Hasetten Şükrana 1

 İnsanoğlu yaratıldığı andan itibaren, biyolojik olarak, gelişmeye ve olgunlaşmaya doğru yol alırken,ruhsal anlamda da bir sürecin içerisindedir.Epigenetik açılım diyebileceğimiz bu yolculuk her dönemde karşımıza değişik ihtiyaçlar,gereksinimler talepler ve bu oranda da karmaşıklıklar, bilmeceler, oluşturarak çıkmaktadır.Basit olan gittikçe karmaşıklaşmakta ve karşımıza kompleks yapılar oluşturmaktadır.
   Fiziki yapı boy atıp gelişmeye devam ederken,adeta heykeltıraşın elinde şekillenen maddeler gibi ruhsal yapımızın da şekillenmesi, olgunlaşması ve gelişen bünye ile bütünlük kurması gerekir.Ancak böyle bir durumda sağlıklı bir yapıdan bahsedebiliriz.Ruhsal yapının olgunlaşması ciddi bir eğitim ve ahlaki terbiye ile oluşurken, diğer yandan , onu şekillendiren heykeltıraşın dünyaya bakış açısı ve olgunluğu ile yakından ilişkilidir.Aksi halde fiziki yapı gelişip olgunlaşsa da ruhsal yapı ilkel özellikler taşımaya devam edebilir.
   Bu çerçevede baktığımızda, etik olarak insan ilişkilerinde en ilkel tavır, haset duygusudur.En olgun ve hoş tavır ise şükran duygusudur.İnsanoğlu hayatı boyunca mutlu olmak,başarıyı elde etmek varlıklı olmak,güzellikleri yaşamak ve refahı ister.Eğilim genel olarak bu yöndedir.Kendi dışındaki dünyanın,kişilerin veya nesnelerin güzellikleri yakalaması,başarılı olması, mutluluğu hissetmesi veya refah içinde olması durumunda birey içinde bir daralma veya sıkıntı hisseder ki işte bu haset duygusudur.Haset duygusu kendini bazen açık bir şekilde hissettirirken bazen de üstü örtülü bir şekilde kendini belli eder.Başkalarının acizlikleri,acı çekmeleri,zorlanmaları karşısında gizli bir haz duyuyor buna karşılık başarı çalışkanlık ve refahları karşısında iç sıkıntısı geçirip bunu hafifletmek için çamur atmaya başlıyorsak bu durumu hasedin ayak sesleri olarak değerlendirmeliyiz.Başarılı olan kişi yada kurumlar hakkında iç sıkıntısını dengelemek için şöyledir böyledir,şu kusuru da vardı bu hatası da vardı gibi söylemlerle çamur atıyor  ve iz bırakmaya çalışıyorsak derin bir iç muhasebeye geçmeli ve hasedin neresinde olduğumuzu sorgulamalıyız.Kişinin kendi içinde ulaşmak isteyip de ulaşamadığı her türlü nesne başkasının elinde ise haset duygusu saldırganlığa dönüşür.Yeterli gücü kendinde bulduğu an ve sürece haset duygusunun kontrolünde ve saldırganlık dürtüsüyle yok etme ve yıkma yolunu seçer ki bu da toplumu yıkan ve dengeyi bozan bir davranış olarak karşımıza çıkar.
    Değerli dostlar hasetten şükrana geçiş yelpazesinde, açgözlülük, kıskançlık gibi ara kademelerde bulunmaktadır.Önümüzdeki haftalarda hasetten şükrana sürecini işlemeye devam edeceğim.Siz değerli okuyucularıma haset duygusundan sıyrılmış ve şükran duygusuyla bezenmiş bir hayat tarzı  dileğiyle saygılar sunuyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Osman Salış Arşivi
SON YAZILAR