Bay Yanılgı

   Bu sefer sağ kolu kırılmıştı. Kafasında dokuz dikiş vardı. Hastaneden on gün sonra taburcu edilmişti. İyi ki taburcu edilmişti. Çünkü hastane personeli ondan bıkmıştı. Sık sık hastaneye gelirdi. Zor kurtulacak kazalardan pek fazla hasarlar almadan kurtulurdu. Onun vücudu kırık çıkıklara alışmıştı. Darbe görmeyen pek az organı kalmıştı.

   Hastaneye geliş sebebi her defasında aynıydı. Trafik kazası. Aynı anda bu adama bazen bir araba bazen de iki üç arabanın aynı anda çarptığı olurdu. Bir çeşit araba makasına alınırdı. Zincirleme trafik kazalarının bir zinciri de o olurdu. Bu tür kazalarla başı dertteydi. Otuz yaşına gelene kadar geçirdiği kazaların haddi hesabı yoktu.

   Peki, bu adam niçin bunca kazaya uğruyordu? Başı neden bir türlü trafik kazalarından kurtulmuyordu? Bu sorular herkesin kafasını kurcalıyordu? Ancak hiç kimse de bu sorulara cevap bulamıyor, bu adamın derdine çare olamıyordu?

   Hastanedekiler yine mi sen geldin, derlerdi. O gelmese şaşırırlardı. Bu şaşkınlığın çoğunu sevinç oluştururdu. Ailesi onunla uğraşmaktan bıkmış, usanmıştı.

   Adamın ayık hâlini yakalayıp da adama neden bunlar senin başına geliyor, diye sormaya bile fırsat olmuyormuş. Adam az yürümeye, gezmeye başladı mı?.. Güüüm! Sonuç, acil servis. Adamın tek başına sokağa çıkıp da kaportayı çizdirmeden eve geldiğine kimse tanık olmamıştır. Bu adama bu sokaklarda ne oluyordu? Niçin bu arabalar ona çarpıyordu? Bu soruya kendisi de cevap bulamamıştı. “Bu arabaların bana bir düşmanlığı mı vardı? Beni rakip mi bellemişlerdi? Benimle alıp veremedikleri bir şey mi vardı?”…

   Nice araştırmalardan sonra, adamın kaza anlarında yayalara hep kırmızı ışık yandığı tespit edilmiş. Buna kimseler akıl sır erdirememiş. Bu tuhaf adamın tuhaf kazalarının ardındaki sır perdesi belki de bu ayrıntılarda gizlenmişti. 

   Yanılgılar dünyasında yaşıyoruz. Sanılgılar yanılgılara çanak tutuyor. Sen kendini ne sanıyorsun? Kral mısın? Ağa mısın? Baban muhtar mı? Feriştah olsan ne yazar? Sonuçta etten kemikten bir insansın işte. Sen de yaratılmış bir kulsun işte! Sanılgı ve yanılgılarının ardında duran bu kasılmalar niye?

   Adamın kafalar karıştıran olayı bir gün çözülmüş. Adam yayalara “Dur!” yanınca geçilmesi gerektiğini düşünüp palas pandıras karşıya geçiyormuş. Bu geçişten çok da eminmiş. Hiç kimseyi kontrol etme ihtiyacı bile duymuyormuş. “Yine mi kaza? Yine mi çarpma?” diye yakınıp duruyormuş. Ama kırmızı yanıyordu. Kime kırmızı yanıyordu? Hem sen kırmızıya göre mi davranışını belirliyorsun? Başkalarının yasağı senin için bir icazet mi yani? Renk körü müsün yoksa? Hayır. E o zaman nedir bu Bay Yanılgı? Meğer adam hareketlerini arabalarla birlikte başlatıyormuş. Kendini araba sanıyormuş yani. Arabalarla birlikte hareket ediyormuş ancak bir tarafı da insan olduğu için yaya yolundan gidiyormuş. Tüm talihsiz kazaların nedeni buymuş. Bizim Bay Yanılgı veya Bayan Sanılgımız böyle acayip mekanik bir varlıkmış.

   Herkesin kendi kurallarına uyması ve kendi yolundan gitmesi dileklerimizle iyi haftalar…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsa Abanoz Arşivi
SON YAZILAR