İnsanın Şeytanisi...

Yaşadığımız şu fani dünyada, birçok insan türüyle karşılaşıyoruz muhakkak…Birçok insan türü derken, insan ürperiyor değil mi?Çok sevdiğim, Rahmetli bir büyüğümün dediği bir sözü hiç unutamam."Kızım insanoğlunun öyle çeşitleri vardır ki,bu çeşitler 70.000i  bulur". Ben de düşünürdüm" "Allah Allah ! nasıl oluyor bu insan türleri?"diye. Sonra görüp, geçirdikçe anladım ki gerçekten de öyle…Bu insan türlerinden öyle bir tür var ki, Rabbim kimseyle karşılaştırmasın.Karşılaşanlara da sabır ihsan eylesin.Hangi tür imiş bu diyecek olursanız ,bu tür,Şeytani insan türüdür.Bu tür insanların aklı Rahmani şeylerden ziyade Şeytani işlerle meşguldür.Akılları fikirleri işinde gücünde değil, ""Nasıl insanları birbirine düşürebilirim?Nasıl yaparsam insanların aklına fitne sokabilirim?"dir.Bu tür insanlarla gerek akraba ilişkilerinizde,gerek okul hayatınızda, gerek iş hayatınızda karşılaşabilirsiniz.Bu tipler, bulundukları yerde huzuru engellemek namına ellerinden geleni yaparlar.Bulundukları yerde,edinmesi gereken görevleri değil de,kendine vazife olmayan işlere burunlarını sokup,insanları rahatsız etmek için yaşarlar.Gözlerini dünya hırsı bürümüştür aslında bu insanların da, onlar bundan habersizdirler.Yüce Yaradan bizleri bu tiplerden uzak eylesin diyor,bu tip insanların ibret almasına vesile olacak bir öykü ile yazımı sonlandırıyorum.Bir zamanlar, servetiyle meşhur bir kral yaşardı.Bir gün gemisine binip başka ülkeleri gezmek için, denize açıldı.Fakat korkunç bir fırtına, onları ceviz kabuğu gibi sallamaya başladı.Kral dahil, herkes bir an önce bu durumdan kurtulmayı istiyorlardı.Sonunda Kral, güverteye çıkıp şu duayı etti:"Allahım!Bizi bu halden kurtarırsan,gördüğüm ilk şeyi tartıp, onun ağırlığınca altını fakirlere vereceğim.Ve bu duayı eder etmez, fırtına dindi.Kral ve arkadaşları karaya çıktılar.Yürürken Kralın ayağı kumların içinde, sert bir şeye çarptı.Kumları eşeleyince,bu şeyin yuvarlak, çukur şeklinde bir nesne olduğunu gördü.Onu aldı ve saraya götürdü.Ve hemen bir teraziyle, bir kese altın getirilmesini emretti.Getirilen altın kesesinin, bu çanağa benzer şeyden çok daha ağır olduğu kesindi.Çanağa benzer nesneyi terazinin bir kefesine,altın dolu keseyi bir kefesine koydu.Ağırlıklarının eşit olması için, altın kesesinden, geri altın çıkaracaklarını bile düşünüyordu.Fakat,Kralın düşündüğünün tam tersi oldu.Çanağın bulunduğu kefe aşağıdaydı,yani daha ağır geliyordu.Bu şeyi, teraziden alıp eline tuttu, diğer eline de altın kefesini koydu. Kese çok daha ağır geliyordu.Daha fazla altın kese getirilmesini emretti.Keseler konuldu ama o şey hala, daha ağır geliyordu.Teraziler gittikçe büyütülüyor,altın keseler artıyor,altın külçeler konuyor ama hala o şey ağır geliyordu.Kral bu sırrı çözemedi.Ve bir bilgine danışmakta çareyi buldu.Adam nesneyi inceledi ve şöyle dedi:"Yüz kemikleri kırılmış ama, bu bir insan kafası.""Sihirli mi peki?Neden o kadar çok ağır geliyor?" diye sordu Kral…"Sihirli değil, ancak insanın kafasında o kadar çok hırs vardır ki,dünyanın tüm altınlarını bir araya getirseniz onu doyurmaz"…"Peki ben verdiğim sözü nasıl tutabilirim?" diye sordu Kral." Hırs,toprağa gömülmeden insanın kafasını terk etmez.O zaman kafatası boşalır...Onu, sarayınıza biraz toprakla birlikte götürün.Kafatasını teraziye koyun ve biraz toprakla sağını solunu örtün.Ondan sonra da altınları öbür kefeye koyun."Kral teşekkür ederek münzevinin dediğini yaptı ve birkaç altın, bu şeyin ağırlığına ulaşmaya yetti de arttı bile!!!…Toprağa girmeden, hırslarımızı terk edebilmek ve Şeytani değil Rahmani  insanlarla karşılaşabilmek ümidi ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Genç Kalem Arşivi
SON YAZILAR