Mehmet Büyükalbayrak

Mehmet Büyükalbayrak

Seçim Sath-ı Mailine Girerken

Seçim dönemleri için eskiler, bu tabiri niçin kullanırdı? Merak edip araştırdım: Genç nesil için anlaşılması güç olan bu deyimin aslı Arapça bir tamlama. Satıh, bir şeyin dış tarafı, görünen kısmı, yüzey anlamında isim. Mail ise, bir yana eğilmiş, eğik anlamında sıfat. Her iki kelime de Arapça'dan dilimize girmiş. Buna göre “Sath-ı mail” coğrafya terimi olarak, “dağ yamacı” anlamına geliyor. Kelime anlamı olarak da “eğik yüzey, eğik satıh” demekmiş.
 “Seçim sath-ı maili” tabirini eskiler, seçimlerin kaypak zemini, seçim uçurumu anlamında kullanmışlar. Bu tabirle, seçimlerde her sonuca hazırlıklı olunması, herkesin ayağının kayabileceği ima edilmiş olsa gerek. Öyle ya, aday adaylığı döneminde kendisini “kesin aday,” seçim döneminde de “kesin galip” olarak gören niceleri, seçim sonucunda kendilerini uçurumun dibinde bulmuşlardır. Zemin kaygan ve aşağısı uçurum. Allah korusun, “düşenin dostu olmaz” demişler.
 Bu nedenle, bugün için ikbalde olanlara bazı önerilerim olacak. Öncelikle, bulunduğunuz makamın size emanet olarak verilmiş olduğunu unutmayın. Emanete hiyanet etmek ise, hiçbir ortamda kabul görmez. Makamınız ve görevinizle ilgili olarak dostunuz da, düşmanınız da olmasın. Herkese eşit mesafede durun ki, yarın makamınızdan ayrıldığınızda, sokakta yürürken sizi görenler, gülümseyerek selam versin size. Günümüzden yaklaşık üçbin yıl öncesine ait bir tapınak yazısındaki şu sözleri asla unutmayın: “Anımsar mısın doğduğun zamanları: Sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse.”*¹ Koltuğu kaybetmeyi, sizin için bir dinlenme fırsatı olarak görün, ama çıkarcılar dışında kalan çoğunluk, sizin kaybetmenize üzülsün. Makam size değil, siz makama değer katın.
 “Mahkeme kadıya mülk değildir” sözü, hiçbir makamın kimseye ait olmadığını, makamların bu bilinçle kullanılması gerektiğini ne güzel ifade ediyor. Emekli imam olan bir dostum anlatmıştı. Burs'ya gitmiş, Ulucami'de imamlık yapan bir arkadaşını ziyaret etmiş. Vakit, akşam namazı vakti. Arkadaşı, namazı onun kıldırmasını istemiş. Namazı kıldırmaya başlamış, ama fatihayı okurken bocalamış. Namazdan sonra arkadaşı, bocalamanın nedenini sormuş. Cevap, herkese ders olacak niteliktedir: “Mihraba geçip niyet ettikten sonra, bu mihrapta imamlık yapmış büyük alimleri düşündüm. Ben onların mihrabına layık mıyım? Bu mihraba hangi selahiyetle geçerim, diye düşünüp bocaladım.”
 Oturduğunuz koltukta, sizden önce oturanları düşünün. Onların doğru yaptıklarını, yanlış yaptıklarını bir değerlendirin. Onlar hakkında bugün söylenenleri, hayırla yâd edilenleri, veya “gitti de kurtulduk” dedirtenleri hatırlayın. Ve en önemlisi, sizin için, ileride neler söyleneceğini
tahmin ederek oturun koltuğunuzda.
 Sokakta, size selam verenlerin sayısı, makamdan ayrılınca artıyorsa, başarılı görün kendinizi. Bilin ki, emanete hiyanet etmediniz. Aksi halde, koltuktan düşünce, hiç de iyi düşüncelerle anılmıyacağınızı unutmayın.
 Hiç kimsenin unutmaması gerek: “Mahkeme kadıya mülk değildir.”

*¹ Xsenius

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Büyükalbayrak Arşivi
SON YAZILAR