N'aber len!..

Arkadaşlar diyor ki...

Halkı bizzat ilgilendiren konulara da el atarsan daha iyi olur...

"Ne gibi?" diye soruyorum...

"Büyükşehir Belediyesi'nin uygulamaları gibi mesela" diyorlar...

Yani, evet!..

Yaptığınız işte bir kamu yararı olmalı…

Yoksa ne anlamı kaldı yazdığınız yazının...

***

Ama kazın ayağı öyle değil...

Yaptığınız işte en temel kriter gördüğünüz ilgiyse...

Yani okunma oranıysa...

Yazdıklarıma bakıyorum...

En az ilgiyi Büyükşehir Belediyesi ile ilgili "Hani yeşil alandı" başlıklı yazı çekmiş...

***

En çok okunanlar hangileri biliyor musunuz?

Eften-püften, kıldan-tüyden yazdığımız geyik muhabbetleri...

Bizim insanımız muhabbeti sever!..

Dedikoduya da hastayız ya!..

***

Ne demiştik...

Yaptığımız işin en temel kriteri okunma oranı...

Denge Gazetesi'nin okunma oranı bugünlerde tavan yapmış durumda...

Karadeniz bölgesinde Denge'nin üstüne yok...

Sanal ortamda Denge'den sonra Trabzon'da yayınlanan Taka Gazetesi geliyor...

Taka"nın kozu Trabzonspor…

Samsun'da yakınımızdan bile geçen olmamış...

Kaldı ki Taka'nın, Denge'den sonra ikinci olmasına bakmayın....

Aramızda günlük okunma oranında bile birkaç binlik fark var...

***

Alexa'nın verilerine göre günlük 35 bin okuyucu...

Birçok yaygın basında bile yok böyle bir okunma oranı...

Üstelik bu rakamlar modem bazında...

Yani, bir kurumda kaç bilgisayar olursa olsun...

Denge Gazetesi'nin web sitesine her gün o kurumdan 50 bilgisayar dahi bağlansa, bir kişi sayılıyor...

***

Samsun'da günlük çıkan 11 tane yerel gazete var...

Hepsi dostumuz, arkadaşımız...

Kardeş yüreklerimiz kalem sallar bu gazetelerde...

Bizim işimiz onlarla değil...

Genel yayını yönetenlerle...

***

Bu gazetelerin pek çoğunun isim babası da benim...

Takip Gazetesi'ndeyken...

Arena'ya "Narina", Manşet'e "Janset"…

Hatta bir ara…

Denge'ye de "Yenge" adını takmıştım...

Ama haksızlık etmeyin...

O tarihlerde gerçekten de yengeniz Denge'de çalışıyordu…

Allah selamet versin... Eski yengeniz yani!..

***

Neyse...

Samsun'daki yerel gazeteler arasında biri var ki...

En kalını... Ve de en boyalısı...

En çok kendilerinin sattığını iddia ediyor bu gazete...

Ki, belki de kağıt üzerinde doğrudur...

Ama sadece kağıt üzerinde!..

***

Adını duymuşsunuzdur...

Ben ona kısaca "N'aber" diyorum...

Ama boşuna değil…

Tarzı bu çünkü...

Gazetecilikten bunu anlıyor N"aber"in Gen Yay Yön"ü…

Size nasıl yapıldığını anlatayım…

Sabah akşam eşini dostunu arayıp "N'aber" diye sorarsın...

Onların durumuna göre haber yaparsın...

Etliye sütlüye karışmazsın...

Çok şey yazıp hiç bir şey anlatmazsın...

Karnından konuşursun...

(Dün gene gevelemiş benimle ilgili bir şeyler)

Ne dediğin belli olmaz...

Çıkarlarına göre kıble değiştirirsin...

Bu tarz bir gazete işte…

***

İyi de...

Bunları yapınca en birinci gazete olunur mu?

Olunmaz...

En çok okunan gazete hiç olunmaz...

Olsa olsa böyle...

"N'aber len", "Ne ayaksın" gazetesi olunur!..

***

"N'aber", "Nasılsın", "İyiyim", "Sen nasılsın", “Sağol ben de iyiyim”

Bu tarz haberleri, muhabbetleri klişeleşmiş geyikleri millet niye okusun?

Ee! Kimse okumayınca da...

Kendinizi manşetlere çıkartıp en birinci ilan etmek zorunda kalırsınız işte!..

***

N'aber Gazetesi, bir süredir sürmanşetinden böyle bir ilan yayınlıyor...

İlan adeta alçak gönüllülük abidesi!...

"En birinci gazete benim" diyor...

Bu duyuruya göre, N'aber birinci, ondan sonraki 10 gazete ise sonuncu!..

Samsun"da ikinci gazete bile yok yani…

Hepsinin toplam satışı bir N'aber kadar etmiyor!..

***

Dedim ki arkadaşlara…

Gidin N"aber Gazetesi"ne bir bakın…

Bu zattan başka kimsenin kapalı odası var mı?

Muhasebe ve tuvaletin dışında…

Söz konusu gazetede kapalı odaya bile tahammül yoksa, gerisini siz düşünün…

***

"Oda" demek, "adam" demektir…

Bu zat, yanında bile ikinci adam bulundurmaz!..

O"ndan başka herkesin sandalyesi, masası aynı tiptir…

Dünya"da O ve diğerleri vardır…

Oysa yanındakileri tanırım, her biri on tane Genel Yayın Yönetmeni eder…

Etmezse bıyıklarımı keserim…

Gazetesinde ikinci adam barındırmayan…

Samsun"da ikinci gazete bulundurur mu?

***

“En büyük benim! N"aber, en birinci kazete” diye ilanı görünce Adnan Bahadır'la birlikte öldük gülmekten...

Ama aldırmadık tabi!...

"Vay be, Uzun herkesi sollamış N'aber!.." deyip, güldük geçtik!..

***

Ama bizimki durmak bilmiyor...

Dün de vermiş aynı yazıyı, her gün biraz daha büyüterek…

Kalem elinde çünkü!..

Mürekkep çok, dilin de kemiği yok!..

"En birinci gazete, N'aber" diyor yine...

"Haber bulamadılar, belki ondan, yer doldurmak için bu ilanı koyuyorlar" dedim...

Ama gündem ziyadesiyle haber dolu...

***

Sonra aklıma geldi...

Adnan Bahadır'a, "Bunun kesin bir karın ağrısı var" dedim...

Yoksa durup dururken hiç kimse "En büyük benimki, ben birinciyim" demez...

Bir yerlerde kesin bir küçülme söz konusudur!..

Satışları düştü galiba!..

***

Öyle ya!..

Siz hiç belgesel izlemediniz mi?

Ormanda orangutanlar, goriller durup dururken göğüslerini yumruklamaz...

Mutlaka vardır bir nedeni!..

Dişilere nispet yapılır...

Erkeklere hava atılır...

Diğer orman sakinlerine "Destur" çekilir...

Burada da böyle bir durum söz konusudur...

Çekilin, değmesin!..

Büyük ya!..

***

Sonunda Adnan Bahadır işi çözdü...

Çözmekle de kalmadı...

Belgeledi de...

***

Bakacağız şimdi...

En birinci kim?

Ve neresinden birinci?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR