Dönüm Noktası

Bazen kalbimiz kırılır, bazen karşımızdakiler kırılır, bazen de birileri çıkar bize bizi kırdırır. Düşüncelerimiz bizim bile yetişemediğimiz bir hızla kırılır. Beklentilerimiz, kafamızda ki mutluluğun sözlük anlamı günün birinde bakarız ki bambaşkadır. Mutlu olmak için gereken malzemeleri biliriz aslında ama kıvamı bir türlü tutturamayız. Hamuru ya cıvık olur ya da çok katı.

Belki herkes çok mutludur. Belki bize öyle gözükmektedir. Belki de herkes sadece mutluluk oyunu oynamaktadır.

Hani "Selvi boylum al yazmalım" da ki o can alıcı soru vardır ya."sevmek neydi?" Cevabı şöyle verir senaryo, sevmek emek vermekti. Sevgiyi bildiğimizi sanırız. Duygu olarak bunu hissetmenin sevmek olduğu yanılgısına kapılırız. Hâlbuki sevmek; karşımızdaki insanın bize, "cinayet bile işlesen ben bu suçunu saklardım" diyebilmesiymiş meğer, bunu da anca yolun yarısına yakın rakamlara merdiven dayadığımızda anlarız

Gözünün önünde duran bir şeyi görememek gibi, genelde mutlulukta gözümüzün önünde durur, bazen yıllarca… Ama bir türlü bunu göremeyiz. Belki de bu merdivenlerin, yanılgıların, hayal kırıklıklarının, farkına varamamaların, pişmanlıkların, takıldığımız taşların, çarptığımız duvarların, suratımıza kapanan kapıların, yalan dünyaların, mazinin karşılığıdır olgunlaşmak. Mutlu olmak kolay olmamalı zaten. Bedeli ağır olmalı, karşılığı emek kadar fedakâr olmalı. Uykunu çalmalı, aklını almalı, seni senden almalı. Mutluluk girdim mi devreye gözlerine bakarak yalan konuşamamalı dilin, elini tutamayacak kadar kıymetli olmalı sevdiğin, defteri hep yeni bir sayfa gibi değil sadece tek bir sayfan varmış gibi açmalısın, onun gözünden akan yaşı gördüğünde elinde olmadan kendi gözünü silmelisin, ben kendimden çok ve önce ona güvenirim diyecek kadar tanımış olmalısın, refleks olarak kendini sonunda hep onun yanında bulmalısın.

"S"enden "S"onra bir milat olmalı. "S"enden "S"onra hayatın kırılma noktası olmalı. Kıyamet vaktine kadar çağ atlanmamalı. Önce olmayışı tamamen zamanlama hatasından kaynaklanmalı. Konuşmaktan öte, susmaktan ziyade aleyhine yaşanmış bir evreymiş geçen yıllar meğerse, buna yanmalı. Arşivinde ne varsa çöpe atıp yakmalı. Kaderin. Elinden hayatını geri almalı.

Önünü gördükçe zaman tünelinde, gözlerin küçük çocuklar gibi bakmalı. Aradaki bağ ne darbeli, ne hasretli, ne de kör olmalı. Korkutmamalı yanında olmayışları. Lunaparka giderkenki gibi sevinçli olacaksa gelişleri salmalı, elini güvenle bırakmalı. Kafan inanmalı onun aklından geçenlere, kalp yalan konuşur nede olsa günün birinde. Susturmanın da adabını bilmeli, konuşmanın da hakkını vermeli. Söyleyemediklerini laf arasında senin ağzından almaya kalkışmalı. Beceriksizce. Gülümsetirken. Sevdirmeli kendini. Sindirmeli gözyaşlarını, kendi hatalarında. Samimiyetle göz kırpmalı. Avam kamerasından ziyade sandaldan da el sallamalı aklına gelmişsen. İzlediğin tablo, deniz gibi uçsuz bucaksız olmalı, merak uyandırmalı. Gelecek, şeker kavanozunun dibine düşen bir çocukta nasıl uyandırıyorsa sende de öyle heyecan uyandırmalı. Satır aralarını anlamalı, alt yazı geçmene gerek kalmamalı. Seni ne abartmalı ne azımsamalı severken. Her güne yaymalı yaşanacakları. Tüketmemeli ruhundaki hevesleri. Kursağına dizmemeli kahkahaları. Kulağına küpe yapmalı ihtiyaçları. Yalnızken değil yanındayken, her şey yolundayken de kendini özgür sanmalı. Senden hayatındaki bir sınav gibi korkmamalı. Aksine dönem ödevi kadar önemli saymalı. İtinayla arıza çıkarsan bile suçu kendinde aramalı. Bencilce değil cömertçe hayatına almalı. Kalışları sol yanını olduğu gibi sahiplenmeli, kabullenmeli. Gidişleri sigara gibi yasaklanmalı, cezası olmalı. Araf"ı bile aranmalı, güven uyandırmalı. Sarsmamalı dengesizlikleri, iniş çıkışları kafana takılmamalı. Gözünün dalmasını bile kaideye almalı…

Ölüp ölüp dirilsem ve hayata beş kere daha başlama şansım olsa ve hala yine onu seçerdim demekteysen eğer tercih meselesi yapmak yerine, duraktan öte, arayışlarından önce, şimdi şanlısın o zaman.

Günün sözü;

“Kalbinde çözülmeden kalan her şey için sabırlı ol. Soruların kendisini sevmeye çalış, kilitli odalar ve yabancı lisanda yazılmış kitaplar gibi. Cevapları şimdi arama. Şu anda cevaplar sana verilemez, çünkü sen henüz onlarla yaşayamazsın. Bu her şeyi yaşama meselesidir. Şu anda senin, soruyu yaşaman gerekiyor. Belki daha ilerde, farkına bile varmadan, günün birinde kendini cevabını yaşarken bulacaksın.” R.M. RİLKE

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi

Ayna

09 Mayıs 2012 Çarşamba 14:46
SON YAZILAR