Recep Tayyip Erdoğan ne kadar vergi veriyor?

Aziz Nesin"in oğlu Ahmet Nesin, kalem aldığı ve Samsun kamuoyuyla paylaşılmasını istediği bir ileti gönderdi bana. İletisinde muhteşem bir konuya değinmiş. Okumaktan müthiş zevk alacağınız konuyu işlemiş kaleme aldığı yazısında.  Yazının başlığını okuduğunuzda   sizlerde hak vereceksiniz. Daha önceden de Ahmet Nesin"den gelen bir iletiyi sizlerle paylaşmıştım. Yazımda sizlere Ahmet Nesin"den zaman zaman gelecek olan iletileri yine sizlerle paylaşacağımıda belirtmiştim.  Az gelişmiş ülkelerle gelişmiş ülkelerin kapitalist sistemdeki ilişkileri o kadar farklı ki, bunları biraz yaşamadan anlamak zor… Esasında zor demek belki yanlış, daha doğrusu tatmadan doğru olduğunu anlamak zor… Mesela gelişmiş bir ülkede Türkiye"deki gibi arka arkaya bankalar batmıyor… Batamıyor, çünkü “Param var, bir banka kurayım…” diye bir sistem yok, kursanız bile çok ciddi takip altındasınız. Bu ciddi takip olayı insanlara çok gençken aşılanmaya başlanıyor zaten, bankada hesap açtığınız anda size gelirinize göre tavır alıyor banka… Bu tavır kimileyin sizi “Bunlar faşist kardeşim, bu kadarı da olmaz ama…” dedirtecek noktaya getirebiliyor… Bankaya beyan ettiğiniz geliriniz dışında hesabınıza para girmeye başlarsa en fazla 3 ay sonra mali polis sizin kapınıza dayanıyor… Ne kadar disiplin altına alırlarsa alsınlar bu sistemi geri kalmış ülkelerin insanlarına anlatmak kolay olmuyor… O yüzden Fransa"da bilhassa inşaat işiyle uğraşan Türk ve Kürtlerin çoğu mali şubenin pençesini yemiş durumda son 2-3 yıldır… İki örnek vereyim. Kahramanmaraşlı bir arkadaş çok işlek bir yerde bar alacak, ortağı da Çinli… Barda cıgara satışı da var. Burayı almak için bankanın birine başvuruyorlar, ellerindeki para yeterli değil, kredi alacaklar… Bankadan randevu alıyorlar ve müdürün karşısına çıkıyorlar… Çinli krediyi garanti etmek için oldukça yüklü para dolu olan çantasını açıyor ve müdüre “Bu kadar nakit param var, gerisini de sen ver…” diyor… Öyle bir soruşturmaya uğradılar ki, neye uğradıklarını şaşırdılar… Kahramanmaraşlı o barı ancak 2 yıl sonra alabildi, Çinlinin o an çıkardığı parayla ilişkisinin olmadığını kanıtlamak ona pahalıya patladı… İkincisi inşaat işi yapan bir arkadaş. İnşaat işinde yaptığı bir üç kağıt yok yada fazla yok. En fazla kağıtsız eleman çalıştırmış olabilir, vergisiz adam çalıştırmış olur, yakalanmazsa fazla sorun yok… Ancak onun hakkındaki soruşturma değişik… Mesela birisine borç vermiş, borcu şirket çekiyle vermiş… Mali şube o çekin nereye ödendiğini ve karşılığındaki faturasını soruyor… Buradaki muhasebeciler istedikleri kadar onlara özel işlerinde şirket çeki kullanmamayı anlatsınlar bir işe yaramıyor ve çok ciddi cezalar yiyorlar… Benim için de geçerli, ben çalışmadığım için devletten işsizlik parası alıyorum. Diyelim bir arkadaşımdan borç istedim ve o da bana şirket çeki verdi. Dalgınlıkla o parayı hesabıma yatırırsam yandım, çünkü çalışmadığım halde şirket çeki almamı onlara açıklayamam… Arkadaşımdan borç aldım deme şansım yok, çünkü bir şirket bana borç veremez… Buradan geleceğim nokta Türkiye"deki son olaylar… Hükümetin Doğan Grubuna yaptığı baskı… 1 yıl okuduğum ekonomiyle kimin haklı yada haksız olduğunu söyleme konumunda değilim. Ancak hükümetlerin istediklerinde şirket batırdıklarını Turgut Özal döneminden biliyoruz, Turgut Sunalp"i destekledi diye batırılan Okumuş Holding şirketi var… Ayrıca öyle bir ülke ki, her yasa nerdeyse bir diğer yasayı yok ediyor, o yüzden haksız da olsa kar edenin yanına kalıyor… Benim kafama takılan soru başka, işçi yada memursan zaten vergin otomatikman kesiliyor, dükkanın varsa, küçük esnafsan bunları ödemek zorundasın yada bir süre sonra hacizle beraber kapatıyorsun… Büyük şirket de olsan aynı şey, tek kurtuluşu kötünün iyisi mantığıyla sıkça getirilen vergi afları… O zaman ödeyenler enayi konumuna düşüyorlar… Peki şirket yada dükkanlar haricinde çok ciddi paraları olanlar var. Benim bir tanıdığım var mesela, adı Recep Tayyip Erdoğan, siz de tanırsınız, AKP Genel Başkanı ve başbakan… Son yılların en zengin Türkü diyebiliriz. Yazıldığına göre 2 milyar dolar parası var (Bu rakam 2006 yılına göre). İşte benim aklıma takılan iki soru bunlar, halk nasıl olur da bunu bilmesine karşın hesabını sormaz ve oyunu verir. İkincisi devlet nasıl hesabını sormaz… Ve böyle bir gelirin her yıl vergisi ne şekilde ödeniyor… Bu rakam öyle hafifsenecek bir rakam değil, benim mantığıma göre Erdoğan"ın vergi rekortmenlerinden birisi olması gerekiyor… Yoksa vermiyor mu, başbakanlar vergiden hariç tutulabilir mi? Vergisini bizim kadar peşin verdiğine ben inanmıyorum.  Vergisini tam anlamıyla verseydi eğer yıllarca rekortmen olurdu ve rekorunu kimseye kırdırmazdı. Saygılarımla… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR