HADİ ORADAN HADİ ORADAN!

Okur yorumlarına değer veren birisiyim. Bir okurum, her yazımda ‘konumuza girmeden önce’ diye başladığım yazılarımla ilgili edebi uslüba uymuyor eleştirisinde bulunmuş, saygı duyarım. Ancak köşe yazılarım uzun olduğundan ufak tefek konuları detaylandırıp, siz değerli okurlarımı teferruata boğmak istemediğimden yazı başlarında ufak bir paragrafla geçiştirme gereği duyuyorum. Bizim köşe yazılarındaki amacımız toplumu doğru yönlendirmek, olayların görünen yüzünden ziyade görünmeyen yüzünü topluma anlatmaktır. Şiir yazmıyoruz, edebi yazılar veya romanlar hikâyeler yazmıyoruz ki okuyan okurlarımız edebi yönünden istifade etsinler veya eleştirsinler. Büyük edebiyatçıyız da demiyoruz. Biz sosyal ve siyasi olayları yorumlamaya çalışan insanlarız. Dolayısı ile edebi derinlik arayan arkadaşları edebiyat dergileri, şiir kitapları, Sezai Karakoç, Necip Fazıl, Akif, Ahmet Kabaklı gibi kıymetli edebiyat adamlarının eserlerini okumalarını tavsiye ediyorum. Bizim formatımız bu, fabrika ayarlarımız da bu. Bu saatten sonra değişme imkânımız da yok. O nedenle yorumcu arkadaşlarımızın mazur görmesini istirham ediyorum. Farkındaysanız bu da bir başlangıç konusu oldu, asıl konumuza giremedik. Şimdi gelelim asıl konumuza.

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanının da katıldığı bir cuma namazında veya törende Ayasofya Camii imamının yaptığı vaazla ilgili ciddi eleştiriler var, bu konuda ben de aynı şeyleri düşünmekteyim. Kürsülerde iki yıl vaaz yapmış birisi olarak vaaz formatının ne olduğunu çok iyi bilirim. Nasıl ki Çanakkale şehitlerini anma yıl dönümünde cuma hutbelerinde Çanakkale şehitleri anılırken isim vermeden tüm şehitlerimizin anılması gerektiğini savunuyorsam aynı şekilde vaazlarda geçmişte yaşanan olaylarla ilgili görüş belirtirken de adrese dayalı direkt olarak belli isimlere beddua etmek veya camide bulunan kim olursa olsun medhü sena etmek fevkalade yanlış bir vaaz biçimidir. Ben buna geçmişte de şiddetle karşı çıkmıştım, şimdi de şiddetle karşı çıkarım. Geçmişte yapılan hataları anlatma yeri kürsüler değil, tarih kitapları, siyaset meydanları ve gazete köşe yazılarıdır. Tarafsız olması gereken din görevlilerinin bu tür davranışları toplumun din adamlarına olan güvenini sarsmakta ve inandırıcılıklarını kaybettirmektedir. Efendimiz bir hadisi şeriflerinde “İza raeytümülmeddahiin fehsev fi vücühihim ettürab” yani ‘Sizi yüzünüze öven birini gördüğünüzde yerden bir avuç toprak alıp onların yüzüne atınız.’ buyurmaktadır. Özellikle devlet adamlarının ve siyasetçilerin bulunduğu meclislerde bu tür davranışların yapılması çok yanlış. Bir de olayın Allah’ın evi olan camilerde yapılması çok daha vahim bir durum.

Ancak bu yanlışı dillendirenler de tarafsız, ilkeli ve yaptıkları işi adalet duygularını ön plana alarak yapan insanlar olursa anlamı olur. Bazı siyasetçilerin geçmişte FETÖ ile olan iltisakları toplum tarafından bilinmesine rağmen devri bakanlıklarında atadıkları personelin ne kadarının FETÖ’den atıldığı belli olan isimlerin kalkıp bu tür vaaz yapan hocaları eleştirmiş olmaları akla merhum Erbakan Hocanın “Hadi oradan hadi oradan!” sözlerini getirmekte. Devri bakanlıklarında öğrencilerle karşılaştıklarında öğrencilere FETÖ elebaşısın şiirini okuyup bu şiir kimindi diye sorup, öğrenci bilemediğinde azarlamalarını bu toplum unutmuş değil. İnsan az geriye dönüp bakar, ben geçmişte neler yaptım, bu toplum yaptıklarımdan haberdar mı değil mi diye de kendisini sorgular. Toplumu balık hafızalı sananlar asıl balık hafızalı olanların kendileri olduğunu unutmasınlar. Düşmanlık yaptıkları insanlara çektirdiklerini kimse unutmuş değil. İnsanların telefonlarını dinletmekten tutun da ortam dinlemeleri ve fiziki takip dâhil her türlü rezilliği yaptırdıkları şerefsiz FETÖ mensuplarının kes, kopyala, yapıştır metodunu uygulayarak insanlara hazırladıkları uyduruk iddianameleri kimse unutmuş değil. 

Adil-i mutlak olan Allah hiç kimsenin ahını kimsenin yanında koymuyor. Yirmi, otuz yıl önce yapılan telefon konuşmaları bugün yayınlanıyorsa, kapatılan dosyalar bugün açılıyorsa unutmasınlar ki bundan yirmi yıl sonra da bunların yaptıkları mutlaka karşılarına çıkacaktır. Faili meçhul diye kapatılan dosyalar yıllar sonra açılabiliyorsa insanlara yapılan bu tür zulümlerin mutlaka ve mutlaka bir gün ortaya çıkacağından en ufak bir şüphem yoktur. Toplumu ahmak kendini uyanık zanneden ahmaklara tavsiyem; oturdukları yerde otursunlar, kimse onlara bir şey vermez. Geçmişte yedikleri naneler onlara yeter, akıllarını başlarına alsınlar. Yalandan beyanlar vermesinler, onların derdi o beyanlar değil, dertlerinin ne olduğunu buradan yazarsam sokağa çıkamazlar. Şimdilik bu kadarıyla yetinelim. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR