Yaklaşık bir yıldır süren salgın süresince alınan tedbirler gereğince kısıtlamalardan dolayı vatandaşın genel olarak hayattan bıkkınlığı söz konusu.

Salgın öncesi de çok iyi durumda olmayan ekonomik şartlar, pandemi ve kısıtlamalarla birlikte can yakıyor.

İntiharlar, dükkan kapatmalar, ücretsiz izinler ve borcunu ödeyemedikçe bunalıma giren anne babalar... 

Bunları daha fazla anlatmaya gerek yok, takip eden herkesin malumu.

Bütün bunların yanında gözlemlediğim kadarıyla kısıtlamalardaki birtakım adaletsiz tutumlar, vatandaşı ve esnafı yaralıyor. 

Hafta sonları açık tutulan "gıda" üzerine satış yapan zincir marketler, içerisinde kırtasiyeden tutun da giyim, tabak çanak gibi züccaciye ürünlerine kadar her şeyi isterse satabiliyor. 

Diğer kapalı esnaf ve mağazalar açısıdan ne büyük talihsizlik...

Eşit düzen-adil düzen diye yola çıkılmamış mıydı?

Aylardır hafta sonu satışı fırsatından mahrum kalan giyim, kırtasiye züccaciye ayakkabı esnafı gibi daha niceleri borçlarını dahi ödeyemezken kira üzerine kira borcu birikirken "süper" zincir mağazalar ne varsa satıyor. 

E-ticaret ve kapitalist zincir sistemi yine bir küresel olaydan daha kârlı çıktı. 

Bir yerde eğer kısıtlama getiriliyorsa, buna mecbur isek, orada adaleti sağlamalıyız. 

Muaf olanlar ile kapalı olanlar arasında fırsat eşitsizliği oluşmamalı. 

Almanya'da tanıdıkların dediğine göre hafta sonu yasakları sırasında açık olan mağazalara sadece gıda satışı yapabilme kısıtı koyulmuş.

Gıda için açıksa bu mağazalar, gıda satılmalı sadece.

Memleketimizin insanını ezdirmeyelim. 

Habertürk'te gördüğüm bir habere göre borsada hisse alıp, satan ve kripto para alan gençlerin sayısı %340 artarak, 357 bini aşmış. 

Şahsen de öğrencilerimden bunu gördüm tecrübe ettim.

20-21 yaş ve altı gençler ellerinde telefon uygulamaları üzerinden oyun gibi kripto para alıp satıyor.

Bunun en büyük sebebi Türkiye'deki gençlerin gelecek kaygısı...