Neden birbirimizi anlayamıyoruz?

Bu sorunun cevabı oldukça kolaydır; herkesin bir konuyla ilgili yanıtı vardır ama kimsenin o konularla ilgili sorusu yoktur.

Sürekli iletişimde ilişkilerde yakındığımız bir durum vardır; “kendimizin anlaşılmadığı” ancak bizim başkalarını anlamamız konusundaki yaygın olan düşüncemiz ise; “onu çok iyi anladığımız” yönündedir.

İletişim kurduğumuz kişiyle birbirimizi anlamamamızın iki temel nedeni vardır:

1.      dinleme alışkanlığını bilmemek

2.      insanlar arasındaki önyargıların çok olması

İletişimde dinleme oldukça önemlidir. Ancak iletişim sırasında en az kullandığımız yöntemde dinlemektir. Çok güzel bir söz var “iki düşün bir konuş” diye. Ancak biz genellikle “bir düşünüp iki konuşmaktayız.”

Dinleme bir sanattır. İnsana önem verdiğimizin bir göstergesi dinlemedir. O kişiye yakınlaşmanın bir numaralı kuralıdır, dinleme. Eğer siz birisini can kulağıyla, yargılamadan, öğüt vermeye kalkmadan, sadece anlamak için dinleyebiliyorsanız iletişimdeki en önemli adımı atıyorsunuz demektir.

Dinleme; karşınızdakinin sözünü kesmeden, sabırla, onu anladığımızı belirten bir beden diliyle gerçekleşirse karşılıklı iletişim ve yakınlaşma daha da artacaktır.

İletişim sırasında kullandığımız konuşmada bir sanattır. Konuşmak, hemen neler düşünüldüğünü , neler beklendiğini, neler istenildiğini sıralayan bir araç olmamalıdır. Genelde kullanılan üç tür konuşma stili vardır. Bunlar;

1.      Alçaltıcı konuşma: Karşımızdakiyle hiç konuşmayız. Sadece dinleriz. Yada dinlediğimizi sanırız. Beden diliyle dinlediğimizi belirten kelimeleri kullanmadan en az seviyede konuşuruz. Bu durum karşınızdaki kişinin hoşuna gitmez iletişim bozulur. Bu konuşma(ma) şeklini kullanmayın.

2.      Eşitlikçi konuşma: Karşınızdaki kişiyi anladığınızı, ona yakın olduğunuzu, duygularını anladığınızı belirten bir konuşmadır. Beden dili, jest ve mimiklerinizle bunu ona hissettirirsiniz. İletişim devam eder. Kullanılması gereken konuşma biçimidir.

3.      Üstünlükçü konuşma: konumca veya statü olarak üstün olan kişilerin kullandığı bir yöntemdir. Söze başlamaları, ses tonları, seçilen sözler, karşıdakine verilen söz sırası, susma zamanı üstünlük kurmaya yöneliktir. Bu tür iletişim başlamadan bitmiş sayılır. Çünkü bu tür iletişim tek yönlü olur. Dolayısıyla iletişim olmaz. Kim bilir kamu kuruluşlarındaki sorunların en önemli kaynağı da bu iletişim şeklidir.

Önyargıları yıkın

Yaşadığımız toplumda “senin yaptığını Çorumlu yapmaz”, “Rize den adam çıkmaz”, “sarı saçlı olanlardan ve mavi gözlü olanlardan kaçacaksın” gibi cümleleri duymuşsunuzdur. Bu durum iletişimde oldukça yanlıştır. Ayrıca toplum olarak ne kadar önyargılı olduğumuzu gösteren bir gerçektir. Toplum olarak yaşadığımız ve yıllarca acısını çektiğimiz olayların en önemli nedeni de hiç kuşkusuz bu önyargılar değil miydi.

Üniversitede bir öğretim üyesinin seminerini dinlemek için arkadaşlarla buluştuk ve o salona doğru gittik. Seminer sonrası bazı arkadaşlar programı hiç beğenmediklerini, önemli konuları anlatmadığını seminerden hiçbir fayda görmediklerini söylemeye başladılar. Genelde ise seminere katılanlar memnun kalmıştı. İki durum arasındaki çelişki dikkatimi çok çekmişti. O gün bu durumu çok düşündüm. Daha sonra cevabı buldum: “o arkadaşlar seminerden öncede o öğretim üyesini sevmemekteydi çünkü bir sınavda kendi inançlarına göre zayıf almalarının nedeni o kişiydi.” Yani sorun önyargıdan kaynaklanmaktaydı.

Kimseye önyargıyla yaklaşmayın. Onlarda sizin gibi insan, onlarında düşünceleri, duyguları var. Bunu karşınızdakiyle iletişim kurarken sakın unutmayın.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Yıldız Arşivi
SON YAZILAR