Suna Taşdemir Dündar

Suna Taşdemir Dündar

ÇOCUKLARDA VE GENÇ KIZLARDA....

KADIN BEYNİ

            8 Haftalık olana kadar bütün fetüs beyinleri kadın beyni gibi görünür yani dişi, yaşamın  başlangıç halidir. 8.haftada başlayan büyük testesteron  (erkeklik hormonu) seli iletişim merkezindeki pek çok hücreyi öldürür ve beyni erkek beyni olarak değiştirip geliştirmeye neden olur.

            Yeni doğan tüm bebekler tatlıdır, sevimlidir AMA kız bebekler daha farklıdır. Yüzlere daha çok bakmaya çalışır, göz temasından çok hoşlanır, çünkü iletim, gözlemleme ve duyguları işleme merkezleri testesteron tarafından tahrip edilmemiştir.  Bu nedenle kız bebekler annelerinin ruhsal durumundan ve stresli oluşundan erkek bebeklere göre daha çok etkilenirler. Bu etki aslında hamilelikte başlar. Yani anne karnından itibaren doğduktan sonraki  ilk iki sene kız çocuklarının ruhsal gelişiminde annenin stresli ya da mutlu oluşunun etkisi çok fazladır. Ve bu ileriki hayatını da çok etkileyecektir. (Kız çocuğu bekleyen ya da büyüten tüm anne babalar aman dikkat!)

            Küçük kız çocukları  gerek görünüşleri, gerek kıyafetleri ile çok cazip görünür, çekicidirler.  Erkek çocuklar gibi saldırgan olmayışları, daha uysal olup, iletişime daha yatkın olmalarından dolayı tam istenen 'cici kız' imayı çizmeleri hiç de zor değildir. Ama bu onların sorun çıkartmayacağı ya da istediği bir şeyi elde etmek için uğraşmayacakları anlamına elbette gelmez. Hatta hedefine ulaşmak için küçük bir diktatör bile olabilirler. Peki küçük kız beyni ne ister? İstediği şey çok basittir; bağlantı kurmak, topluluk oluşturmak, kendisi merkezde olacak şekilde bir dünya oluşturmak ve elbette bu merkezden kurduğu dünyayı yönetmek. Onun haricinde kız çocuğu yüzmesi keyifli, dalgaları insanı yormayan sadece mutlu eden  oldukça sakin bir denizdir.

            Ve nihayet çocukluğun sakin denizi bitip de artan östrojen hormonuna bağlı olarak dalgalar artıp kasırgaya doğru yol aldığında kız çocukları,  kendisini güçlü, hareketlerinin sonuçlarına karşı kör ve her zaman haklı hissederler.  Östrojen akımı artık çocukluktaki gibi sabit hızla akan  bir nehir değildir, belirli siklüse göre artar, azalır buna bağlı olarak da genç kız kendini bu fırtınada yönünü kaybetmiş, baş edemeyeceği dalgalarla karşı karşıya bulur. Artan östrojen ve progesteron (kadınlık hormonları) nedeniyle kortizol (stres hormonu) da artar. Doğal olarak genç kız beyni çok çabuk strese girer ve kızacak şeyler aramaya başlar. Genç kız beyni;  kendini yeniden programlamaya, çekişmeler artmaya,  bağımsızlık için savaşmaya başlar. Özellikle dış görünüşünü saplantı haline getirir, kendini medyadaki ya da çevresindeki çekici kadın görüntüleriyle kıyaslar ve en küçük şeylerden bile koca koca dramlar, üzüntüler, kavgalar, histeri krizleri ortaya çıkar.

            Genç kız beyninde duyguları ve tepkileri kontrol eden bölgeler 12 yaşında hücrelerle tıka basa dolmuştur ama aradaki bağlantılar zayıftır. Bu nedenle beyin bu kadar stres ve aşırı yükleme karşısında yetersiz kalır ve sonuç; etrafa karşı burnundan soluyan, sürekli bağırıp çağıran, nerde nasıl davranacağını hesaplayıp bilemeyen, bir gün önce çocukluğundaki gibi 'cici kız'ken ertesi gün kavgacı huysuz küçük bir kadına dönüşebilen bir ergen olur.

            Peki genç kız bu sorunlarla, stresle nasıl başa çıkacak? Ebeveyn olarak bizler nasıl davranacağız?  Artan östrojen hormonu, dopamin (motivasyon ve zevk bölgelerini harekete geçirir) ve oksitosin (bağlanma ve yakınlaşmayı arttırır) salgılanmasını da arttırır. Genç kızlar sözel iletişim ve yakınlaşma ihtiyacı duyarlar bu da kız gruplarının kurulmasına neden olur. Samimi kız arkadaşlarıyla gece, gündüz, telefonda, ders aralarında, her yerde, her fırsatta  ha bire konuşurlar. Bundan çok hoşlanırlar ve rahatlarlar.  Eğer konuşma temaları romantik ögeler de içeriyorsa salgılanan dopamin+oksitosin hormonu kokain ve eroin bağımlılarında salgılanan dopaminle eş değer bir zevk oluşturur. Yani ergenlikte görülen çok fazla konuşma, mesajlaşma kızlara özgü bir davranıştır ve stresle baş etmelerinin bir yoludur. Bu davranışların onların streslerini azaltmak, kişiliklerini geliştirmek için olduğunu bilmeli, anlamalı ancak aile düzenini bozacak düzeye getirilmesine izin verilmemelidir. Ve bu dönemde söyledikleri, bağırıp çağırdıkları şeylere kulakları tıkayıp duymazdan gelerek çok fazla yüz göz olmadan bu dönemi atlatmaya bakılmalıdır. Çünkü bu bir periyod, kızınızın büyümesi için geçirmesi şart olan bir süredir. Bu zaman içinde myelinizasyon (bağlantı sağlayan yapılar) tamamlanır ve beyin stresle rahatça başa çıkabilecek duruma gelir.

Not: KADIN BEYNİ Prof.Dr. Louann Brizendine SAY yayınları 10.baskı

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Suna Taşdemir Dündar Arşivi
SON YAZILAR