Süleyman Soylu

Süleyman Soylu

"...BİZ BU ÜLKENİN HAS EVLADIYIZ ."

    Samsun İl müftüsü genç İmamlara yaptığı konuşmayı bu cümle ile bitiriyor. Müftü efendi  din adamı kimliğini unutup ülkemiz evlatlarını farklı yerlere koyup  "has veya  değil" diye ayırıyor. Böyle bir konuşmayı bir müftü neden yapar bilmiyoruz. Ama şunu biliyoruz..!
    Hiç kimse bu vatan evlatlarını kategorik olarak ayırıp, "Bunlar daha has" diye tanımlayamaz ve dinimizde aksi bir hal sergilenmedikçe insanların hepsi "has'tır, değerli'dir.  Hocaefendi, sigaranın günahının alkolle aynı olduğunu söylerken hoşgörü üslubundan hayli uzaklaşmaktadır. Biz bu sayfalardan bilgilendirmeye, yanlışlara parmak basmaya ve insanlarımızın gönlünü kırmadan, daima mazlumun ve ezilenin yanında olmaya çalışıyoruz.  Çok isterdim ki müftü efendinin makamında ve mevkiinde tatlı dilli olsun, her bir vatan evladını bir tutsun ayırmasın..kucaklasın ki; huzur olsun, ağız tadı olsun. 

Bir kamu görevlisi olan ve maaşını;tüyü bitmedik yetimin hakkı olan devlet bütçesinden alan müftü efendi; Samsun İmamhatip Lisesi'nin bahçesinde kendisini dinleyen gencecik beyinlere, 2. Dünya savaşına girmeme çabası içinde ve Osmanlı'nın bıraktığı borçları ödeme onurluluğunu gösteren bir zor dönemi bakınız nasıl bir ruhi meleke kaybı ile anlatıyor: "40 lı yıllarda" diye başlıyor, kendi aklını kullanmadan, bir "tevatürü siyaset"i vazife kabül ederek konuşmasına devam ediyor. Kur'an hiçbir dönemde yasaklanmadığı halde 40 lı yıllara;

"Kur'an'ın yasak olduğu dönemler" diyor. Halbuki Atatürk'ün Elmalı'lı Hamdi Yazır'a hazırlattığı ve komisyonunda Ahmet Hamdi Akseki'nin, Mehmet Akif'in de bulunduğu, bugün de en güvenilir Tefsir olan Kur'an'ı Kerim; Osmanlı'da olmadığından fazla halka ulaştırılmıştır. Müftü efendi hızını alamıyor; hazır bulmuşken genç İmamları ve körpe beyinleri, aşılarcasına; "Hocalarımız o yasak yıllarda dağlarda, mağaralarda, Kur'an'ı öğreterek  bize miras bıraktılar." diyor. O zor yıllarda Cumhuriyet'in ilanını sindiremeyen gerici hocaların hurafeleriyle de uğraşmak zorunda kalınmıştı. Halka Allah'ın kelamı'nı ulaştıracakları yerde saltanata soyunmaya kalkışılmış, Padişah'ı savunmuşlar,Yunan, işgale Anadolu'ya girerken ona, "hilafetin ordusu"diyen İskilip'li Atıf Hoca gibilere şahit olunmuştur.
  Biz isterdik, Doç.Yrd. Müftü Efendi tarihsel doğruları söylese; 40 lı yıllarda dünyanın Hitler'le başlayan Faşist saldırılar altında olduğunu, savaş sonunda kan deryası içinde, yaklaşık 50 milyon insanın ( Rus'lar 20 milyon) öldüğünü ve "Osmanlı yoksulu" genç Türkiye  'O' alev topundan, yetim ve öksüz bırakmadan nasıl çekip çıkarıldığını anlalatsa bu ülkede barış olur. Ne yazık ki geçtiğimiz 10 yıllarda "taraf ve kin" sözcükleri başbakan başta, yöneticilerin ağzında halkı nefrete dönüştürür olmuştur. Yine bu yılları takiben bugünlerde ABD nin kan kokan politikalarını izleyerek komşu ülkelerin iç işlerine karışıyor olmamız, bizi  Suriye'de müslüman kanı dökülmesine neden olan bir ülke konumuna  düşürdü. Erdoğan'ın şahsi politikaları yüzünden; Tunus, Libya, Mısır, Suriye halkları üzerinde, yarınlarda onarılması güç insani yıkımlar ve tahrifatlar oluşmuştur, oluşmaktadır.
 Hasret olduğumuz, unutmaya yüz tuttuğumuz insani güzellik olan; Dünya barışı ortamında sevgi ve sohbet olmadıkça, politikalar 'şahsi kahramanlıklar' üzerine kuruldukça biz daha çook iftarlarımızı "kanlı sofra bezleri" üzerinde yaparız..ne yazık ki Tarih; yine tekerrür ediyor. Lozan Barış antlaşması'nın ve Kıbrıs Barış harekatı'nın yıldönümünü kutlar gerçekleştiren ve sebep olan İsmet Paşa ve Ecevit'i şükran ve sevgi ile anıyoruz, Allah rahmet etsin.        

 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Soylu Arşivi
SON YAZILAR