MÜSLÜMAN DUYARLILIĞI

 

Müslüman kimse, değerlerinin kendisini kodladığı kimsedir. Her olaya karşı mutlaka bir tepkisi söz konusu olur Müslümanın. Etrafında ne olup bittiğinin farkında olmayan kimsenin kendi Müslümanlığını sorgulaması gerekir.

İlahi emirlerin ve sorumlulukların tamamı Müslümanın duyarlığını sağlar. Namaz, oruç, hac, zekat gibi temel ibadetler hem bireysel hem de toplumsal hissiyatın gelişmesine büyük ölçüde etki eder.

Kötüye ve kötülüğe karşı hiçbir hissiyatı olmayan kimse imandan ve İslam’dan söz edemez. Yoğun ibadet muhtevalı olarak yaşanan ramazan ayından sonra, diğer ramazan ayına kadar yetecek bir duyarlılık kazandırmıştır ramazan ayı istifade edenlere. Ramazan onbir ayın sultanı olarak tarif edilir ama esasında ramazan ayı, kendisinin dışındaki onbir ayı sultanlandıran bir aydır.

İnsan hayatı için hem bireysel hem toplumsal, hem kamusal hem de kurumsal olarak prototip bir yaşam şekli oluşturmaktadır Müslüman hayatında ramazan. Her olaya karşı geliştirilecek bir tepkinin eğitimin vermekte ramazan ayı ve diğer ibadetler. İbadetler Müslümanı dinamik yapar. Hissiyat ve hassasiyet üzere yaşamasını sağlar. Her an tefekkür üzere olmasının yolunu açar. İbadetlere rağmen kötülere ve kötülüklere tepkisiz kalan bir Müslüman, statik ve klasik bir yaşam şeklini tercih etmiş olur ki, bu durum Müslüman sorumluluğu ile bağdaşmaz.

Dünyevileşme ve dünyevi kaygıların kontrolü altında olmak, Müslüman duyarlılığını önleyen ve etkileyen en başta gelen unsurlardandır. Modernitenin ortaya koyduğu bir takım kazanımlar, eğer olaylara karşı tepkisiz bir birey ve toplum oluşmasına hizmet ediyorsa, bunları hayatından çıkarması gerekir Müslümanın.

Yediğinin, içtiğinin, aldığının, baktığının, duyduğunun ve yaptığının ne alama geldiğini, neye yarayıp, neye zarar verdiğinin hesabını yapmayan ve yapamayan kimsenin İslami duyarlığı ve Müslüman hassasiyeti zayıftır.

Domuz eti yemenin şiddetle yanlış olduğunu söyleyen ve buna dikkat eden bir Müslüman, aynı zamanda iftira atıp gıybet yapıyorsa, bu kişinin domuz eti karşısındaki duyarlılığı İslami değil, gelenekseldir ve toplumsal tepkiler nedeniyledir. Namazını camide kılmaya dikkat eden bir Müslüman, aynı zamanda kötülük yapar ve insanlara zararlı olabilecek bir takım eylemleri gerçekleştiriyorsa, onun cami ve ibadet hassasiyeti aileden gelme geleneksel bir yaşam şeklinin yansımasıdır.

Müslüman işine geldiği gibi hareket etme özgünlüğüne sahip değildir. Kimliğinin kendisine yüklediği aidiyet sorumluluklarına riayet etmek zorundadır. Kötülere ve kötülüklere karşı eliyle ve diliyle mücadele etmek Müslüman olmanın gereğidir. Nemelazımcılık, “Bana dokunmayan bin yaşasın” anlayışı Müslümanın kimliği ile örtüşmeyen tavırlardır.

Müslüman duyarlığı, aynı zamanda dini duyarlılıktır. Bu duyarlılık; ülkenin, vatanın, milletin, devletin, ailenin, neslin, nefsin ve tüm kutsal değerlerin teminatıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR