Ekonomik Kriz Kapıdaysa Türkiye Nerede?

Yaklaşık 5 aydır ABD"de emlak piyasası ile başlayan kriz önce finans sektörünü sonrada reel piyasaları altüst etti... “Geliyorum” diyen kriz, çıktığı yolda uğradığı dünya ülkelerini etkisi altına almaya başladı bile… Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler ilk dalgada etkilenen Avrupa ülkelerinin ardından yavaş yavaş kriz potasına giriyor…Borsada azımsanmayacak düşüşlerin yaşanması,dövizin tırmanışı,hareketli olan inşaat sektörünün durağanlaşması bunun en açık göstergesi…

Amacımız kriz “tellallığı” yapmak değil, elbette telaffuzu bile kan donduran “kriz” sözcüğünü kimse sevmez lakin, Sayın Başbakan"ın bizde de olduğu gibi krize olan “alerjisi” had safhada olsa da ülke ve dünya ekonomisinin nabzını tutan sivil ve resmi kurum ve dinamikler, krize karşı “palyatif” olmayan, tutarlı, etkin ve kalıcı, mali ve sosyal önlemlerin alınmasının kaçınılmaz olduğunu her platformda avaz avaz vurguluyorlar…
 
Sosyal ve ekonomik yapısı küresel norm ve “köşe taşlarına” göre belirlenmiş, adeta “domino taşı” dizininde yer almış bir Türkiye"nin, meydana gelen küresel krizde yaşayacağı dalgalanmayı “görmezlikten” gelmek, ekonomileri güçlü Avrupa ülkelerinin bile çaresiz kaldıkları ekonomik depremi göre göre bizi “teğet” geçer, “fırsata dönüştürürüz” benzeri düşünceler olsa olsa iyi niyet gösterisinden ve topluma moral vermekten öte ne anlam ifade eder?...Umarız ve isteriz ki, kriz bizi gerçekten teğet geçer de hatta fırsata dönüştürürüz… “Yoksa…” dan sonrasını millet olarak, ne yazmak,ne okumak ne de düşünmek bile istemiyoruz elbette ki…

Ne var ki, faizlerin tavan yapacağı, her halükarda karşılanması elzem olan kredi ihtiyacını IMF"nin kapısına gidilerek fahiş faizle borçlanacağı, artan döviz ve faizlerin sonucu olarak enflasyonun yeniden “canavarlaşacağı”, kaçınılmaz olarak büyüme ile birlikte üretimin duracağı, ihracatın  azalacağı,tüm bunlara bağlı olarak işsizliğin daha da artacağı,dış borcu ve cari açığı üst seviyelerde seyreden ve diğer kısmını saymazsak halkının çalışan kesiminin neredeyse tamamının kredi kullanımı dolayısıyla bankalara borçlu olduğu  bir Türkiye tablosunda…

Devletin, ortalama % 27"ler oranına kadar düşmüş ekonomiden payı, büyük bölümüyle  yabancı sermayenin eline geçmiş Borsa Finans,Sigorta ve Bankacılık sektörü,yarısından fazlasının Avrupa ülkelerine olan ihracat, kısaca dış ticareti ile deyim yerindeyse “küresel kriz hortumu”na kapılmadan karşı konulabileceğini düşünmek,sizi bilmem ama bana, fazlasıyla iyimser söylemlerden ibaret geliyor...

Hükümet, toplumu “krizden medet umanlar”, “krizden medet ummayanlar” diye ikiye bölmeden, söylemlerini ve eylemlerini siyasetten arındırarak, adım adım gelen krize karşı zaman kaybetmeden Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplayıp, ülkenin işveren-işgören temsilcileri başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin görüş, öneri ve uyarılarını dikkate alır, uygulama alanı oluşturur,buna göre önlemlerini alırsa, ancak kriz belki fırsata dönüştürülebilir…

Hem, özetle bu ve benzer öneriler üzerinde hemfikir olan sosyal ve ekonomik dinamiklere karşı, “komplekse kapılmadan” bu yolu izleyen hükümetin her şekilde başarılı olmaması beklenemez…

 
 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Hamit Seven Arşivi
SON YAZILAR