Gerçek cesaret

Karacı, havacı ve denizci üç komutan sohbet ederken konu  “Gerçek cesaret nedir e” gelip dayanır.

Karacı komutan hemen bir asker çağırır ve yere yat der.

Sonra da üzerinden tankı geçirtir, asker hiç kalkmaya teşebbüs etmez ve ölür!

Karacı komutan diğerlerine dönerek işte gerçek cesaret budur lafla anlatılmaz der!

Havacı komutan da hemen bir askerini çağırır, helikoptere bindirir ve yükseldikten sonra paraşütsüz atlamasını emreder.

Asker atlar ve ölür.

Havacı komutan, işte gerçek cesaret bu der!

Sıra gelir denizci komutana, o da askerini çağırır, hemen tüpsüz denize dal ve yarım saat yüzeye çıkma diye emreder.

Asker, tüpsüz dalamam komutanım deyince…

Denizci komutan; işte bir asker için gerçek cesaret budur (emre karşı gelmek) der!

Yukarıdaki fıkra gerçek midir değil midir bilmem.

Tarih boyunca asker deyince sadece emir alan ama sorgulamayan insanlar düşünülmüştür, askeri açıdan belki de doğru olanı budur.

Sorgulayan asker cevap ister, her cevap da askere söylenmez ki!

Toplumsal ve siyasal hayatı da askerlik gibi düşünebilir miyiz?

Bence düşünülemez…

Askerlikte; sorgulamayan askerle başarı kazanılır ama siyasette; sorgulamayan insandan ancak diktatör müsveddelerine uşak olur!

Toplum ve siyasi hayat sorgulamayı, fikir üretmeyi, öneri ve alternatif sunmayı gerektirir…

Hele de kamu yönetimine talip olan siyasette, teşkilatçılıkta; her şey şeffaf olmalı ve de sorgulanabilmelidir…

Sorgulanamayacak yani la yüsel olan ancak Allah (cc)tır.

Kendisini la yüsel zanneden yöneticiler koltuklarını kaybettiklerinde ilah olmadıklarını anlıyorlar ama bu defa da siyaset şeytanlarının maskarası oluyorlar!

Şehir çöplükleri koltuklarını kaybetmişlerle, tarihin derin çöplüğü ise, sahte ilahlarla doludur.

Evet efendimci kişiliksizler ise çöplüklerde bile yer bulamazlar, fosseptiklerde akar giderler…

Devletimiz; sorgulayan ve üreten dürüst insanların sırtında yükselecektir.

Gençlerimizi; araştıran, sorgulayan, üreten bir anlayışa yönelik yetiştirmeliyiz.

Toplumu parmağında oynatmak isteyen sahte ilahlar koyun sürüsü gibi bir gençlik ister.

70"li yılların kırdırılan, budanan gençliğini, 90"lı yılların Kalkancılarını, Fadimelerini ve aczimendi güruhunu hatırlayalım…

2000"li yılların terörden geçinen çeteleşmiş aktörlerini unutmayalım…

İşte tüm bunlar sorgulamayı bilmeyenlerin nasıl kullanıldıklarının, milletimizin nasıl uyutulduğunun resmigeçit törenleridir.

Bu törenleri beş on yılda bir seyretmek istemiyorsak, sorgulamayı sadece gençler değil tüm toplumun öğrenmesi gerekmiyor mu?

Allah (c.c) Kur"an da hep akıl sahiplerine hitap eder, aklını kiraya verenlere değil!

Aklını kiraya vermeyenlerin çoğunluk olacağı günlerin özlemiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR