Uçup giden mutluluklar

Merhaba Sevgili okurlar Bugün sizinle hayatın enstantanelerini yakalamak ve yaşamak üzerine konuşalım istiyorum. Genellikle çoğumuz yaparız bunu. Yaptığımız işin ya da başımıza gelen bir güzelliğin tadını o an çıkaramaz, sevincini yaşamaz, kutlamasını erteleriz. Hep daha sonraki anlara bırakırız bunu. Kendimiz ve ya bir yakınımız bir sevdiğimiz için yaşanacak küçük bir mutluluğu çok görürüz kendimize. Bu konuda uzun yıllar önce yaşadığım bir olayı anlatmadan geçemeyeceğim. O gün 1984 yılının son günüydü. Okuldan eve yorgun gelmiş olmama rağmen yılbaşı gecesi olması nedeniyle yemek yapmak için mutfağa dalmıştım. Malum ya, bir kuş çeşidi bulunan özenli bir sofra olsun istiyordum. Ben bu telaşla çırpınırken biri üç, diğeri dört buçuk yaşında olan kızlarım benden tavuk göğsü tatlısı yapmamı istediler. Çünkü daha önceden onlara yılbaşı gecesi o tatlıyı yapacağıma dair söz vermiştim. Evet, sözümde duracaktım, yapacaktım ama diğer yemekleri pişirdikten sonra... Çünkü tatlı en son yenmesi gereken bir yiyecekti. Onları televizyonun karşısına oturtup zorla mutfaktan uzaklaştırmıştım. Mızıldamadan beni bekleyeceklerine dair söz almıştım. Bir kaç saat sonra mutfaktan çıktığımda sevincim yarım kalmıştı. Güzel bir yılbaşı sofrası hazırladığımı, yemekten sonra da istedikleri tatlıyı yiyeceklerini söylemek için yanlarına gittiğimde ne yazık ki onların uyuyakalmış olduklarını görmüştüm. Küçücük bedenleri bu bekleyişe dayanamamıştı. Sevgili anneleri onların erken uyuyacaklarını hesaplayamamıştı. O kadar sevdikleri tatlıyı yemekten mahrum etmişti. İçim sızıyla ve pişmanlıkla dolmuştu. Çünkü 1984 yılının son gecesi olmayacaktı bir daha. Bu yılbaşı gecesi çocuklarımı mutlu edememiş, onları istedikleri bir şeyden mahrum ederek yeni yılın koynuna uğurlamıştım. Eşimle özenle hazırlanmış yılbaşı gecesi sofrasında otururken gözlerimden akan yaşlara engel olamamıştım. Bu anı bir daha yaşayamayacak geri getiremeyecektim. Ve ben o yılbaşını hiç unutmadım. Tabii ki başka çok yılbaşı geceleri yaşadık ailece. Tavuk göğsü tatlısı da yaptım kim bilir kaç kez. Ama onlar o yılbaşında oldukları yaşta, masumiyette ve zamanda değillerdi artık. O gecenin pişmanlığını yüreğimden atamadım bir türlü. Şimdi her yılbaşı gecesi onların tatlıyı beklerken ki boynu bükük uykuya dalmış masum hallerini görür gibi olurum. Pazar günleri psikolog Üstün Dökmen'in hazırlayıp sunduğu "Mutluluğun anahtarı küçük şeyler" adlı programı ilgiyle izliyorum. Sürükleyici tat verici faydalanacağınız bir program. Programın amacı şu; Hedeflerimizi belirlemeliyiz. Küçük küçük yaşadığımız olayların güzel ve olumlu yönlerinin sevinçlerini ruhumuzda beynimizde yaşamalı ve o anın resmini çekmeliyiz. Dakikalar ve saniyelere tutunan, yaşadığımız güzellikleri doyasıya içimize sindirmeliyiz. Hayatımızdaki mutlulukları ertelememeliyiz. Çünkü yaşam bu, yarın ne olacağı belli olmaz ki. Yaşamın bize sunduğu küçük enstantaneleri yakalamayı bilmeli hatta bunu yaşam felsefesi edinmeliyiz. Öyleyse yaşarken henüz nefes alırken eşimize dostumuza çocuklarımıza arkadaşlarımıza yani sevdiklerimize küçük şeylerde mutlu olma felsefesi arayışında yaklaşırsak ilişkilerimizi bu anlayışta sürdürürsek hayatın bize sunduğu enstantanelerden oluşturduğumuz tabloları çoğaltmış oluruz. Perşembe günü buluşmak ümidiyle sevgiler...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR