BİR HATIRLATMA...

Mahalli Tv 'de, yapımını ve sunumunu yürüttüğüm, "İnanç Pınarı" Programımın, 2005 yılında yayınlanan bir bölümünde,  konuğum olan, o yıllarda Doçent ünvanında bulunan, OMÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmut Aydın hocamızla, o günlerin gündemini oluşturan ve çok güncel olan "İslam ve Diyalog" konusunu enine boyuna iki saat içinde konuşmuştuk. 

Ana Fikir olarak, "İslamın dışında kutsal din yoktur ki diyalog olsun" cümlesiyle programı kapatmıştık. Programdan sonra, böyle bir başlık altında ve belirttiğimiz ana fikri oluşturan muhtevada bir program yaptığım için eleştirilmiş, tenkit edilmiş, hatta tarafı olanların sözlü tepkisiyle karşılaşmışmıştım.  

Bu gün, ülkemizin karşılaştığı sorun ve durumların görüleceğini o programda söylemiş, malum yapının İslama hizmet etmediğini ifade etmiştik. 

Programdan bir kaç gün sonra zihni kodlarımızın örtüştüğü bir dostumuz, "alnı secdeli insanlardan zarar gelmez" diyerek, program muhtevasıyla ilgili olarak nazikçe bir uyarı yapmıştı bana. Ben de kendisine "İnşallah, bir gün olur da alnı secdesiz olanları aramayız" diyerek, imalı bir ironi yapmıştım. 

Aynı dostumuzla son günlerde  yaptığımız sohbetimizde, aramızda geçen o günkü diyaloğu hatırlatarak, öngörümün sırrını sordu bana. Ben de, "insanlık tarihinin,  Peygamberler tarihinin ve İslam tarihinin benzer süreçlerle dolu olduğunu, böyle süreçlerin, şahit olunan sonuçları ortaya çıkaracağının süpriz olmadığını" ifade ettim kendisine. Atalarımız; "insanların  ne düşünüp, ne yapacakları alınlarında yazar ama okumasını bilmek gerekir" demişler diye de ilave ettim espri yaparak. 

Bu gün kavgaya neden olan sorunları süpriz görmemiştik biz o zaman, bunu da paylaşmıştık izleyenlerimizle. Zira, dünya ölçekli, merkezi de, dünyayı idare eden bir ülkede bulunan, böyle bir yapının, mutlaka kendilerini besleyen ve destekleyenlere ikram edecekleri bir sonucun olması kaçınılmazdı. 

Hatta, daha enteresanı; 1993 yılında, yapının görünen mimarı olan şahsın  çokça savunulduğu, ağlayarak konuştuğu tarihlerde, bir dostumuzun evinde, yapının mimarı için yapılan sözlü alkışlamalara dayanamayıp, bu şahsın dış güçlerin ve  o günkü vesayet rejiminin ajanı olabileceğini söylemiştim  de evin sahibesi tarafından hakaret görmüştüm. 

1996 yılında Arnavutluk'da bir ay süre ile görev yapmış, yapının oradaki okul ve temsilcileriyle tanışmıştım. Ne yaptıklarını sormuş, aldığım cevap üzerine, yaptıklarının dine hizmet değil, ihanet olduğunu o gün beraber olduğumuz arkadaşların yanında kendilerine söylemiştim. Ülkemize döndüğümüzde yapının yurtdışı hizmetlerindeki nihai amaçları konusuyla alakalı kanaatimizi  ilgililer ve dostlarımızla paylaşmıştık. 

Ülkemizde malum yapı ile ilgili ortaya çıkan durumlar, o süreçlerin sonuçlarıdır. Bu düşüncelerimizi, her platformda söyledik ve paylaştık ama sadece bizim gibi düşünenlerin inandığını görmekten de üzüntü duymuştuk. 

Düşünen, yazan ve konuşan birisi olarak, kendi ölçeğimizde bu konu ile ilgili uyarılarımızı yapmaya çalıştık. Geçen on yılda, herkes mutluyken ve kol kola yürürken, biz ve bizim gibi düşünenler süreçten çok rahatsızlık duyduk, bunu da kendi çapımızda seslendirdik, şimdi de bir o kadar üzgünüz, haklı çıkmaktan da mutlu olmadık. 

Bu durumu, bu gün tekrar paylaşmamız, şimdi de benzer yeni  yapıların oluşmasından duyduğumuz endişemizdir. 

Ayrıca; merkezi idarenin, malum yapıya karşı aldığı keskin tavrı ve topyekün başlattığı kararlı  mücadeleyi gören hesap soytarıları, dün yapı ile flört edip, devletin her imkan ve makamına sahip olurlarken, şimdi de farklı bir takla atma yöntemi geliştirerek, yine devlet imkan ve makamlarından istifade etme yarışına girdiklerini duymaktan da endişe ediyoruz. 

"Kurtlar dumanlı havayı sever" diye boşuna söylememiştir atalarımız. Her atasözü, ödenen bedelle, elde edilen tecrübenin ürünüdür. Bir hatırlatmada bulunmak istedik. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR