Büyük Ergenekon'dan küçük Ergenekon'a

BÜYÜK ERGENEKON"DAN KÜÇÜK ERGENEKON"A
   Ergenekon, dağın doruğu ve en yüksek noktası gibi anlamlara gelen bir kelimedir. Erkek çocuklarına ad olarak verilebilir. Giresun ilinin Tirebolu ilçesine bağlı bir köyün adı da Ergenekon"dur.
   Ergenekon, Türklere ait büyük ve çok güzel bir destandır. Destanlar her ne kadar olağanüstülüklerle dolu olsa da gerçek bir çekirdek olaydan doğmuşlardır. Tarih boyunca pek çok ülke zorlamalarla yapma destan oluşturma çabası içine girmiştir. Bizde ise gerçek ve doğal kaynaklı destanlar vardır. Bunlardan bir tanesi de yukarıda da söylediğimiz gibi Ergenekon Destanı"dır. 
   Düşmanları tarafından yenilen Türkler, yok olmak üzereydi. Düşmanların elinden kaçmayı başaran iki aile, yolu izi olmayan Ergenekon"a gelmiş, orada dört yüz yıl büyüyüp çoğalmış ve demir dağı eritip Ergenekon"dan çıkmışlar. Atalarının düşmanlarını yenip Göktürk devletini kurmuşlardır. Destanın en önemli özelliği tarihle benzerlik göstermesidir. Türklerin demiri işleyen ilk millet olduğunu anlatması da önemlidir. Türklerin tarihe şekil verdiğini bu destan bize gösterir. Türkler gittiği yere damgasını vurur. Adaletini ve gücünü götürür.
   Türkçede anlam değişmesi diye bir olay vardır. Bir kelime ilk anlamından uzaklaşarak başka anlamlara gelebilir. Bu değişiklik kötüden iyiye olabileceği gibi, iyiden kötüye de olabilir. "herif" becerikli anlamından uzaklaşıp argo bir anlamda kullanılmaya başlamış. "yavuz", “fena, kötü, perişan” anlamlarındayken bugün “cesur, güçlü, iyi huylu” anlamlarında kullanılmaktadır. Ergenekon için ne diyeceğiz? Yeni nesle Ergenekon"u nasıl anlatacağız? Aslında Ergenekon Türkler için en önemli destanlardan biridir. Ancak bakmayın şimdi… böyle… diye nutkumuz mu tutulacak? Konuşamayacak mıyız bu konuda? Ergenekon Destanı"nı anlatacak öğretmenin yaşayacağı zorluğu düşünebiliyor musunuz? Zihinler, gerçek Ergenekon"dan çok sahte Ergenekoncularla dolmuş durumda.
   Ergenekoncular, atalarına inat ve isyanla karşı çıkmaktalar. Siz Ergenekon"dan yeni bir millet çıkardınız. Biz ise o milleti ve sizin kahramanlık destanınızı yok edeceğiz. Yok edemezsek kirleteceğiz. Sarsacağız. Siz çıkışı çok zor olan Ergenekon"dan çıktınız. Biz ise Türk milletini içinden çıkılmaz bir Ergenekon"a soktuk. Boğduk adeta. Asrın davası diyorlar bizim davamıza. Çapraz sorgularda sorgulanıyoruz. Dalga dalga geliyor, Türkiye"nin gündemine oturuyoruz. Üç günlük saadetimiz için kendi dışındakileri çekinmeden ateşlere atacak kadar zavallılaşmışız, körleşmişiz. İktidarlara rağmen muktedirliğimiz hep sürecek sanıyorduk.
   Türkiye"yi böl, parçala, dağıt görevinin milenyumdaki temsilcileri biz olduk. Toplumda popüler insanları, sivri çıkışları olan insanları öldürdük, öldürttük. Sonra da o cenazelerde masumca gözyaşı döktük. Masum insanların tabutlarına omuz verdik. Bizden kim şüphelenecekti ki? Biz önemli insanlardık. Laik, Atatürkçü ve demokrattık. Türkiye"nin laik kalması için uğraş veriyorduk. Davamız kutsaldı. Ancak bir gün asıl davamızın ne olduğu ortaya çıktı. Çırılçıplak Türk milletinin önünde kalakaldık. Bizlerin böyle kirli işlere bulaşmayacağımıza inananlar oldu. Bizi yargılayacaklara inat, bize avukatlık edenler oldu. Bizim üzerimizden siyaset yapanlar, getirim (rant) hedefleyenler türedi. Bizler ki melek yüzlü insanlardık. Ama gerçekte şeytan bile bizi görünce şeytanlığından utanmış. Ey Allah"ım madem bunlar var idi, beni niye yarattın, diye isyan etmiş.
   Şair: “Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı:
             Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.” diyor.
Bizler şaire de karşı geldik. Toprak altını cephanelik yaptık. Kirli emellerimiz için bize yarayacak ne tür silah varsa gömdük toprağın altına. Bizden şüphelenmek mümkün müydü? Biz toplumun en temiz insanlarıydık. Bize şu ana kadar yan bakan bile olmadı ki! Bu güvenle biz de yolumuza devam ettik. Emellerimize birer birer ulaştık. Bugüne kadar geldik.
   Ne zaman ki karşımıza çıktılar ve bize dur, dediler. O zaman ipler koptu. Eski bizlerden eser kalmadı. Bize gelene kadar sokan yılanların yaşamasına ses çıkarmazdık. Sıra bize gelince yılanla da aramız bozuldu. Şapka düştü ve kel göründü. Kirli ipliklerimiz pazara çıktı.
   Bizi yargılayıp içeri attıklarında kimimiz hafızasını kaybetti, kimimiz kalp krizi geçirdi, kimimiz beyin kanaması, kimimiz mide spazmı geçirdi. Dışarıda sapasağlam olan bizlere içeride bir şeyler oldu. Biz içerilere layık adamlar mıydık? Bize bunlar yapılır mıydı? Bizler karda yürüyüp izlerini belli etmeyenlerdendik. Ama yakalandık. Adalet bizi yakaladı. Adaletten, yargıdan kaçamadık. Buraya kadarmış.
   Büyük Ergenekon"dan çıktık, küçük Ergenekon"a geldik. Umarım bu Ergenekon"dan alnımızın akıyla sıyrılırız. Büyük Ergenekon"umuz tüm heybetiyle yerinde duruyor. Onun büyüklüğüne yerli ve yabancı hiç kimse gölge düşüremeyecektir. Temiz, şeffaf haberlerle karşılaşmak ümidiyle hoşça kalınız.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsa Abanoz Arşivi
SON YAZILAR