M.Halistin Kukul

M.Halistin Kukul

2015 PISA SONUÇLARI HAKKINDA

     PISA; OECD  yâni Ekonomik  Kalkınma ve İşbirliği Teşkilâtı tarafından üç yılda bir tekrar edilen ve onbeş yaş  g(u)rubu öğrencilerinin, bir başka ifade ile, lise 9. ve 10. sınıf öğrencilerinin başarı durumu ölçen milletlerarası seviyede kuruluştur.

      PISA'nın 2015 yılına dâir Araştırma Raporu, 5 Aralık 2016 tarihinde, Paris'te açıklandı.

      72 ülkeden 540 bin öğrencinin katıldığı sonuç, bizim açımızdan, maalesef, hiç de iç açıcı değildir.

       Türkiye; 72 ülke arasında:

      Fen Bilimleri sahasında 52.; Matematik sahasında  49. ve Okuma yâni anadili/Türkçe'yi anlama sahasında da 50. sırada yer aldı.

        (Samsun) Olay Gazetesi'nin , 09-10 Aralık 2013 târihli nüshalarının 8. sayfasında yazdığım "PISA'NIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ" başlıklı yazıma şöyle başlamışım:

    "PİSA nedir?

     PİSA;  İngilizce, " Programme for İnternational Student Assessment " ifadesindeki kelimelerin baş harfleridir. Yâni; " Milletlerarası Öğrenci Değerlendirme P(u)rogramı  " dır.

    Bu milletlerarası "ölçme - değerlendirme " kuruluşu, üçer senelik dönemler hâlinde, onbeş yaş g(u)rubundaki öğrencilerin , okullarında kazanmış bulundukları her türlü bilgi ve becerilerini değerlendiren  ilmî / objektif bir araştırma teşkilâtıdır.

     Bu teşkilâtın maksadı; aynı yaştaki gençleri daha yakından tanımak, dünyâ ölçüsünde kıymetleri ortaya koymak ve ilgili devletlerin çalışmalarına öncülük yaparak ışık tutmaktır.

     4 Aralık 2013 târîhi îtibâriyle PİSA, "Akademik olarak en başarılılar kimlerdir? " başlıklı bir rapor yayınladı. Bu rapora göre,kısa adı  OECD olan Ekonomik İşbirliği Ve Kalkınma Teşkilâtı 'nın " Akademik Başarı Listesi "nde,  Türkiye, " MATEMATİK, FEN BİLİMLERİ ve  OKUMA SAHALARI" nın üçünde de başarılı olamamıştır.

      Buna göre; Türkiye; "ALTMIŞ DÖRT ÜLKE " arasında ancak  "KIRK ÜÇÜNCÜ " olabilmiştir.

      Bu, şu demektir ki, Türkiye'deki onbeş yaş g(u)rubu çocuklarımız, dünyâ ölçülerinde, bu sahalarda,  çok gerilerdedir. Yazık!.."

     Üç sene önce söylediğimiz sözlere, bugün ilâve etmemiz gereken tek şey, 'Yerimizde bile saymasını becerememişiz" demek olacaktır.  Çünkü, 64'te 43 sayısı; 72'de 50'den daha iyi bir orandır.

       Buna bağlı olarak bir başka hususu daha belirtmeliyim: Londra merkezli yükseköğretim derecelendirme kuruluşu QS'nin araştırması sonucunda da, 2016-2017 Dünya Üniversiteleri Sıralaması'nda da, Bilkent, Sabancı ve Koç üniversitelerimiz ancak 440. sıralarda bulunabilmiştir.

     Yâni; ortaöğretimdeki başarısızlık, yükseköğretimde de mevcuttur.

       Biliyorum ki, bu başarısızlığı hiç kimse üzerine almayacaktır.

       Meselâ; Millî Eğitim Bakanı, bu hususta şunları söylüyor: "Türkiye geçmişe kıyasla eğitime daha çok önem veriyor, eğitime daha çok kaynak ayırıyor ve eğitimde de alınan sonuçlar çok daha iyi durumdadır. Eksiklerimizin farkındayız, ama geçmişe göre çok iyiyiz." (Basın: 08.12.2016)

       Hangi "geçmişe göre" ? 

       Halbuki, bu durumu birçok defa dile getirdim.  Türk maarifini çıkmaza sokan "mektupla öğretim" gibi, "hızlandırılmış öğretim" gibi karmaşaları bize yaşatan uyduruk ve adına sistem denilen garabetlerin yanlış olduğu günden beri anlatmaya çalıştım.

        Şimdiki "geçmiş", bu geçmiş değildir!..

        Meselâ; öğrencilere parasız kitap vermek reform değildir.  Tahsil süresini  bir takım yıllara bölmek reform değildir. Not sistemini, 100, 10 veya A, B, C, D diye adlandırmak reform değildir.  Meselâ; iftihara geçmek'i kaldırıp, teşekkür ve takdir getirmek reform değildir. Meselâ; kılık-kıyafeti serbest bırakmak reform değildir. Onca takdir ve teşekkür alan çocuğa şâhidim ki, bugün çoğu işsizdir.

       18 Kasım 2002'den bugüne yâni ondört yılda, aynı siyâsî anlayış, altı Millî Eğitim Bakanı'yla maarifimizi idâre etti.  Gelinen noktaya baktığımızda, gerek ortaöğretimde ve gerekse yükseköğretimdeki  başarısız durum kendini göstermektedir.   

      Tabiî ki, işin bir başka cephesi daha vardır. O da; "öğretmen yetiştirme" diye bir mes'elenin kalmayışıdır. Çünkü; 16 Mart 1848 târihinde Darül Muallimin-i Rüşdi adıyla kurulan öğretmen okulları/liseleri, 09.06. 2014 târihi îtibâriyle kapatılmıştır.

       Millî Eğitimin temel unsuru: Öğretmen'dir. Ordunun temel unsuru: Subay'dır. Caminin temel unsuru: İmam'dır. Ammâ öğretmen, hepsinin de temel unsurudur.  Siyâsî ve ilim erbabı herkese soruyorum: "Öğretmen yetiştirme dâvâmız" diye bir dâvâmız var mıdır? Türk çocuklarını ve gençlerini yetiştirecek olan kişilerin yetişmesine dâir hangi fikri ürettik ve faaliyette bulunuldu?

       Dünyada, öğretim üyesi, haftada otuz saat derse giren bizden başka bir  ülke var mıdır?

       Bu öğretim üyesi, ne zaman okuyup ne zaman, makale yazacaktır, düşünebiliyor musunuz?

        Başbakan Yıldırım diyor ki: "2019'a kadar ikili öğretime son vereceğiz, tekli eğitime geçeceğiz." (Bknz: Basın: 04.10 2016)

          Bundan otuz yıl kadar evvel, o zamanki Tokat Valisi merhûm Recep Yazıcıoğlu, şahsî gayreti  ile, Tokat'taki bütün okulları tekli öğretime geçirmişti. 1988 yılında, benim de, "Öğretmenlik Mesleği  ve Öğretmen Yetiştirme Mes'elemiz" (Bknz: M. Halistin Kukul, Ortadoğu Gazetesi, 20 Temmuz 1992- 02 Ağustos 1992, Sf. 2) konulu bir tebliğle katıldığım "Dünden Yarına Türk Millî Eğitim Modeli Sempozyumu"nda, Vali Yazıcıoğlu, bunları, heyecan içinde bizlere anlatırken, hapishâneleri,  ıslah hâne/ıslah evi hâline getirdiğini, mahkûmları iş sâhibi yaparak, Tokat dışına bile 'sıra' ihrac ettiğini söylüyordu.

         Peki, şimdi nerelerdeyiz?..

          Kaldı ki; 2019'a kadar tekli öğretime geçmenin de reformla hiçbir alâkası yoktur.  Mes'ele sâdece fizikî kapasitenin artırılması değildir ki!...Kitapların içi hakkında kaç defa yazdım. Üniversiteye giriş sorularındaki Türkçe garabetini kaç defa dile getirdim.  Bir defa; şunu ifade edeyim ki, okul kitaplarındaki "TÜRKÇE" , Türkçe'den uzak olduğu gibi, cümleler de anlaşılır değildir. Kitaplar, hantal ve dağınık bilgilerle, ifade bozukluklarıyla doludur. Bu Türkçe anlayışı ve bu cümle yapısıyla meydana getirilen kitaplarla, öğretmen ne yapsın, öğrenci ne yapsın?

       Bir başka mes'ele: Üniversite imtihanlarında sorular sorulardaki TÜRKÇE, Türkçe değildir.  Ammâ, Üniversite sorularının yayınlanması yasaklandı. Niçin? İlim yasaklanır mı? Soru sorulmayan ve soruya cevap verilmeyen yerde ilim olur mu?

       Olur diyorsanız, işte böyle olur!..Altı  değil yüzaltı bakan da değiştirseniz, maarifte, netîce/kalite değişmez.  Singapur birinci olur; biz de Meksika'dan öndeyiz diye göğe şapka fırlatır ve "geçmişe göre" ile, avunuruz!..

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M.Halistin Kukul Arşivi
SON YAZILAR