Sana dokunulmasın bana dokunulsun öyle mi?

AKP Samsun Milletvekili(!) Suat Kılıç, yaptığın açıklaman bir kere abesle iştigal. Zaten kimse gazetecilerin donulmaz olmasını istemiyor ki! Ama herkes milletvekillerinin dokunulmaz olmasını da istemiyor. Yüz kızartıcı suç işleyen yada yasalar aykırı işler yapan gazeteciler yasalar gereğince göğüslerini gere gere yargılanıp cezalarını çekiyorlar. Fakat yandaş olunca ve çocuk istismarcısı olunca cezasını çekmeden de tahliye edilen (Üzmez) gazetecilerde var. Buna ne diyeceksiniz? Bu konuda yazılması gereken o kadar çok şey var ki anlatılmakla bitmez. Şimdi sizi vekil olarak seçip ta Ankara'ya gönderenler bizler değil miyiz? Bizleriz, sizlerinde yapması gereken öncelikli görevleriniz bizlerin taleplerini yerine getirmeniz değil mi? Doğrusu öncelikli hizmetiniz bizlerin taleplerini yerine getirmeniz? Yoksa orada TBMM sıralarında ne işiniz var. Ben bu ülkenin bir seçmeni olarak bir gazetecisi olarak senden ve diğer vekillerin hepsinden DOKUNULMAZLIĞINIZIN kaldırılmasını istiyorum. Hadi sıkıysa kaldırın. Kaldırın da görelim. Size dokunulmadan hareket edin. Ama hiç bir gazetecinin dokunulmazlığı yok. Hepside bugüne bugün babalar gibi yargının önüne çıkıyorlar ve hesap veriyorlar. Ama yukarıda izah ettiğim gibi ÇOCUK İSTİSMARCISI olarak yargılanan fakat diğer gazetecilere oranla dokunulmaz olan Hüseyin Üzmez,  var siz gidin öncelikle onun dokunulmazlığını kaldırtın. Ama sizde o yürek nerde? Yok tabi ki de! Yukarıda da ifade ettiğim gibi size verdiğimiz oyların karşılığı olarak sizden seçimlere ramak kala DOKUNULMAZLIKLARINIZI kaldırmanızı talep ediyoruz. Ben bir gazeteci olarak mesleğe başladığım günden bu yana hiç dokunulmaz olmadım, olmayacağımda. Eğer gazetecilere öyle bir zırh verilse ilk o zırhı kaldıranlardan birisi ben olacağım. Yüreğin varsa sende gidip TBMM başkanlığına müracaat edip bende DOKUNLMAZLIĞIMIN kaldırılmasını talep ediyorum diyebilir misin?  Eğer kaldırtırsan benden sana namus sözü 4 oy var. Eğer kaldırtamazsan isen bir daha vekil seçilmek için karşımıza çıkmayacağına söz verebiliyor musun? Veremezsin, o zırh olmazsa siz evinizin yolunu bile bulamazsınız. Binlerce dosya var yargıda bekleyen seçilemeyen vekiller yargı önünde nasıl hesap verecekler?   Evet sayın Suat Kılıç, sizi o koltuğa oturtan yurttaşlarımızın sesine kulak verin. Bakın Denge gazetesinin 14 Mart 2011 günlü internet yayında ki yorumları bir okuyun belki silkinir ve uyanır, yeniden oy istemeye geleceğiniz insanların önüne  geldiğinizde daha temkinli olursunuz. Ama biz gazeteciler vatandaşın önüne geldiğimizde hiç bir zaman DOKUNULUR zırhımızla gelmedik. Hep DOKUNULMAZ zırhımızla vatandaşın arasında olduk. Sizin gibi ceylan derisiyle kaplanmış koltuklarda oturarak insanların aleyhinde yasalara imza atmadık. Biz Samsun'da görev yapan tüm gazeteciler sizin bir an önce DOKUNULMAZ olarak karşımıza gelip politika yapmanızı bekliyoruz. Yukarıda da belirttiğim gibi yüreğinizin gücü buna yetiyorsa!  Fakat biz gazeteciler her zaman halkın ve yargının önüne çıkarak yaptıysak yaptık, yapmadıysak da    yapmadık deriz. Yargı da ne karar verirse cezamızı yatar çıkarız. Ama bir Hüseyin Üzmez gibi gazetecide(!) yaşamımızın hiç bir döneminde olmayız. Olanları da kendi içimizde soyutlarız. Bakın sevgili okurlarım Denge gazetesinde yayınlanan haberin altıdaki bir yorum Suat Kılıç'ı nasıl anlatıyor. Bunu ben yada bir başka gazeteci arkadaşım değil, yurttaşlarımız söylüyor. Lütfen dikkatle okuyunuz...

Senin ilk milletvekilliği seçimini hatırlıyorum tam 8.sıradaydın. Hasbelkader seçildin, başbakana yakınlığından dolayı milletvekili evlerinde   altlı üstlü oturdunuz. Dolayısıyla bir yakınlaşma oldu gerek aile içinde gerekse sabah akşam gidiş gelişlerde sık sık başbakanla karşılaştın. Sonra ne olduysa yıldızın birden parladı. Ama yıldızın aslında kayın pederin sayesinde parladı. Kayın pederin has adammış. Bakın başbakana sorulan soruyu aynen aktarıyorum. Siz buradan Suat Kılıç'ın niye yıldızının parladığını anlayın. Başbakan'ın, 14.5.1997 tarihinde Dortmund–Westfalen Stadyumu'nda yapılan toplantıya Melih Gökçek ve Yimpaş'cı Dursun Uyar'la katılıyor. Toplantıyı Avrupa'da 'Şeyhülislam' unvanıyla tanınan ve camiada etkili olan Ali Yüksel düzenliyor. Kart sözü vatandaşları dolandıran İslami holdinglere getiriyor ve partisinin mücadelesine rağmen vatandaşların mağduriyetinin hâlâ giderilemediğini belirttikten sonra şöyle diyor: “AKP Samsun Milletvekili ve grup başkanvekili Suat Kılıç'ın kayınpederi olduğu bilinen Ali Yüksel'in, Başbakan ile 1990'lı yıllara dayanan bu ilişkisinin, İslami holding yapılanmalarında etkili olduğu daha sonra gelişen Deniz Feneri ve bağlantılı örgütlenmelerle doğrulanmıştır. Ali Yüksel'in hükümet tarafından özel olarak himaye edildiği ve resmi statüsünün güçlendirildiği görülmektedir. Adı geçenin halen 'Başbakan Danışmanı' olarak Başbakanlık eski bina-C girişten sola dönüp sağa sapınca, sağ koridorda 32 numarada” görev yaptığına dair bilgiler ortaya çıkmıştır. Diğer hususların değerlendirmesi bir tarafa şimdiki hal aşağıdaki soruların ivedi olarak cevaplandırılmasını talep ediyoruz; 1- Ali Yüksel'in Başbakanlıkta görev yaptığına dair bilgiler doğru mudur? Adı geçenin eğitimi nedir? Mesleki kariyeri nedir? Kamuda hangi görevleri yapmıştır? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'yla olan ilişkisinin niteliği nedir? Bu ilişki hangi tarihten bu yana devam etmektedir? 2- Başbakan olarak görev yapmaya başladığınız 14.3.2003 tarihinden bu yana Başbakanlıkta danışman ya da başka bir sıfatla kadrolu, geçici, sözleşmeli olarak veya her ne nam altında olursa olsun kaç kişi çalışmıştır? Halen kaç kişi çalışmaktadır?”. İşte,  Suat Kılıç, parlamasında ben mi parlayacağım. İmza İbrahim İlkav.

Ve sevgili okurlarım diğer yorumları da sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu yorumların hiç birisi gazeteci meslektaşlarıma ait değildir. Yurttaşlarımızın tepkileri bunlar.

Sadık Korkmaz isimli bir okur; "Arkadaşlar Samsun'da kime sorsanız memnun değil, ama seçim oluyor milletimiz yine AKP'ye oy veriyor. Bu milletimize her şey müstahaktır."

Genç Samsun'lu imzalı okuru: "İcraattan yoksun vekil, sizler Samsun'u bitirdiniz. Medyaya değil halka oynayın. İstihdam yaratın yine bir genel seçim geldi halen icraatınız yok."

Fırtına 2011 okur; "Bir tek size dokunulmasın yeter. diğer insanlar mesleği, işi görevi ne olursa olsun onlara dokunmak haktır öylemi sn. vekil."

Evet sevgili okurlarım yazıda böyle yorumlara yer verilmiş. Bundan vekillerin "Suat Kılıç'ın" alması gereken çok ders var demek ki. 12 Haziran öncesi hangi şekilde gelip bizlerden haberlerinin yapılması için destek isteyecekler. Hangi televizyon kuruluşu hangi yazılı basın kuruluşu  sizin bu açıklamanızdan sonra sizi takip edip yaptıklarını haber yapacaklar. Siz dokunulmazsınız sizin konuşmalarınızdan dolayı sorumluluğunuz yok biz enayi miyiz sizin DOKUNULMAZ olarak söylemlerinizi kaleme alıp yorum katacağız ondan sonra soluğu kodeste alacağız. Yok öyle üç köfte yirmi beşe. Sizde dokunulmazlıklarınızı kaldırın bizde cesur olarak istediğimiz gibi hareket edelim. ben bir gazeteci olarak, bundan böyle Samsun'da hasbelkader takip etmiş olsam bile sadece vatandaşa el sıkıştı diye haberinizi yaparım köşemde yazmaya bile gerek görmem. Çünkü sizin dokunulmazlığınız var. Allah muhafaza ne olur ne olmaz bende soluğu kodeste alırım ve diğer gazeteci arkadaşlarım gibi yıllarca hapis yatarım. İşte böyle sayın vekiller(!) siz en iyisi kendi DOKUNULMAZLIĞINIZI kaldırın ondan bizim için konuşun. Siz milletin vekiliyseniz eğer biz vekili olduğunuz milletle sizden daha çok iç içeyiz. Onların bütün sorunlarını dertlerini sizlere aktaran bizleriz. Biz yazmazsak biz çizmez  isek siz Ankara'da ceylan derisi koltuklarda otururken duyamazsınız!  Yada  taşradaki il başkanlıklarınız, ilçelerdeki başkanlıklarınız nereden duyacaklarda sizlere sorunları dertleri iletecekler. Vatandaşın sorunu olduğunda ilk size değil bize geliyor ki biz yaz gazeteci yaz bunları da yaz diyor.  Eşek geçmeyen yollarımızı, okul olmayan köylerimizi de yaz gazeteci yaz diyorlar. İşte böyle sayın vekil bence siz gazetecilerin dokunulmazlıklarıyla değil kendi üzerinizde olan DOKUNULMAZLIKLARLA uğraşın. Gazeteciler sizden bu güne kadar DOKUNULMAZLIK talep etmediler. Koruma talep etmediler. Etseydiler bugüne kadar Uğur Mumcu'lar, Musa Anter'ler, Bahriye Üçok'lar, Ahmet Taner Kışlalı'lar, Turan Dursun'lar, Muammer Aksoy'lar, Onat Kutlar'lar, Çetin Emeç'ler, Abdi İpekçi'ler ve daha bir çokları bugün hayatta olurlardı. Tabi bunların hayatta olmaları bazılarının da işine gelmezdi. Bu insanlar yaşasaydılar şimdiki politikacıların yada hukuksuzluk yapanları, yolsuzluk yapanları kalemleriyle yerin dibine batırıp çıkaracaklardı. O neden bu güzel insanlar DOKUNULUR insanlar katledildiler. Onlardan sonra gelenlerde, aynı şekilde  katledildiler.  Örneğin  Hrnat Dink gibi. Yukarıda da izah ettiğim gibi sayın vekiller biz gazetecilerin DOKUNULMAZLIKLARI olmadı, olmayacakta. Yeter ki DOKUNULMAZLIKLARINIZI sağlam tutmaya çalışın. Bir gün mutlaka sizlerinde DOKUNULMAZLIKLARI yerle yeksan olacaktır. Saygılarımla….

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR