Yaşar Yeşilyurt

Yaşar Yeşilyurt

Türkiye Demokrasinin Neresinde

              Gelişmiş ülkelerin demokrasilerine bakıp, Türkiye"nin demokrasinin neresinde durduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Batılı ülkeler çok önemli mücadeleler sonucunda demokratik bir yapıya kavuşmuşlardır. Ancak Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, demokratik sistemin bazı unsurları temel alınarak ve üstelik birazda konjoktürel olarak gelişme imkânı bulabildi. Batılıların yönü demokrasi olunca, gelişmekte olan ülkelerde kendilerine ilk fırsatta demokratik diyerek baskıcı yönetimlerini kamufle etme imkânı buldular. Öyle ki demokrasinin birçok unsurları o kadar değişikliğe uğratıldı ya da dönüştürüldü ki tanınmaz hale getirildi. Tabiî ki bunda ülke şartları teranesi de oldukça etkili oldu.

             Türkiye"nin demokrasiye geçiş sürecinde de elbette o günün şartlarının ve zorlamasının çok büyük payı vardı.1950 yılında çok partili demokratik hayata geçiş halkın kendi demokratik taleplerinden kaynaklanmadı. Demokrasimizde hiçbir zaman egemenliğin kayıtsız şartsız kaynağı olan halka dayanmadı. Eğer çok partili hayata geçtiğimiz 1950"de, gerçekten halk taleplerinde ısrarcı olmuş olsaydı, "halk biziz o halde geleceğimiz hakkında karar verme iradesi de bizimdir" deseydi, 10 yıl sonra acı bir şekilde tecrübe etmiş olmayacaktı.1950"de yaşanan politik depreme direnemeyen ve engel olamayan bürokratik elit, 1960"da elbirliği ile bu fırsatı yakalayarak rövanşı almıştır. Her ne zaman halk iktidarda yüzünü göstermeye başladığında, derin olmayan merkezi bürokratik iktidar kalıtsal bir hastalık gibi engel olma yollarını aramış ve hep bir rövanş alma mücadelesi olarak bakmıştır. Deniz Baykal"ın Anayasa mahkemesinin verdiği karardan sonra rahat olarak hükümete söylediği "gün gelir haklarınız iade edilir" sözü bir rövanş olarak görüldüğünün açık anlatımıdır.

              Türkiye"de değişim talebi devamlı şekilde yukarıdan aşağıya empoze edilmiş veya dayatılmıştır. Osmanlı"dan beri süregelen "devletin bekasıyla toplumu korumak" hâkim bir anlayış olarak Cumhuriyette de devam etmiş, devletin korunması çoğu zaman halka rağmen halk için yapılır hale gelerek bir anlamda siz ne istiyorsanız biz en iyisini sizin için biliriz, anlayışıyla tabandan da ciddi bir demokratikleşme talebi gelmediği için hâkim güçler gerektiğinde istedikleri zaman demokrasiyi rafa kaldırmada bir beis görmemişledir. Türkiye"de demokratik kurallar merkezi elit bürokratik iktidarın istediği biçimde, gerektiğinde mızıkçılık yaparak oyundan çıkma ya da oyunu iptal etme yetkisini kendinde gördükleri için ve ancak kendi icraatlarını istedikleri biçimde gerçekleştirmek için türlü şeyleri bahane ederek değiştirmekte ve dönüştürmektedir. Demokrasi olmadığında demokrasi istemekte, demokrasi olduğunda, dur bu kadar demokrasi fazla laiklik elden gidiyor demekte, laiklik olunca da din elden gidiyor yaygaralarıyla kendi istediklerini istedikleri şekilde yönlendirmektedirler.

              Yani her durumda durumdan vazife çıkaranlar olduğu müddetçe hükümet toplumun önünde figüran görevini yerine getirmekten başka bir şey yapamamaktadır. Son anayasanın verdiği kararda tam tamına böyle bir durumu izah etmektedir. Şimdi her kriz bir fırsat doğurur diyerek birazda Durheim"ci yaklaşımla meclisin kendini bu durumdan kurtarmanın yollarını araması gerektiğinin bilincinde olarak hareket etmesi gerektiğidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yaşar Yeşilyurt Arşivi
SON YAZILAR