BEĞENMEYEBİLİRSİN; AMA HAZMEDECEKSİN

Demokrasi budur…

İnsanca düşünme ve sağduyuyla düşünme budur…

Ülkenin kalkınmasını istiyorsan, yıkıcı olmayacaksın, ya yapıcı olacaksın, ya da susacaksın…

Türkiye Cumhuriyeti, şanlı anılarla dopdolu ıı. Abdülhamit Han döneminden sonra böyle mi olmalıydı!?

Bu işin siyasal yönü… Dini düşünce yönünden de kendini geliştirmelisin; Allah cc sana: “Şeyhinin karşısında el pençe dur!”  demedi. Kur"an kültürün sana: “Çağının seçkin ulemasının İcma"a-ı ümmet kurumunun kararlarına katıl; kendini yenile” dedi.

İşte Yâ Sîn Sûresinin, sadece ölülere okumak veya ölüm komasına düşenin imanını kurtarmasında yardımcı olmak için okumak veya ölünün ardından kırkbir günde kırkbir kere okuyup ölünün ruhuna göndermek için nazil olmadığını bil.

Yâ Sîn Sûresini Allah cc, sadece yukarıda başlık ettiğimiz sözleri, “Karye Ashabı” başlığı altında anlatmak için inzal ettiğini lütfen benim kaleme aldığım “Meal-Tefsir”imden de bir okuyun; farkı fark edin. Ama lütfen kendi reklamımı yaptığımdan dolayı beni kınamayın; beni anlayıp ben hayattayken beni eleştiren ve yorumlayan çok az insan sayısını biraz daha artırmak için bu kendi reklamımı afvedin.

Kur"an kültürü, anlaşılmaz bir Arapça ile sadece mezar öncesi veya mezar başında ve sevabını ölüm sonrası dirilmenin ardından defterimize artı puan yazdırmak için öğrenmiyoruz. İçinde bulunduğumuz devleti nasıl görmek istediğimizi öğrenmek ve ona göre oy vermek için, siyaset yapmak için öğreniyoruz.

İşte Başbakanımızın aşağıdaki sözleri beni bu yönde de zorluyor. Aynı sözleri, dini düşünceyi bir noktada dondurmuş olan ve her yeni ve güzel sözler söyleyeni tırpanlayan Ehl-i Sünnet muhalefetine ve benim muhaliflerime duyurmak istiyorum:

“Kim ne yaparsa yapsın, hangi senaryoyu hazırlarsa hazırlasın, bu ülkenin geleceğini karartmak için hangi hukuk dışı oluşumun içinde olursa olsun bunlara prim vermeyecek, bunlara taviz vermeyecek, bunlar karşısında boynumuzu asla ve asla bükmeyeceğiz. Çünkü milletin emaneti kutsaldır. Biz bir olacağız, bütün olacağız, birliğimizi, bütünlüğümüzü, beraberliğimizi en önemlisi de kardeşliğimizi muhafaza edecek ve Türkiye'yi çok daha aydınlık yarınlara taşıyacağız.''

Biz de diyoruz ki Kur"an kültürünün geleceğini oğullarımıza ve torunlarımıza devrederken hukuk dışı oluşumlara prim vermeyelim. Çünkü Rabbimizin Kur"an-ı Kerim emaneti kutsaldır. Kulların yazdığı tefsirler, fıkıhlar… kutsal değildir.; değişebilirler. O iradeyle, o ferasetle ve o bilinçlilikle bir olalım, ensar-muhacir kardeşleşmesini unutmayalım.

Ehl-i Sünnetin bugünkü bağımlılarının İslami düşünceye verdiği kaderin makus talihini değiştirelim.

Erdoğan: “''Oynanan oyunları lütfen iyi görün, üretilen senaryoları lütfen iyi anlayın. Kışkırtmalara, tuzaklara gelmeyin. Karamsarlık, kötümserlik pompalayan odakların tuzağına düşmeyin. Türkiye'yi zayıflatmak isteyenlerin, Türkiye'yi kutlu yolculuğundan, refahtan, huzurdan, istikrardan alıkoymak isteyenlerin provokasyonlarına asla ve asla boyun eğmeyin. Sağduyuyla, soğukkanlılıkla, birlik ve beraberlik, kardeşlik içinde tüm engelleri aşarız. Tarihte bunu defalarca yaptık, yine yaparız, yine başaracağız ve Türkiye'yi dünyada hak ettiği konuma yine taşıyacağız.''

“Demokrasiye inanmıyorsan o zaman adam gibi çıkarsın: “benim demokrasi diye bir derdim yok”; neden yanasın onu açıklarsın. Çık adam gibi açıkla…”

Beğenmeyebilirsin ama AK Parti'yi hazmetmek zorundasın…

''Bizden önceki bazı liderlere kurulan tezgahlar bize kurulmak isteniyor. Bayat demiyorlar, çürümüş, kokmuş demiyorlar. İnsan biraz yenilikçi, reformcu olur. Çağı, dünyayı takip eder. Bir kaç tane bakıyorsunuz köşe yazarı var. Bir araya geliyorlar, ondan sonra kendilerine göre bir komplo teorisi... Nedir? 'Sivil dikta', 'sivil faşizm', 'tek parti iktidarı', 'tek parti faşizmi' gibi böyle saçma sapan bazı şeyler uyduruyorlar. Arkada da vagonlar var onlar da onların peşine takılıveriyor beraberce ülkede halkın iradesine gem vurmak istiyorlar. Onlara sesleniyorum: Siz köşenizde egemen olabilirsiniz ama benim milletime egemen olamazsınız. Şunu bilesiniz ki eğer benim milletim tek başına bir iktidar yetkisi veriyorsa ona kimsenin de gölge düşürmeye hakkı yoktur.

''Merhum Menderes'e, merhum Özal'a yaptıklarının aynısını bugün bir kere daha yapıyorlar. Hiçbir planları, projeleri, hiçbir alternatifleri yok. Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarını beğenmeyebilirsin ama şu yapılanlara bak; şunları bir gör. 7 senede, Türkiye'nin dünyadaki kazandığı itibarı bir gör. Yok. Tayyip Erdoğan'ın arkadaşlarının artık, yaşam şekline mi takıyor kafayı bilemiyorum. Ama alışacaklar. Bunlar yapılanı bozmaktan, yapılanı yıkmaktan başka hiçbir becerileri olmayan ama zeytinyağı gibi üste çıkıp, yıkıcılıkla suçlayacak kadar da pervasızlar.''

''Onlar kaos üretecekler biz inadına istikrar diyeceğiz. Onlar kötümserlik, karamsarlık üretecekler biz inadına umut diyeceğiz. Onlar ihanet, hıyanet diyecek biz inadına milli birlik, beraberlik diyeceğiz. Biz kardeşlik diyeceğiz, gönül köprüleri kuracağız. Büyük Türkiye diyeceğiz. Bizim farkımız bu''

''Bizim vizyonumuz çok geniş. Ufkumuz çok büyük. Türkiye'ye yakışan budur''

“Büyük düşünmek, büyük adımlar atmak, Türkiye ile birlikte, milletle, devletle büyük hedeflere doğru koşar adım ilerlemek zorundayız”.

''Biz milletin derdiyle hem dert olmuş bir partiyiz. Biz Ankara'da millete, memlekete hiçbir fayda sağlamayan polemiklerle bu milletin vaktini, emanetini heba edemeyiz. Bizim bir acelemiz var” AA.

İşte Türkiye gerçeği ve dini düşüncemizin çok sahipsiz bırakılmış bölünmüşlüğü ve parçalanmışlığı…

Başbakanımızın ve siyasi kadrosunun başarısı olayları önceden haberalma ağını iyi kurmuş olmalarındadır. Hem Balyoz darbe planını ve hem de öteki darbe planlarını, hatta Danıştay saldırısından da önceden haberdar olduklarını ve ona göre önlemlerini hemen aldıklarını, Ergenekon ve onun meclisteki uzantısı olan CHP"nin sinsi planlarını açığa vurduklarını gözlemledik. Bu sinsi planları yapanların derdi neydi? Sokağı ve ülkeyi kargaşaya sürüklemek ve hükümetin bu kargaşayı önlemeden aciz kaldığını gizli cinayet oyunlarıyla perdelemek… Ardından 200 bin Müslüman"ı stadyumlarda toplayıp süngülemek ve Fatih camiini Cum"a günü Cumu"a namazı kılınması sırasında bombalamak…

“Kalplerinde psiko-hayranlık hastalığı var; Allah hastalıklarını artırmış; yalancı olmaları nedeniyle onlar için çok acıklı bir işkence var. Onlara; ülkede sosyal düzeni karıştırıcı olmamaları söylendiğinde, aksine asıl kendilerinin uzlaşmacı topluluk olduklarını söylerler.

İyi bilesiniz ki onlar, sadece ve sadece içten kundaklayan topluluktur; ama zararın bilincinde değillerdir.

Onlara, gerçek iman eden cemaatin inandığı gibi inanmaları söylendiğinde kendilerinin, gerici ve yobazların inanışı gibi inanamayacaklarını söylerler. İyi bilesiniz ki günübirlik gericiler ancak ve ancak kendileridir; ama o vahiy kültürünü alamamışlar.

Onlar gerçek inanç sahibi cemaatin dinî etkinliklerine katıldıklarında: "Biz de inanıyoruz." derler. Ancak kendi lobi şefleriyle baş başa kaldıklarında: "Biz sizinleyiz; o toplulukla ikilem içinde sadece alay ederiz" derler.

Allah onlarla böylesine alay eder; taşkınlıkları içinde ortalığa bırakır; gezinir dururlar. İşte bu gruptakiler, mefkûreyi mefkûresizlikle değiş-tokuş ederler. Ne yazık ki alışverişleri kazanç getirmemiş; İslam"a ısınan toplum olamamışlar. Onların durumu, ateşler tutuşturmaya çalışan kervanbaşıların durumudur; ateş sadece kendi avlusundakileri aydınlattığında Allah o ışıklarını götürür de onları hiçbir şeyi göremedikleri zifiri karanlıklar içinde bırakır”.  Bakara Sûresi: 10-17.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR