AÇILIMLAR NE GETİRDİ ?!

AÇILIMLAR NE GETİRDİ ?!

Cumhuriyet hükümetleri içinde en uzun süreli iktidar olan AKP, halen toplumun %50 sınırını aşan bir oy tercihine sahip olduğu var sayılıyor.Anket sonuçları öyle diyor.Oyların artışında ” Açılım “ politikaları etkisi olmuş mudur?Sanmam.Çünkü ,iç /dış açılımlardan beklenen hedeflenen sonuçlar alınamamıştır. Gerek muhalefet cephesinde ,gerekse Akademik çevrelerde ,sosyal Medyada çok her biri tartışılmış; medya ağırlıklı propagandalar İktidarın işine yaramıştır.

Bugün adına “Toplumsal uzlaşı”,yaftası vurulan ve zaman zaman Devlet projesi ,Hükümet'in eylem planları kapsamına ele alınan Açılımlar yaşandı.Büyük umutlarla ortaya konan Açılım politikaları beklentileri karşılamamıştır.Hükümet bu tür uygulamalarla sorunları çözmüş müdür?Yoksa,çözüm yerine , -bazı çevrelerin dediği gibi -istismar ederek, farklılıkları abartarak ,geçmişi kaşıyarak,bin yıllık kardeşliğin harcını bozarak,Millette bir “ayrıştırma / çözülme /dağılma 'ya sebebiyet verilmiş midir? Durum hiç eskisi gibi değildir.Toplumda tedirginlik,güvensizlik ve kamplaşma hissediliyor. O zaman Açılımlara bir göz atalım..

Kıbrıs Açılımı.Önce ,soruna ”Komşularla sıfır sorun” prensibiyle başlandı.”Çözümsüzlük çözüm” değildir,terk edildi..AB sürecinde “müzakere tarihi” alma uğruna tavizkar bir strateji izlendi.Hep bir adım önde olmak kaygısıyla yüründü.Her koşula razı bir taraf olarak müzakere masasına oturduk. ”Herşeye evet,hatta ver-kurtulcu bir anlayış sergiledik.”Yine de hava alan biz olduk.G.Kıbrıs Rum kesimi ,hem de Adanın tümünü temsilen AB'ye üye yapıldı. K.K.TC üzerindeki ambargo kaldırılmadı. Annan planına sahip çıkan biz olduk.Hala bir umut, AB'nin kapısında nöbetteyiz.

Ermeni Açılımı ise sonuç itibarı ile tam bir fiyasko!Büyük devletlerin tanıklığında imzalanan protokollara atılan imzaların hiçbir geçerliliği yok.Nazik davetlere,yüksek makamlardan yapılan konukseverlilik taleplerine rağmen ;Ermenistan'ın tezlerini şifreleyen (3 T )formülünden vaz geçmeyeceği görüldü.Sınır kapılarının açılması teklifimize dönüp bakmadılar;tarihsel düşmanlıklarını sürdüreceklerini gösterdiler.Böylece dost ve müttefik lerimiz “Türk tezlerini” kaalaya bile almadılar.Parlamentolarında siyasi kararla tarihi yeniden yazmaya kalktılar.Bir dip not: 3 T :Türkiye Cumhuriyeti'nce “Soykırımı (!)Tanımak, Tazminat ödemek ve sınırlarımız içindeki “Toprak” ları talep etmektir.

ılımlardan bir diğeri.Dini/Mezhepsel temelde, Alevi açılımıdır.Yeni bir dini azınlık oluşturmak. Yer darlığı sebebiyle Azınlıkların “Vakıflar,Mülk edinme ,Ekümenik, Ruhban okulu' nun açılması, Tarihi Kiliselerin onarılarak ibadete açılması konularına girmiyorum.Bunlarla birlikte toplumsal yaşamımızda ,kamusal alanda yeni bir azınlık ikamek için AB nin” ilerleme raporunda verilen ev ödevlerine bakmak lazımdır.Tabii ki bu talep ve dayatmalar Küresel güçlerin hegomonik emelleri doğrultusunda Türk milletini “etnik ve mezhepsel temelde ayrıştırmak”amaçlı olduğu bilinmelidir. Yani ,Hasta Adam Osmanlı'nın parçalanması ve yıkılması sürecinde,uygulanan “Şark Meselesi”nin yeni versiyonudur.Onun için Alevi Çalıştayları düzenleniyor; raporlar hazırlanıyor,kanaat önderleri , STÖ temsilcileri bir araya getiriliyor;, Yurtiçi/Yurtdışı federasyon,konfederasyon başkanları ekranlarda tartıştırılıyor.İlahiyatçılarla cepe cep kozlar paylaştırılıyor.Bakın ey millet bunlar böyle ,biz böyleyiz diye talepler kamuoyuna duyuruluyor. Bakan düzeyinde gözlemci,katılımcılar boy gösteriyor.Ama,konu “Cemevleri”ne gelince tıkanıyor.Hatta ,Caferi'lerin dinsel törenlerine katılım, teşvik ediliyor,Mecliste aşureler yeniyor,ne hikmetse “Alevi ittifakıntan”dışlanıyor.Sadece Madımak oteli satın alınıp müzeye dönüşüyor.Yine umutlar Yeni Anayasa'nın sırtına yükleniyor.

Meydanlarda Bayrak sallayıp,Tek millet,Tek dil,Tek Vatan vurgusu yapılan konuşmalar akla geldiğinde iktidarın açılımların nimetinden bereketlenirken,sorun yerinde duruyor..

Romen vatandaşlarımız da bu hengamede kullanıldılar.Siyaseten kurban edilmişlerdir.“Romen Açılımı”diye kapalı spor salonuna doldurulan,davul zurna eşliğinde mastika oynuyarak “birinci sınıf vatandaş” olduklarını kutlayan esmer vatandaşlarımızın ağızlarına bir parmak bal çalar gibi “ TOKİ' den evsahibi “olma hayali gerçekleşmiş midir?Bir söz var halk dilimizde ,”Vaad edenin malı hiç eksilmezmiş,diye..Her seçim öncesi böyle vaadler yapılır.

AKP'nin Açılım politikalarının en önemlisi, en muvazaalı olanı Kürt sorunu veya Terör sorunudur. Bunun için Devletin zirvesinden “iyi şeyler olacak”müjdesiyle başladı.Sn.Cumhurbaşkanı , 2009 yılında Prag'dan dönüşünde “Adına ne derseniz deyin,bu sorun çözülmeli” demişti.Yine,Kürt sorunu ile ilgili 01.Ekim 2010 tarihinde TBMM'de yaptığı Açılış konuşmasında : “Siz çözmezseniz birileri çözer”uyarısı yapmıştı.Kürt Açılımı böyle başlamıştı.

Ancak ,Hükümet,bütün iyi niyetine rağmen,Açılımın adını koymakta kararsız kaldı;Kürt sorunu,Terör sorunu,Demekratikleşme,Milli Birlik Ve Kardeşlik projesi,gibi isimler taktı. Hükümetin Ocak 2010 tarihli “Soru Cevaplarıyla Demokratik Açılım Süreci Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi “adı altında yayımlanan Kitapçıkta “milli sınırlar içersinde Türk milletinden farklı olarak bir Kürt milleti yaratma gayreti “ sezilmektedir.Yine Kitapcığın 32.s. Kürt cemaati için genişletilmiş “özerklik anlamına gelebilecek” ifadeler yer alırken , Anayasa'da “milli,üniter devlet anlayışı ile” bağdaşmayan siyasi imtiyazı çağrıştıran bir takım hakların bir bölgede yaşayan insanlara verilmesinden söz edilmektedir.İmralı , BDP ile Kandil'den yükselen talep lerle örtüşüyor olması da ayrı bir konu.Hükümetin özellikle son dönem yaptığı kanuni düzenlemeler,yasa değişiklikleri , hazırlanan da Yeni Anayasa'nın ip uçlarını vermektedir.Bu bağlamda Türkiye'nin bir bölgesinde “federasyon,eyalet,komşu sınırlarla birleşik bir konfederasyon oluşturma”Başkanlık sistemi getirme stratejisi ile birlikte tartışılıyor olması dikkat çekici.Daha önce Aysel Tuğluğ'un açıkladığı “Demokratik özerklik bildirgesi “nemeşruiyet kazandırmaya yöneliktir.Bir başka nokta %99.u müslüman olduğu iddia edilen bir ülkede İktidar partisince farklı tarikat ve cemaatlerle ,farklı münasebetlere girmesi, “mütekabiliyet”esasını yok sayıcı,Lozan'ı batıl duruma sokacak girişimlerde bulunması demokratikleşme hedefinin , bazı güçler hesabına ,bazı grupları,aşiretleri memnun etmeye yönelik yapıldığı düşüncesi toplumda yerleşmektedir.

GELECEK YAZININ KONUSU: BARIŞ SÜRECİNİN MUHATABI PKK'YI NE KADAR TANIYORUZ?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Anayol Arşivi
SON YAZILAR