Vicdan sahibi Türkiye

Dünya, adaletsizlik ana kolunun üzerine inşa edilmiş, her beşer üzerine düşen nasibi beklemekte sanki…Sloganlar, gizli adalet….En nadide el değmemiş bir yere bile gitseniz yanınıza alacağınız 3 şeyden biri huzur değilse şayet, o mekan diken olur batar, yüreğiniz kavrulur…

 

Vicdan, öylesine güçlü bir kavram ki saf tutup güçlendiğinde değil aksine yapayalnızken çıkar ortaya…İşte onun sessizce söylediği her kelime hakikattir aslında. Vicdan sahibi olmak önemlidir ve Müslüman'ım diyen herkeste var olması gerekir.Vicdan ile ilgili ayetlerin sadece indiği döneme ait olmadığını unutmadan evrensel bir kitap olan Kuran'da en çok üzerinde durulması gereken kavramdır. Peki ülkeler vicdan sahibi olabilir mi?

Ülke kelimesinin anlamını oluşturan insansa, elbette…Bu önemli kavramı ülkemizde sınamak büyük hata belki ama düşünmekte fayda var;

 

Özellikle son zamanlarda medyaya baktığımızda Türkiye'nin yeniden konumlandığını gösteren haber ve görüntüler. Müthiş yeni bir güç doğuyor adeta! Medya görevi olan bu sunumu iyi yapıyor. Ancak tüm görüntülere rağmen virgül koyup düşünmek gerek. İslamiyet'i yaşayan, Ortadoğu'ya yönünü çeviren bir ülke görüyoruz. Üstelik bu yöneliş İslam'ın öncüsü gibi bir yöneliş, hatta yeni bir kavram peşine düşülmüş, “Laik İslam ülkesi” bu kavrama odaklı konuşmalar meydanlarda söyleniyor, ancak kullanılan kelimelerin ezbere söylemler olduğunu görmek hiç zor değil. Ufak bir dikkat yeterli, bu söylemlerin sahibi olan ülkenin içine girmek çözüme giden yoldur; Yolsuzluklar,hırsızlıklar,adaletsizlik,şike….vb birçok menfi kavramın iç içe girdiğini görüyoruz. Refah seviyesi en üst düzeyde olan bir yerde dahi bunların olma olasılığı her zaman vardır ki bu Türkiye'de yeni bir şey değil. Güçsüze karşı güç gösterisi yapılıyor…Bilinen şu ki; bu tür düzenlerde kimse kimsenin aleyhine fazla ileri gidemez çünkü işin içinde kendileri de vardır. Hepsinin elinde rakibinin aleyhine zamanı geldiğinde piyasaya sürülecek gizli dosyalar bulunur. Bu yüzden yolsuzluk düzenleri bir türlü yıkılamaz. Diğer manevi  sebebi ise; içlerinde 40 yıl lekesiz ömür sürmüş bir 'el-emin' yoktur.

 

Vicdanın olduğu bir bakış açısıyla ülkemizdeki adaletin sadece bir yönünü ele alırsak ne seviyede olduğumuzu görürüz. Aylardır Silivri'dekiler konuşuluyor, yazılıyor kim bunlar? O, bu, şu….Sağ kesim için öteki ya da karşıt hatta düşman! Tanımlamalara odaklı bakarsak tüm gelişmelere büyük yanılırız..Burada vicdan sahibi bir Müslüman gibi bakmak elzem! Ancak bizim yargı sistemimiz ve insanlar ne yazık ki kısasa kısas mantığı ile yargılıyorlar. Hammurabi kanunlarına bir yönelişi gösteriyorlar.Bu yeni bir şey mi? Hayır, Türkiye'de hep bu düzen vardı güçlü güçsüzü ezdi. Ancak günümüz için değişen büyük ayrıntı; Şuan güçlü olan İslam'ın savunucusu…Güçlü dediğimiz kesime baktığımızda cemaatler sıranın en başını alıyor..Cemaat ve siyasetin anlamsızlığı gerçek olsa da karıştı bir kere tamam girdi cemaatler siyasete bu ilk bakışta belki de sağ kesim için sevindirici olacaktır.

 

Ama nerede fark?

Mazide kurulan ikna odalarında haksızlığa uğrayan kesime geçti güç şimdi ve bu kesim İslam'ı yaşayan kesim. Bu insanların Silivri'dekiler için veyahut bir başka ezilen için haklı haksız bilmeden asıp kesmesi ve tabuları yıkarak onların mutsuzluğunu sevinç edinip bunu çekinmeden söylemesi…Nasıl büyük bir çelişkidir? Silivri dendiğinde dahi okların hedefi oluyorken, bunu okuyanlar eminim oradakilerin savunucu olarak yaftalayacaktır bu yazıyı…Ama görünmeyen şu; Müslüman'ım diyorsan ortak adaletin savunucusu olacaksın! Hammurabi yasalarına özenip yolunu çizersen ileri nesiller Silivri gibi yerlerde kurulan dar ağaçlarını konuşur durur…Buna son verecek tek yol; gerçek bir vicdan sahibi, ortak adaletten yana biri olmak yani hakiki Müslüman olmaktır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Şeyma Taş Arşivi
SON YAZILAR