Bu Toprağın Sahibine...

Giderek bir suç çağına doğru mu ilerliyoruz? Ya da suçu engelleme bahanesiyle; yönetilenlerin daha az özgür, yönetenler ve onların emrindekilern suça ve suçluya karşı,aslında herkese karşı, daha "   tedbirli"   daha donanımlı olduğu bir çağa mı?
Güvenliğimizden sorumlu insanlar aramızda uçları sivriltilmiş ve köşeleri olan, bize doğru yöneltilmiş silahlarla gezerken... Bakışları sert, birbirinden her an şüphe duyan, asla güvenmeyen, güvenirse aptallıkla suçlanmaktan korkan insanlar... Ayrıca sebebi bilinmeyen, bu anlayışla gidildiği sürece de bilinemeyecek olan; katilini asla öğrenemediğimiz, öğrenemeyeceğimiz ölümler...

Tam bu noktada sizi bir gazete küpüründen haberdar etmek isterim: 22 Kasım 2008 tarihli Radikal Gazetesi'nde İzmir'de gerçekleşen bir "   telsizle darp sonucu ölüm"    haberi vardı.
Olay 18 Kasım Salı günü gerçekleşiyor. Olay günü Konak Belediyesi'nin görevli zabıta memurları bir seyyar satıcının mallarına el koyuyor. Seyyar satıcı ise ' Namusumla çalışıyorum, hırsızlık mı yapayım? ' diye tepki gösteriyor zabıtalara. Görevli zabıtalardan birinin cevabı çok ilginç: 'Git hırsızlık yap; ama bunu satma!' şeklinde... Birden aklıma 'ünlü Türk büyüğü' başbakanın o veciz sözü geliyor nedense: "   Senin oğlun da işsiz kalsın! "  
Böyle başbakanın böyle zabıtası olur diyoruz hep birlikte!
Zabıtayla seyyar satıcının tartışmasına çevreden geçen vatandaşlar da tepki gösteriyorlar; fakat hiçbirisi oradan geçmekte olan Doğan Kalender kadar büyük bir bedel ödemiyor.
Bisiklet fabrikasından emekli ve iki çocuk sahibi Doğan Kalender ve eşi Şerife Kalender bu tartışmanın yaşandığı sırada yürüyüşe çıkmışlardı. Doğan Kalender'in tartışmaya tanık olduğu anki tepkisi ' Ayıp yaptığınız arkadaşlar ' şeklinde oluyor."   İddiaya göre bu söz üzerine zabıta memurlarından biri,  Şerife Kalender'in kolunu tuttu. Buna engel olmak isteyen Doğan Kalender'in başına da diğer zabıta memuru H.D. elindeki telsizle vurdu. Aldığı darbeyle yere düşen Kalender, başını kaldırıma çarptı. Kalender hastaneye kaldırıldı. Şikayetçi olunan zabıta memuru H.D. ise çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Hastanenin Beyin Cerrahisi Yoğun Bakım Bölümü'nde tedavi altına alınan Kalender, üç gün sürdürdüğü yaşam mücadelesini 21 Kasım günü sabah saatlerinde kaybetti."   
Konak Belediyesi Zabıta Müdürlüğü'nün yaptığı açıklamaya göreyse vatandaşların da katıldığı bir arbede yaşanıyor ve söz konusu kişi yere düşüyor. "   Ne şekilde düştüğü anlaşılamadı. Memurlarımız tarafından vurulması söz konusu değil. Üzgünüz."   deniyor.

Bu haberi ilk okuduğumda aklıma bu köşede birkaç hafta önce yazdığım yazı geldi. Polislerin sert plastikten coplarının artık demir olacağını öğrenmiş, vatandaşlar için çok tedirgin olmuş ve bu haberi köşeme taşımıştım.
Tek taraflı olarak muhalif kişilerin listelenmesi ile üçer beşer cezaevine konduğu, içeri sağlam girip çıkarsa kanserli ya da ceset halinde çıktığı, adına da Türk milleti için çok büyük değeri olan Ergenekon Destanı'nın ismi verilerek, milli benliğin çürütülmeye çalışıldığı bir soruşturma düzeni...
Polisin şüphelendiği kişilere 'dur' ihtarı yapmasıyla, durmayan kişiyi öldürmesi sonucu birini toprağa yollarken hiçbir şey olmamış gibi hayata devam etmek... Tabi bunu yapan polisin de mesleğine ve hayatına olduğu gibi devam edişi...
İnsan düşünüyor şimdi, burası yolgeçen hanı mı, bitmek bilmez savaşlardan kırılan ve idari düzenin kalmadığı başıboş bir ülke mi, bu toprakların sahibi kim?
İnsan düşünüyor ve sorularına değil bir cevap, çözüm bile bulamıyor. Sesimiz mecliste de yankı bulmuyor. O halde yerel seçimler yaklaşınca cemaatlerin kadın kolları ya da hükümet güdümlü kömür patates kamyonları belki bizim mahalleye uğrarlarsa onlara sorarız. Bu memleketin sahibi kim diye... Ceren Şahin

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR