KİMSE SAMİMİ DAVRANMIYOR

                                               KİMSE SAMİMİ DAVRANMIYOR

   Üzülerek ifade etmek isterim ki toplum olarak riyakâr bir toplum haline gelmişiz. Siyasetçisinden ticaret erbabına, gazetecisinden bürokratına, tüccarından sanayicisine hepimiz olduğumuz gibi değil toplumun istediği veya menfaatimizin gereği ne ise o şekilde davranmaya başlamışız. Bu durum toplumun gün geçtikçe gerçeklerden uzaklaşarak sanal ve riyakâr bir toplum haline gelmesine neden oluyor. Belki kısa vadede bu tür davranışlardan sonuç alındığı sanılabilir ama uzun vadede her şey ortaya çıktığında, söylemlerle gerçeklerin farkı görülünce bu tür insanlar kaçacak delik ararlar. Oysa ki kısa vadede aleyhimizde görünse bile Allahın bildiği gerçekleri saklamadan samimi bir biçimde toplumla paylaşan insanlar her iki cihanda mutlu olmuşlardır.

      Dilerseniz bu dediklerimi bir kaç örnekle açıklayayım. Önceki gün televizyonları izlerken birde ne göreyim! Başbakan Davutoğlu Türkeş’in kabrini ziyaret etmiş, yanında da Tuğrul Türkeş var. İnanın onun adına fevkalade üzüldüm. Zira Davutoğlu’nun Alpaslan Türkeş’le ilgili geçmişinde en ufak bir hatırası olduğunu sanmıyorum. Sırf MHP’lilerden oy alabilmek adına bugüne kadar hiç yapmadığı bir şeyi yapıp, merhum Türkeş’in kabrini ziyaret etmesini yadırgadım. Keşke yapmasaydı. O ziyaret nedeniyle AK Parti’ye oy verecek insan olacağını düşünmüyorum. Daha önce okulda, askerde veya sosyal hayatta tanıyıp hukuku olsaydı itirazım olmazdı ama uzaktan yakından ilgisi olmadığı halde, sırf oy uğruna gidip o kabri ziyaret etmesine ben bir anlam veremedim siz verdiyseniz bir şey diyemem.

        Şahsen İnsanlara değer verirken partilerine, memleketlerine veya dünya görüşlerine bakmaksızın öncelikli olarak kişiliklerine bakarak değer veririm. Gazetecilik mesleğinde de kimsenin yazdığı yazıya müdahil olmam. Sadece gazeteyi kendi şahsi işlerine alet edenlere müdahale ederim. Onun dışında kimsenin yazdığına çizdiğine karışmam. Bir de bizim gazetede yazı yazanlar, ‘sadece bizde yazacaklar başka gazetede veya sitelerde yazanlar bizde yazmasın’ kuralı vardır bizim gazetede. İşin garip tarafı başka gazetelerde istedikleri gibi yazma imkânı bulamayan veya yazdığı zaman yayınlanmayan, hatta yazdıkları için  gazeteden kovulan bazı arkadaşlar bize gelip yazmak istediklerinde, onlara ‘olur ama sadece bizde yazmanız şartı ile kabul ederiz sizi’ dememize rağmen başka yerlerde yazı yazmak istemelerine de anlam veremem. Osmanlı’nın son döneminde her konuda bilgi sahibi olduğu için Zembilli Ali Efendi unvanını alan alim zat gibi bazı arkadaşlarımızın ekonomiden siyasete spordan dini konulara varıncaya dek her konuda yazmak istemelerine ne demeli onu da bilmiyorum. Bir insan malumat sahibi olduğu konularda yazı yazmalı. Sırf  tanınmak adına her konuya maydanoz olmanın da ne anlamı var anlamış değilim. Ayrıca bir yerde yazı yazan bir insana gel buyur bizde yaz diyecek kadar ahlâksız teklifte bulunanlara da ne demeli bilmiyorum.

   Yazı başlığımda da söylediğim gibi, toplum olarak o kadar enteresan bir hal almışız ki anlatamam. Üç kuruşluk menfaat için beş kuruş eğilmenin ne anlamı var anlayamıyorum! Daha düne kadar ‘patlak ampul’ dedikleri partiye gidip bizi de değerlendirin diyecek kadar basitleşen insanlara ne demeli? Bu memlekette geçmişte siyasetten nemalanan insanların bugünkü durumlarına biraz bakarsanız ne demek istediğimi çok daha iyi anlarsınız. Daha düne kadar kılcının her tarafı kesen bazı siyasetçiler, şimdi sokağa çıkamıyor iseler bu toplumun değil kendi kabahatleridir. Şimdiki siyasetçiler de bu durumu kendilerine örnek almaları gerekmez mi? İster alırlar ister almazlar umurumda değil, zira geçmişte yaşanan her şey gelecekte de yaşanacak demektir.

          Sözlerime son vermeden bir konuya daha değinmek istiyorum. Ülkemizin içerisinde bulunduğu durum gerçekten çok sıkıntılı bir durum. Bir yandan terör almış başını gidiyor, diğer yandan ekonomi ciddi anlamda risk altında. Tüm bu olup bitenler yaşanırken birileri de kalkmış yok cemaat operasyonlarıymış, yok kaybolan milyar dolarlarmış, yok okullarmış deyip duruyor. Allah rızası için bırakın bu işleri de ülkenin gittiği noktayı dikkate alarak çözüm üretin. Her ne hikmetse kimse geçmişten ders çıkarmıyor. Bugüne kadar hangi iktidar istibdat ve baskı uyguladıysa kaybetmiştir. Bunu ayan beyan görmemize rağmen hâlâ daha aynı politikaları neden uygularız anlamış değilim. İmam Gazali Hazretleri, ‘dost acı söyler’ buyurmakta. Ben dost olarak iktidarı uyarıyorum! Bu yanlışlardan vazgeçin! Aksi halde tek başına iktidar olmanız çok zor, benden söylemesi. Takdir sizlerin. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR