Kutlanacak gazeteciler günü mü kaldı ki?

 



Sevgili okurlarım çok değil 27 Aralık 2011 tarihinde “ÜLKEMİZDE DÜŞÜNCE ve İFADE ÖZGÜR MÜ?” diye bir makale yazmıştım. Yazdığım bu yazımda da bana sevgili ÇGD Genel Başkanımız Yönetim Kurulu Başkanımız Ahmet Abakay'ın açıklaması ışık tutmuştu. Bu yazımı okuyan dostlarım çok teşekkür ettiler. Ne yazık ki bir iki gazeteci arkadaşımın dışında kimse teşekkür etmedi. Aslında Ahmet Abakay'ın bize ışık tutan açıklamasında biz gazeteciler daha güçlü daha sivri kalemlerle ve daha sık çalışan deklanşörlerle durmalıyız biz gazetecileri ezmek isteyenlerin karşısında. Ama hep yazıyoruz ve yazmaya da devam edeceğiz sevgili meslektaşlarım ve okurlarım. Aynı isimler ve aynı kamuoyu tepkilerini gösterecekler. Samsun'da gazetecilik işini fiilen yapan bütün gazetecilerin, DÜŞÜNCE ve İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN önünün açılması için tek yumruk olmalarını beklerdim. Ancak ben ve birkaç arkadaşımın beklemekten öteye gitmeyen çabalarımız hep boşunaymış. Bu bekleyişimizi biz sürdürmeye devam edeceğiz. Kah yazarak kah eylemler koyarak ve basın açıklamaları yaparak bu bekleyişlerimizi sürdürmeye devam edeceğiz. ÇGD Genel Başkanımız Ahmet Abakay'ın, gönderdiği açıklamasında şu görüşlere yer verilmekte:

“ÇGD: ülkemizde gazetecilik, basın ve ifade özgürlüğü  51 yıl öncesinden daha kötü durumdadır.

Gazetecilere önemli  haklar getiren 212 sayılı yasanın 1961 yılında kabul edilmesi nedeniyle 10 ocak önceleri Basın Bayramı, 1971 askeri müdahalesinden  sonra da Gazeteciler Günü olarak anılan bir gündür.

10 ocak 1961 tarihinde  çalışanların  lehine hükümler getiren söz konusu yasayı protesto eden basın patronları direniş göstererek  gazetelerini yayınlamama kararı almış, basın emekçileri ise  bu direnişe karşı  matbaalara el koyarak gazetelerini yayınlamışlardır.

Aradan geçen 51 yıl sonra bugün gazetecilerin hukuki ve fiili  kazanımları  budanmış, sendikalaşma neredeyse sıfırlanmış, son olarak da AKP iktidarı tarafından “ yıpranma hakkı” ortadan kaldırılmıştır.Medya'da taşeronlaşma  yaygınlaştırılmış, iş güvencesi ortadan kalkmış, sigortasız çalıştırma,  işten çıkarmalar günlük olaylar haline gelmiştir. Bunun son örneği  yazar Ece Temelkuran'ın işine son verilmesiyle yaşanmıştır.   Daha da önemlisi gazetecilerin halkın haber alma hakkını  yerine getirilmesi iktidarın isteğine göre işlemektedir.

Başbakan'ın Gazete patronlarını ve yayın yönetmenlerini toplayarak izleyecekleri yayın politikası konusunda, talimatlar vermesi, medya yöneticilerinin bu “hizaya gel” toplantısını olağan bulup ,”başüstüne” tavrıyla  yanıt vermesi, basın ve ifade özgürlüğünün olduğu  demokratik  hiçbir ülkede görülmeyecek bir skandaldır.Ancak Türkiye 'de bu durum yaşanmıştır.TRT de binlerce deneyli  muhabir, yayıncı baskıyla emekliliğe zorlanmakta,yeni  partizan kadrolar yaratılmaya  calışılmaktadır. Uludere'de , 19 u çocuk yaşta 35 vatandaşımızın bombalanarak öldürülmesi haberi toplumdan saklanmış, muhabir arkadaşların  verdiği haberler, görüntüler 13 saat süreyle bekletilmiş,yok sayılmış iktidarın resmi açıklaması ve talimatı beklenmiştir.

Ülkemizde  basın ve ifade özgürlüğü  51 yıl öncesinden daha  kötü durumdadır.

Tutuklu gazeteci sayısının 100'ü bulması, gazeteciler hakkında  açılan dava sayısının 10 bine yaklaşması , olağanüstü dönemlerin, darbe dönemlerinin kurumu olan Özel Yetkili Mahkemelerin varlığı, Öncelikle Terörle Mücadele yasasının ve TCK nın ifade özgürlüğünü  yok eden   hükümlerinin varlığı AKP iktidarını rahatsız etmemekte.Bu konularda demokratikleşme için adım atılmamaktadır.Tutuklu gazetecilerin duruşmaları ve mahkemenin seyri, Nedim Şener'in  belirttiği gibi, ciddiyetini ve inandırıcılığını kaybetmiş , adeta "tiyatroya" dönüşmüştür. Bütün bunlar kadar vahim olan da, çok sayıda gazeteci ve yazarın, meslektaşımızın iktidara ters düşmemek için bu vahim , faşizan gidişe karşı sessiz kalışıdır.

ÇGD geçmişte  olduğu gibi  bugün de, Mesleğimize, meslektaşlarımıza karşı uygulanan, baskılara karşı mücadelesini, hem bu konudan rahatsız olmayan iktidar temsilcilerine hem bu baskı sürecini olağan karşılayan kimi  gazeteci ve yazarlara karşı ödünsüz sürdürecektir.

ÇGD nin ne  kutlayacak basın bayramı, ne de  anacak gazeteciler günü yoktur.

ÇGD için ocak ayı, Uğur Mumcu, Metin Göktepe ve Hrant Dink'in öldürülmesi , katillerinin  ve azmettirenlerin Devletin derinliklerinde yok edilmesidir. ÇGD'nin , ülkeyi yöneten iktidardan basın, düşünce ve ifade özgürlüğü  talebi vardır. ÇGD , tutuklu  tüm gazetecilerin  özgürlüklerine kavuşmasını, tutuksuz yargılanmasını, Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını, basın ve ifade özgürlüklerini kısıtlayan yasaların demokratikleştirilmesini talep etmektedir."

ÇGD Genel Başkanının açıklamasını hep birlikte okuduk. Ahmet Abakay'ın da ifade ettiği gibi kutlayacak ne bir gazeteciler bayramı ne de anılacak gazeteciler günümüz yok. Böyle giderse de tarihin tozlu sayfalarında yok olup gidecek. Çünkü GAZETECİ bırakmayacaklar memlekette. Ben yine de en iyimser tarafından bir temennide bulunmak istiyorum. 10 Ocak Gazeteciler Günümüzü (!) kutlarım. Kaleminizin mürekkebinin kurumaması dileklerimle… Saygılarımla..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR