işçi ile moral değerlerini yitirmiş işçi sendikalarının size boyun eğeceklerini düşünüyorsunuz...

İşçi sınıfının kaybedecek bir şeyinin kalmadığı noktadaki patlamasını yok sayıyorsunuz... Sosyal kırılma ve patlama noktalarında sınıf bilinci sayılmasa da sınıf refleksinin, dayanışmasının gücünü atlıyorsunuz. Ya bu kez sendikalı işçinin ücreti, aile dayanışması içinde ayakta durmaya çalışanlar, katlanan sayılarla asgari ücretliler, sigortasız kölelik düzeninde çalıştırılanlar, işsizler.. ezilmişlerin sınıfsal refleksi içinde, işte bu kaybedecek bir şeyin kalmadığı noktanın algılamasında, sendikal, yasal hakları gasp edilen işçilerin karşısında değil de yanında dururlarsa?..  Başbakan, TEKEL işçilerini, genelde kamu işçilerini, oturdukları yerde para kazanmakla suçladı. Giderek yoksullaşan halkın, kamuoyunun etkilenmesine, milyonlarca işsiz ve kayıt dışında kölelik düzeninde çalışan işçilere psikolojik kırdırmaya yönelik olarak da kamu işçilerine ödenen paralara ilişkin bol sıfırlı rakamlarla örnekler verdi.  Gazetelerde ve televizyonlarda yayınlanan haberi paylaşalım istiyorum. CHP ve MHP'yi ziyaret etmek isteyen Tekel işçilerinin bulunduğu otobüsler, polis tarafından durduruldu. Yapılan görüşmelerin ardından, otobüsler iki partinin genel merkezine gitti. İşçiler, MHP'yi ziyaretlerinden önce eylemlerini sürdürdükleri Türk-İş Genel Merkezi'nin bulunduğu Bayındır-1 Sokak'tan Mithatpaşa Caddesi'ne çıkarak, kendilerine bekleyen otobüslere bindiler. İşçileri, MHP Genel Merkezi'ne götürecek otobüslerin hareketine, ''güvenlik'' gerekçesiyle polis tarafından izin verilmedi. Bunun üzerine otobüslerden inen işçiler, Mithatpaşa Caddesi'nin sağında ve solunda toplanarak slogan atmaya başladı. Öte yandan, konuya ilişkin gazetecilere açıklama yapan MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı, ziyaretin polis tarafından engellendiğini söyledi. Paçacı, MHP'nin Tekel işçilerin mağduriyetini duyurabilmek için çeşitli girişimlerde bulunduğunu ve işçilerin de ''teşekkür ziyareti'' gerçekleştirmek istediklerini belirtti.
Ziyarete gelmek isteyen işçilerin otobüslerinin, Mithatpaşa Caddesi üzerinde hareketine izin verilmediğini anlatan Paçacı, ''Gelip gelemeyeceklerini bilemiyoruz ama bu yapılanlar yanlıştır, yasal değildir'' dedi. Kalabalık grup halinde gelmeleri halinde işçileri parti içerisindeki 750 kişilik konferans salonunda ağırlayabileceklerini ifade eden Paçacı, ''Yaşananların hükümetin tahammülsüzlüğünü ve baskısını gösterdiğini'' anlatıyordu. CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın beş parti otobüsüyle Tekel işçilerini almak üzere hareket ettiğini söyledi.
Sevigen, Tekel işçilerinin otobüslerle CHP Genel Merkezi'ne gitmeleri için yaptığı girişimlerin sonuçsuz kalmasının ardından, açıklamalarda bulundu.
Mehmet Sevigen, Baykal'ın beş parti otobüsüyle Tekel işçilerini almak üzere işçilerin eylemi sürdürdükleri Türk-İş Genel Merkezi'ne hareket ettiğini söyledi.
Baykal'ın işçilerin direncinin kırılmaması ve sahipsiz olmadıklarını göstermek için işçilerin yanına geleceğini kaydeden Sevigen, işçilerin CHP Genel Merkezi'ne gitmelerinin ''siyaseten'' engellendiğini savundu.  Ankara Valisi Kemal Önal ile yaptığı görüşmelerle ilgili bilgi veren Sevigen, Önal'ın tutumunu eleştirdiklerini de söylediler.  İlerleyen günlerde Samsun"da neler yaşanacak?  Ordu"da, Çorum"da, Sinop"ta, Amasya"da neler yaşanacak? Özelleştirme mağduru olacak buralardaki TEDAŞ çalışanları. Onlarında akıbetleri aynı TEKEL işçileri gibi olacak onlardan farksız bir şey yaşamayacaklar. Bu mücadele EKMEK MÜCADELESİ. Kimse kimsenin ekmeğini elinden almasına müsaade etmez. Bu böyle biline beyler ve bayanlar. Saygılarımla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR