BELGESİ OLUP DA YAYINLAMAYAN NAMERTTİR

BELGESİ OLUP DA YAYINLAMAYAN NAMERTTİR

Geçtiğimizi hafta içersinde çok kıymetli bir dostumu Ahiret'e yolcu ettik, 1981 yılından bu güne kadar aralıksız tam otuzüç yıl dostluk yaptığım ve Of'ta İmamlık yaptığım dönemde tanıdığım Hasan Ballı kardeşimi geçtiğimiz hafta Suluova da geçirdiği elim trafik kazasında kaybettik. Hasan Ballı ile çok derin bir dostluğumuz vardı, Rabbim Rahmetiyle muamele eylesin. Hasan Ballı kardeşimizin acısını henüz yüreğimizde yaşamakta iken yaklaşık on yıldır tanıdığım acı, tatlı hatıralarım olan Ahmet Pala kardeşimizin vefatını öğrenince acımız kat be kat arttı.

Ahmet Pala ile 2003 veya 2004 yılında tanıştım, kişilik olarak renkli bir kişiliğe sahip, okuyan, çizen, düşünen ve kafası çalışan bir kardeşimizdi. Cenab-ı Hak bazı insanların imtihanını farklı kılıyor, Ahmet kardeşimiz hem ekonomik açıdan, hem sosyal açıdan çok sıkıntılar çekmiş bir kardeşimizdi. Merhum hastalanınca kardeşinin evinde istirahat ediyordu, ziyarete gittiğimde çok neşeliydi ama geçtiğimiz hafta Ondokuzmayıs Üniversitesindeki odasına ziyarete gittiğimde içim parçalandı, adamcağızı sanki elektrik şokuna sokmuşlardı vücudunun her tarafı yara içerisinde idi ve siyahlamıştı.

Üniversite Hastanesindeki odasında ziyaretine gittiğimde yanımda Semih kardeşimle Orhan Kemal Eğrikaya vardı, kendisine verilen ilaçların etkisi sonucu ağzında olan yaralar nedeniyle konuşamıyordu. Bizi görünce aldı eline kalemi elindeki kitabın son sayfasını çevirip aynen şunları yazdı “Beni buradan çıkarın burada deneme tahtasına döndüm, kürsüler beni kobay olarak kullanıp biri birileri ile yarışıyorlar”. Üzülerek ifade etmek gerekirse Ondokuzmayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi çok kötü bir durumda, pislik almış başını gidiyor, odalar dar, personel yetersiz ve hastaya karşı ilgisiz yöneticiler ise sadece işin makyajı ve kendi istikballerinin dışında en ufak bir sıkıntıları yok. Tıp Fakültesinin Hastanesi tam bir rezalet, ben yaklaşık otuz yıldır o Hastaneyi tanırım böyle perişan bir halde ilk kez gördüm.

Üzülerek ifade etmek gerekirse yönetimde olan arkadaşlar işe gidip gelmenin dışında şehirdeki belli siyasetçileri ziyaret ediyorlar, asıl işleri ile ufaktan yakından ilgileri yok. Bazı yöneticiler Somali'de ki  insanlara yardım amacıyla su kuyusu açmışlar, keşke Somali'ye kadar gitmeyip yanlarında bulunan Hastanenin rezaletine bir el atsalar. Yöneticilerin bir kısmı entel dantel sakalı bırakıp izzet ve ikbal peşine düşmüşler, kimisi çoluk çocuğuna istikbal hazırlamak için her şeyi mübah görüp malı götürme peşinde, yöneticilerine durumu aksettiren dürüst insanlar ise görevden alınıyorlar. Anlaşılan o ki önümüzdeki günlerde Üniversiteyle ilgili yeni bir dosya hazırlığına girmemiz gerekiyor.

Cenazede dikkatimi çeken önemli detaylardan birisi de İl Müftüsünün Vaazı nasihatinde değindiği konuydu, bazı haber siteleri Müftünün bir siyasi Partiye yakın olduğunu, hatta o siyasi Parti'den seçilmiş bir Belediye Başkanının her dediğini yaptığını haber yapmışlardı, müftü efendi de o haberlere tekzip göndermişti. Cenaze merasiminde hem o haberleri yapan gazetecileri, hem de eski ve yeni Belediye Başkanlarını gören müftü döndü, dolaştı mevzuyu iftiraya ve yalan habere getirdi. Ancak mevzuyu o kadar uzatmak hiç ama hiç şık olmadı, zira herkes merhum Ahmet Pala için oraya gelmiş, Müftü efendi ise kendini aklama derdinde imajı verilmiş oldu.

Müftü efendinin değindiği konular güzeldi örneğin, Müslüman'ın yalan konuşmayacağı, iftira atmayacağı ve yalan haber getirene inanmaması gerektiği  büyük günahlardan olduğu anlatılıyordu. Ama Zina yapmanın, kadınlarla aynı mekanda yalnız başına kalmanın, öğrencisi dahi olsa bir odada bir bayanla yalnız kalınamayacağı, kalınması halinde kapının açık kalması gerektiğini de anlatmalıydı. Sizin anlayacağınız Müftü  Efendinin vaazı biraz afradını cami ağyarini mani bir vaazdı.

Cenaze konusunu bitirmeden bir hususun daha altını çizmek istiyorum. Merhum Ahmet Pala AK Parti'nin kuruluşundan itibaren her kademesinde görev almış, yönetimlerde bulunmuş, meclis üyeliği yapmış, bu konuda her türlü emeği vermiş bir kardeşimiz olmasına rağmen Milletvekillerinden hiç bir tanesinin cenaze merasimine katılmaması, Pala'nın değil o Vekillerin ayıbıdır. Zatı Muhteremler bari telgraf çekseydiler de cenazede okur onlara alkış tutardık, zira onlara da o yakışırdı öyle değil mi!.....

Yazımızın sonuna geldik ama asıl konumuza değinmeden geçemeyeceğim,  bazı gazatacı arkadaşların birilerini suçlayıp birilerine hoş görünmeye çalıştıklarını geçtiğimiz günlerde yazmıştık, yazımızdan rahatsızlık duyanlar evraktan, belgeden, şundan bundan bahsederek rahatsızlıklarını dile getirmişler. Bu arkadaşlara tavsiyem öyle arkalardan dolaşarak karılar gibi kıvırtarak iş yapmasınlar adam gibi ellerinde belge varsa çıksın açıklasınlar merak etmesinler biz onlar gibi belgeleri gördüğümüzde görmezlikten gelmeyiz varsa ortada bir sorun herkesten çok biz üzerine gideriz. Ama insanlar işlerini adam gibi yaptıkları için onları suçlamaya çalışıp birilerine yaranmaya çalışanlara da hadlerini bildiririz.

Bu arada şehri terk etmelerden falan bahsedilmiş, bu bana neyi hatırlattı biliyor musunuz?  ta  Kıbrıs'lara  gidip yanlarında çalışan bayanları hamile bırakıp daha sonra onları oralarda kürtaj yaptırıp ondan sonra da estetik ameliyat yaptırarak evlendirenler gibi mi yapsam diye aklımdan geçmedi değil. Körün dolma yeme hikayesini bilirsiniz, insan bazen o kadar şaşırıyor ki şeyhim Ali Duran'ın dediği gibi “şaşan ördeğin suya kıçtan dalması gibi olaylara kıçından dalıp rezili rüsvah oluyorlar.” Bu toplum hiç bir şeyi unutmuyor kimin neyi ne zaman niçin yaptığını yani gazetecilerin 5N1K olarak adlandırdıkları olayı çok iyi biliyor. Sözlerime son verirken yazının başlığında söylediğimi tekrar ediyorum, ellerinde belge olup da yayınlamayan da namerttir, yayınladıktan sonra o belgelerin gereğini yapmayan da namerttir. Kalın sağlıcakla       
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
21 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR