Masalcı Dede Kavaklıgil

Masalcı Dede Kavaklıgil

Masal Deyip Geçmeyin

"Yaşanır gider gerçekler.
Döner gelir
Bir gün masal olur."

Bir var idi, bir yok idi. Allah'ın aklı kıt kullarının çok olduğu bir ülkede, bir hükümdar yaşar idi. Uçan kuşa borcu bulunurdu. Böyle bir hükümdar olur da kimin yüzü güler? Hay dedim, hey dedim. Bu ne çekilmez çile dedim. Gayri kazan kaldıracam, kulpundan tutan yok. Bir ben miyim çile çeken? Ben de çekildim bir köşeye. Başladım olacakları izlemeye. Hükümdar bir gün el açıp vezirlerini topladı: "A vezirler, vezirler! Yarından tezi yok halka gidilecek. Kentin orta yerinden geçen ırmak  üzerinde duran köprü başına varılacak. Biriniz bir başını, biriniz öbür başını tutacak. Gelenden geçenden birer altın alacaksınız." Vezirler ne yapsın? Denileni yapmışlar. Ertesi gün köprü başını tutmuşlar. Hem geçenden, hem geçmeyenden zorla birer altın almaya başlamışlar. Diyeceksiniz ki, o gün toplanan altın  hazinenein açığını kapatmaya yetmiş mi? Ne gezer! Hükümdar Vezirlerine sordu: "Halk ne dedi? Altınları verirken ağlayan sızlayan oldu mu?" Vezirler: "Halk hiç ses etmedi. Kuzu kuzu altınları verdiler." Deyince Hükümdar: "Öyleyse altın almaya devam edilecek. Bu kez bir altın yerine iki altın alınacak!" Böylece altınlar çoğalmaya başladı. Ne var ki, devlet öyle borç yapmış kii..İç borçtu, dış borçtu bir türlü kapanmak bilmiyor. Hükümdar vezirlerine yine sordu: "Vezirlerim halktan karşı çıkan var mı?" Vezirler: "Yok, yok!" dediler. Hükümdar: "Haraç iki altından üç altına yükselecek!" Vezirler ne yapsın? Çaresiz köprü başında yerlerini aldılar. Halk gerçekte yoksuldu. Fakat ne yapıp edip istenen altınları vermeye devam etti. Bu hükümdarı düşündürdü. Vezirlerine "Altınlar geliyor gelmesine de,benim halkım bu kadar saf, duyarsız mı?" dedi. "Neden alınan altınları sorgulamazlar. Karşı çıkmazlar. Bunları falakaya yatırıp öyle dayak atmalı ki, akılları başlarına gelsin. Köprübaşına Deli Dumrul gibi pala bıyıklı, güçlü kuvvetli adam  dikilsin. Her altını veren falakaya yatırılsın. Bir güzel dayaktan geçirilsin." O günden sonra köprübaşına güçlü kuvvetli birer palabıyıklı adam dikildi. Köprüden geçmek isteyen önce geçiş parasını ödedi. Sonra palabıyıklıdan dayak yedi. Hükümdar halkın tepkisini sordu vezirlerine. Karşı koyan var mı? diye. Vezirlerinden yine "Yok" yanıtını alınca inanamadı. Bu kez kendi köprübaşına gidip durumu yakından görmek istedi. Hükümdar ertesi gün vezirleriyle köprübaşına vardı. Gelip geçeni izlemeye başladı. Halk köprüye yaklaşıp her zamanki gibi geçiş parasını ödedi. Palabıyığın dayağını yedi. Hiçbir şey olmamış gibi karşıya geçti. Ötede kendilerini seyreden hükümdara vardılar. Çevresine toplanarak el bağlayıp durdular. Hükümdar: "Ey halkım" diye seslendi. "Hiç sesiniz çıkmıyor. Bir şikayetiniz yok mu? Korkmayın söyleyin!" Halktan biri: "Aman sultanım" dedi. "Olmaz olur mu? Söylemeye çekiniyoruz. Köprüden geçerken kuyruklar oluşuyor. Palabıyıklı sayısını artırsanız, işimize geç kalmasak.." Hükümdar bu sözleri duyunca donup kaldı. Heykel kesildi. Şimdi köprübaşında öylece dikili durduğu söylenir. Acaba böyle bir ülke, böyle bir halk var mıdır? diye soracak olursanız onu da siz düşünün, bulun.. Yeni bir masalda buluşmak üzere.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Masalcı Dede Kavaklıgil Arşivi
SON YAZILAR