Geçmişimiz geleceğimizi biçimlendirmektedir

YIL: Bugünden 15 yıl sonra.

Mehmet bir kış sabahı işe gitmek için uyandı. Sabah kahvaltısını yapmak için mutfağa gitti. Ama kahvaltı sofrası hazır değildi. Eşi sofrayı hazırlamamıştı. Her zamanki sinirli tavrıyla bağırarak; “Fatma neden sofrayı hazırlamadın. Ben sabahtan akşama kadar çalışayım sen bir sofra bile hazırlama” der. Mehmet sinirini bastıramamış, etrafa bağırmaya başlamıştı. Ama eşi Fatma"dan bir türlü cevap alamıyordu. Daha sonra zar zor hatırladı, akşam işten eve sarhoş bir şekilde gelmişti. Bu nedenle eşiyle kavga etmişti. Eşi de çocuklarını alarak evden gitmişti.

Mehmet bir markette kasiyerlik yapıyordu. Bu işi Bir arkadaşının yardımıyla zar zor bulmuştu. Çok az para kazanıyordu. Evdeki kavgaların en büyük nedeni de zaten geçim sıkıntısıydı. Zar zor geçinmesine rağmen Mehmet, içki ve kumardan da kendini koparamıyordu. Arkadaşları ise ondan sürekli kaçıyordu. Çünkü sürekli arkadaşlarından borç para istiyordu.

İş yerinde kasiyerliği sevmeden yapıyordu. Bu nedenle marketten alışveriş yapan müşterilerle sürekli kavga ediyordu. Market yetkililerine en fazla şikayet edilen kişide oydu üstelik. 10 yıldır da bu işi yapıyordu ve hayatında herhangi bir ilerleme yoktu.

Nasıl olmuştu da bu hayatı yaşıyordu? Bugünlere gelene kadar, nasıl bir geçmiş yaşamıştı? Bunları kendi kendine sorup duruyordu.

Bir gün televizyonda, zaping yaparken bir bilim programında insanları geçmişine götüren bir makinenin icat edildiğini öğrendi. Yarında zaten hafta sonuydu. Bu makinenin kullanıldığı firmaya giderek geçmişiyle ilgili kendine sürekli sorduğu ama düşünmek istemediği soruların cevaplarını öğrenmeye niyetlendi. Firma sahipleri bu makineye onu almayı ilk başlarda istemediler. Çünkü makineyi denemek ücretliydi. Onunda o kadar parası yoktu. Firma sahipleriyle yaptığı uzun konuşmalar ve yalvarmalar sonucunda onları ikna etmeyi başardı. Bilim adamları Mehmet"i makineye aldılar ve onu okul yıllarına gönderdiler.

Mehmet geleceğiyle ilgili şu hassas bilgileri öğrendi:

<!--[if !supportLists]-->1.           <!--[endif]-->Lise yıllarında bir hedefi amacı yoktu. Çünkü gelecekte nasıl bir hayat yaşamak istediğini düşünmüyordu. Bu nedenle derslerine gerekli özeni hiç göstermiyordu.

<!--[if !supportLists]-->2.           <!--[endif]-->Öğretmenlerinin anlattıkları derslerle değil, kişilik yapılarıyla ilgileniyordu. Bu nedenle derslere gerekli önemi vermiyordu, çünkü o “hocaya gıcık” kapıyordu.

<!--[if !supportLists]-->3.           <!--[endif]-->Öğrenmeyi öğrenmesi gerektiği ona söylenince, o, “eğlenmek varken gereksiz bilgileri zihnine doldurmaması gerektiğini” söylüyordu. Bu nedenle hiçbir zaman kişisel gelişim kitapları okumadı. Zaten ona göre bu kitaplar para tuzağıydı.

<!--[if !supportLists]-->4.           <!--[endif]-->En iyi arkadaşları onu maça davet ettiğinde hiçbir zaman “hayır” demedi. “ÖSS yaklaştı ders çalışmam gerekli” diye düşünmedi. Hemen en iyi arkadaşlarıyla futbola takıldı. Maça çağırıp da gelmeyen arkadaşlarına ise “inek” diyerek küçümsedi, dışladı. Bu arkadaşı şu anda onun çalıştığı marketin sahibi bir iş adamıdır.

<!--[if !supportLists]-->5.           <!--[endif]-->Zamanını asla planlamadı. Çünkü o zamanın hızla akıp geçtiğinin, geleceğe yaklaştığının farkında değildi. Aslında sürekli zamanda yolculuk yaptığını hiçbir zaman fark etmedi.

<!--[if !supportLists]-->6.           <!--[endif]-->Bilardo, internet cafe, disko gibi yerlere çok fazla takılıyordu. Buralarda sürekli olumsuz arkadaşlıklar ediniyordu. Alkole ve kumara bu arkadaşlarının etkisi ve baskısıyla başlamıştı. Uyuşturucu tuzağına ise son anda düşmekten kurtulmuştu.

<!--[if !supportLists]-->7.           <!--[endif]-->Anne babasını beğenmiyordu. Ona daha lüks bir hayat yaşatmadıkları için anne-babasını dışlıyordu. O kendi çocuklarına en iyi hayatı yaşatacaktı. Ama bunu nasıl yapacağını düşünmüyordu.

<!--[if !supportLists]-->8.           <!--[endif]-->Üniversite sınavına hiç hazırlanmamıştı. Çünkü kazansa da iş bulmayacağını düşünüyordu. Ama iş bulmanın en önemli koşulunun da üniversite mezunu olmak olduğu aklına bile gelmiyordu.

<!--[if !supportLists]-->9.           <!--[endif]-->Risk almayı sevmezdi. Her işinde korkak davranırdı. Ama başarının en önemli koşulunun risk almak olduğunu öğrendiğinde çok geç olmuştu.

<!--[if !supportLists]-->10.      <!--[endif]-->Karar vermesi gerektiğini bilmiyordu. Zaten kendi kendine kararlar hiçbir zaman vermemişti. Onun yerine sürekli başkaları karar vermişti. Gideceği okula babası karar verdi. Evleneceği kıza annesi. Giyeceği elbiseye ablası. Çıkacağı kıza abisi karar vermişti. Verdiği tek karar üniversiteyi kazanmak istemediğiydi. O da yanlış karardı. Çünkü nasıl karar vereceğini bilmiyordu.

Mehmet bu gerçeklerle yüzleşirken, “hadi okula gideceksin” sesiyle uyandı. Ona seslenen annesiydi. Bütün gördükleri bir rüyaymış. Hemen annesine sarıldı. Ve o onda aldığı kararı annesine büyük bir heyecanla söyledi: “Anne ben gelecekte mutsuz bir hayat yaşamak istemiyorum. Bu yüzden artık hedefi olan ve bu uğurda yapılması gerekeni yapan, bulunulması gereken bütün fedakârlıklarda bulunan bir öğrenci olacağımdan emin olabilirsin. Seni seviyorum. Daha önce yaptıklarım için özür dilerim.”

Mehmet kalkıp güzel bir kahvaltı yaptı. O gün gerekli olan kitap ve defterleri düzenledi. Çantasına koyarak okulun yolunu büyük bir zevkle tuttu. Çünkü geleceğini biçimlendirecek bir gün başlıyordu. Kendi kendine içinden şunları söylüyordu: “Geleceğe yolculuğu aslında biz her zaman yapabiliriz. Bunun için bir makinenin icat edilmesine gerek yok. Bugünkü hedeflerimiz, yaptıklarımız, aldığımız kararlar zaten bizim geleceğimizi biçimlendirir. Bunları inanarak gerekeni yaparsak gelecekte yaşamayı düşündüğümüz hayatı yaşayacağızdır. Geçmişimiz geleceğimizi biçimlendirmektedir. Bunu asla unutmamalıyız. İşte zamanda yolculuk böyle bir olay olmalı.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Yıldız Arşivi
SON YAZILAR