"Beni tarlalarda bulacaksınız"...

Tarla ve yeşil benim için ön koşul…

Yeşilsiz ve tarlasız, yanında bir de inek olmadan yaşamak benim için çile…

Şimdi yaşadığım ortamda inek sahibi olamamaktan çok mustaribim.

Mübarek hayvanın her şeyi para…

Ve sahibiyle adeta konuşan ve dertleşen bir yaratık…

Trabzon benim doğum yerim, öğrenciliğimin ve öğretmenliğimin ilk yeri…

İmam-Hatip Lisesi de Trabzon"un yükseklerinde Kindinar"da kurulmuş…

 

Samsun"a taşındım; orada da şehirden uzak…

Tekkeköy, Kerimbey"de zaten bahçem var…

Trabzon"dan göç kaderimiz…

Gecekondum var, ama yolu yok...

Her sabah çamurlu ve pasaklı…

Ayakkabılarım çamur… Çeket-pantolon paçaları…

Samsun"a; okula öyle giderdim.

Öğrencilerin huzuruna çıkardım.

Bu giyim ve kıyafetim hala öğrencilerimin dilinde… Dillere destan…

 

İstanbul"a geldim ve Üsküdar"ın uzaklarında ve kenar mahallesinde...

O zamanlar çamurlar içinde bir ev kiraladım.

O zamanlar, o mahallenin yolu da yeni yapılıyordu, Büyük Çamlıca"nın eteğinde…

Emekliliğim yakın…

Ipıssız, yolsuz ve susuz Çekmeköy"de bir arsa ve bir de ev inşaatı.

Çamur dizboyu… Çizmelerle gezmek zorundasın…

Aynı çamurlu hayat ve emeklilik…

Zaten çamurdan yaratılmadık mı?!

Bu özgür düşünce ve özgür yaşam duygusu beni Trabzon"dan İstanbul"un ıssızlarına itti.

Buradan nereye? Elbette ilk geldiğimiz ve döneceğimiz çamurların kalbi… Aşınmış beden enkazının çöplüğüne…

 

 “Ne de olsa uşak ruhlu uşaklıktan rahatsız olmaz, özgür düşünen ise özgürlüğünü her zaman ve her yerde korur.” Der Stefan Zweig.

Özgür ruhun yeniden ülkede kalıpları ve ezberleri parçalayarak yeni bir ruhun doğmasına yardım edeceğine inanıyorum.

Çeteleşmenin doruklarında yaşayan Türkiye'de bir grup aidiyetiniz olmalı…

Bireysel varlığınızla hiçbir yerde haklı çıkamazsınız, konuşamazsınız, yazamazsınız.

Neden bu trajik bilgiyi verdim? Bilemem ki…

 

Ama bugün bir değişim rüzgarı esintisi var…

Cumhuriyetimizin kurucusu siyasi irade sahibi CHP"de deprem var…

Cumhuriyetimizin İstiklal Mahkemeleri…

Cellat Kara Alileri… Kılıç Alileri…

Boyunlara geçirdikleri yağlı urganlar…

Rüyasını ve kokularını unutmamış ezilmişlerin 2003 depremine karşı deprem…

Nevval Sevindi diyor: “Türkiye'de değiştirilmeyen siyasi partilere hava alma deliği…

Timsah gözyaşlarıyla başını duvarlara vurarak ağlayan “genç”lik…

Siyasetin kalbi doğru zamanlama varsa…

Kan alıp verir, oksijen damarlara yerleşir…

CHP'nin değişim talebi bir grizu şiddeti…

Tabandan patlayarak gelmiş…

Halkı politikanın dışına itekleyemezsiniz.

Siyasi alan kilitlenmiş ve tek partinin hegemonyası bir balyoz gibi inmişse…

Toplumun değişim ve gençleşme heyecanını yeniden ayağa kaldıramazsınız.

Umudunu yitirmiş kitleler siyasete ısınamaz.

Fark etmek yetmez… Bilincinde olmalıyız…

Bilincin altına süpürmemeliyiz.

Bir gün nefes alacak bir boşluk ortaya çıkınca iki günde tüm sistem değişir.

Topluma yerleştirilmeye çalışılan nefreti yenmenin yolu…

Bu tıkanmış siyasi tabloyu aşalım...

Tüm eski liderler siyaset sahnesinden silinecek...

Metin Münir şöyle diyor:

2001 seçimleri Türkiye"nin siyasi yapısında köklü bir temizlik yaptı. Seçmen 1960"lardan beri Türkiye"yi idare eden Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Turgut Özal ve Necmettin Erbakan"ın kurduğu partileri ve devamlarını siyasetin siyah tahtasından sildi. AKP onların boş bıraktığı yere yazıldı.

Temizlikten etkilenmeyen CHP ve MHP, eskiye ait iki parti olarak Meclis"te kaldı. Tıkalı damar gibi kireç bağlamış lider ve fikirlerle yola devam ettiler.

CHP"nin etkinsizliği, AKP"yi köpeksiz köyde değneksiz dolaşma havasına soktu.

Başbakanın hesap verme gününün hiç gelmeyeceğine inanıldığı, keyfileşildiği ve kabalaşıldığı bir günde Kılıçdaroğlu"nun önü açıldı.

Türkiye"deki toplumsal değişimi iyi okuyamayan, cumhuriyetin kuruluşunun sahibi, ama bir türlü çağdaş bir sosyal demokrat partiye dönüşemeyen CHP…

Acaba bu Kılıçdaroğlu ile başarılabilir mi?

Dünyada ciddi bir işçi hareketi var... Türkiye"de ciddi bir işçi partisi yok...

Birçok yeni ulus devlette de bu tür partiler var...

İşte CHP"yi batıdaki sol partilerden farklılaştıran bu… Eleştiriler de bundan…

Fransa"daki Sosyalist Parti de orta sınıfların ve aydınların sahiplendiği bir siyasal örgüt... Dünyada sol rüzgârların egemen olduğu 1970"li yıllarda CHP böyle bir yapıdan uzak…

Toplumda geçim sıkıntısı çeken kesimlere CHP umut olamadı.

Asıl duyarlılığı Batılı kültür ve çağdaş yaşam tarzıdır…

Rejimle uğraşırken geçim derdinde olanların oyunu alamadı…

Tevazusuyla kamuoyu desteği bulan Kılıçdaroğlu geliyor.

 

İtilmişler... Kakılmışlar.. Küskünler... Tepeden gelenler.. Tabandan fışkıranlar...

Şimdilik sakinler... Ama eğer aradıklarını bulamazlarsa işte siz o zaman görün gümbürtüyü. Hizmete böylesine susamış bu insanlarla Kılıçdaroğlu"nun işi zor mu zor...

İşte bu Türk geleneğini Tayyip Erdoğan"ın yıkacağını kendi deyimlerinden öğreniyoruz.

Kemal Kılıçdaroğlu, genel başkan seçilirse, ne yapacak? Nasıl bir lider olacak?

 “İşimiz çok. Beni tarlalarda bulacaksınız. Fabrikalarda bulacaksınız. İşçilerin, köylülerin içinde ve yanında olacağım. Halkla birlikte olacağım. Üniversitelerde gençlerle birlikte olacağım. Üretenin yanında olacağım. Sanayicinin, yatırımcının, üreten, istihdam yaratan herkesin yanında olacağım.”

Baykal İnönü"leşmişti; Kemal Kılıçdaroğlu Ecevit"leşir mi?..

Baykal İnönü"leşmişti! Kılıçdaroğlu, Ecevit gibi "zamanın ruhu"nu yakalayıp Ecevit"leşebilir mi?..

İşte bugün Cumartesi, bu yazımızın inşallah Pazar günü yayınlanınca her şeyin ilk işaretinin verildiği gün olacak. Bakalım neler olacak?

Bu ütopik ilkeleri zaten Tayyip Erdoğan harekete geçirmiş. Sağlıkta… Eğitimde… Sanayi ve teknoloji alanında… Anayasa değişim paketini halkın ayağına getiren Erdoğan kadar halkçı olmak mümkün değil…

Ben kişisel olarak Tayyip Erdoğan"ın karizmatik halk kahramanlığını ve atılımını yakalayacak bir kişi henüz göremiyorum. Hızlı parıldayan lambalar erken sönmektedir. Bir günde Türkiye"nin hayrı için dört ülkeyi karışlayan bir insan gücü göremedim.

Türkiye hızla ilerliyor. Alevi kadrosuyla Kılıçdaroğlu asla bu tempoya ayak uyduramaz.

 

“Sizden önce de bir sürü uygarlık gelip geçti. İşte yeryüzünde arkeolojik gezileri gezin; zekât düzenini saçma görenlerin acı sonlarının nasıl olduğunu gözlerinizle görün.

Bu, insanlık için bir deklarasyondur; mefkûredir ve takva sahibi toplumlar için iyiliğine öğütten ibarettir.

Gevşemeyin; tasalanmayın. Eğer inanmış bir toplum iseniz en üstün güç sizlersiniz. Eğer sizi kanayan bir yara sarmışsa; ayni özellikteki nice kavmi ayni yaralar sarmıştı!

O günler... biz onları uygarlıklar arası değiş-tokuş yaptırırız. Bunun nedeni, Allah'ın iman eden toplumları sosyal kontrolden geçirmesi ve içinizden güdücü önderler çıkarması... Ama Allah, o şaki zalim toplulukları sevmez” Âl-i İmran Suresi: 137-140.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR