Aile danışma(ma)nı Sibel üresin!....

 

Bir Sibel Üresin, kuyuya taş attı, Kırk Sibel kuyudan taşı çıkaramıyor….
       Bugünlerde internette tıklama rekorları kuran bir haber var hem görsel hem de yazılı olarak . İstanbul gibi bir metropol bir ilde  AKP'li Fatih, Bahçelievler, Eyüp ve Ümraniye  belediyelerde  AİLE DANIŞMA(MA)NLIĞI yapan  Sibel Üresin adında sözüm meclisten dışarıya aile düşmanı  çok eşliliği savunarak insanlara danışmanlık(!) yapıyor.  Bu kadının Vatan gazetesi yazarı Mustafa Mutlu'nun yazdığı gibi,”Bu kadının bir tek sakalları eksik.” Gündemi o kadar çok meşgul etti ki herkesin dilinde bu kadın.  Sakalları eksik olan bu kadına eminim şu ana kadar milyonlarca hemcinsi lanetler okumuştur.  Hatta bu kadınla aynı adı taşıyanlar bence daha da çok öfkelenmişlerdir bu kadına. Yerden göğe kadar da haklılar. Bir Sibel kuyuya bir taş attı kırk Sibel kuyudan bu taşı çıkaramıyor.  Ülkemizde insanların uğraşılarına bakın. Her yanıyla rezalet bir açıklama. Sibel Üresin bence Alaçam'ın Gümüşova köyüne gitsin ve orada bir gün yaşasın bakalım. Bırak kocasının 3 kuma getirmesini evlendiğine bile pişman olmuyor mu o zaman göreyim ben bu kadını. Aklıma gelmişken söylemekte isterim bu kadın işimiz gücümüz yok can sıkıntısından çocuk yapıyoruz diyen Alaçam'ın Pelitbükü ve  Gümüşova köylerindeki erkekler, canımız sıkıldıkça çocuk yapıyoruz. Her hanede nerededen baksanız en azı 6 çocuklu ailelerin. Bu sakalları eksik kadını getireceksin  bu köyde  dilediği gibi yaşamını idame ettirsin. Bu kadınla ilgili Habertürk gazetesinde Rahşan Gülşan'ın, söyleşisinde aynen şunlar yazılı.
“Önceki günlerin  en çok konuşulan haberi HABERTÜRK'ün sürmanşetindeki “muhafazakâr” aile danışmanı Sibel Üresin'in söyledikleriydi. Üresin şöyle diyordu: “Erkek, bir başkasıyla imam nikâhı yapacağı zaman karısından izin almak zorunda değil. 4'üncü kadına kadar imam nikâhıyla evlenebilir. Ancak 2., 3. ve 4. eşler suiistimal ediliyor. 'Boş ol' dendiği zaman kadın ortada kalıyor. Bu nedenle çokeşlilik yasalaşmalı. Yasanın çıkması demek, erkeğin mal varlığına ortak gelmesi demek. Çokeşlilik dinimizde var. Herkes yapamaz ama yapana 'Niye yaptın?' diyemezsiniz, şirke girer. Kuran'da var.” “Zengin, kariyerli, parası olan ve cinsel gücü fazla olan erkek çokeşliliği seçebiliyor. Hiçbir kadın fakir bir adamın ikinci karısı olmaz. Erkek, daha cilveli, daha çok gülen, cinsel anlamda kendisini mutlu eden kadına koşuyor. Erkek olsam, çokeşli olurdum.”
Çirkinleşmemeye çalışıyorum ama...
Çok çirkin şeyler yazmamak için kendimi çok zor tutuyorum. Ama bir yandan muhafazakâr bir kadının hayata nasıl baktığının ipuçlarını da çıkarıyorum bu açıklamalardan. Mesela bu sözlerde sürekli maddi durum ve cinsel performans göndermeleri var. Demek ki zengin ve yatakta yüksek iktidara sahip erkek makbul bu hanımefendi için. Sözleri arasında sevgi, aşk, mutluluk gibi kelimelerin yer almıyor olması çok ilginç. “Her şey mal mülk, her şey para pul, dostlukmuş sevgiymiş ara bul” şarkısını mırıldanıyorum ve şaşkınlığımı bir türlü üzerimden atamıyorum. Empati yapmaya, bu kadının nasıl bir kültürde yaşadığını, nasıl bir baskı altında kaldığını ve erkeklerin dünyada cenneti yaşamak için kurdukları derme çatma düzeni nasıl böylesine içselleştirebildiğini anlamaya çalışıyorum. Sevdiğinin sırayla her gece başka bir kadının kucağında uyumasının onu hiç mi sarsmayacağını düşünüyorum. Ama hemen aklıma yine şarkı geliyor sinsice: “Her şey mal mülk...” Cingöz gülüşü ile kelimelerini seçmeye çalışmadan yaptığı açıklamalarını acaba kadınlar için de öngörüyor mu diye düşünüyorum. Sevgili Sibel, bilmem hatırlar mısın üzerinde yaşadığım ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti. İçinde İslam dinine bir gönderme yok. Bir de nezih, sizin Başakşehir gibi bol aktiviteli bir Anayasamız var. Onun bir de 10. Maddesi var. Üşenmedim koydum bak buraya. E bizimki hizmet yarışı:) O madde şöyle diyor:
MADDE 10 - Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
Sana aşk dilerim en hesapsızından
Yani senin önerdiğin şey yasalaşırsa kadınlar -Allah'a şükürler olsun ki erkeklerle yasalar karşısında eşit olduğu için onlar da aynı anda birden çok erkekle evlenebilecek. Üstelik bilirsin kadınların iktidar, mal mülk sahibi olma gibi şartları aranmaz erkekler tarafından. Buna hazır mısın sevgili yaşam koçu? Yoksa senin önerdiğin düzen bu yönetim şekli için geçerli değil mi? Kadınları “Evli erkeklerle birlikte olmayın, kendinizi kullandırtmayın, hem kendinizin hem de başka kadınların canını yakmayın yaktırmayın, resmi nikâh olmadan evlenmeyi kabul etmeyin, çok canınız yanar bacılarım” diyerek doğru yola çağıracağın yerde kalkıp 'Biz evli erkeklerle takılmak istiyoruz, evli erkekler dünden razı ama düzen değişsin biz de ayrılınca üç beş kuruş yolumuzu bulalım' diyorsan bu hiç de muhafazakâr olmayan benim gibi kadınların ahlâk anlayışına sığmaz! Sana tez zamanda başkalarıyla paylaşmak istemeyeceğin, aşkından delireceğin ve ona yılışanların gözlerini oymak isteyeceğin, maddi durumunun umurunda olmayacağı, iktidar sıkıntısı yaşadığında 'Olur öyle canım sevgilim, ben sana sarılır uyurum' diyeceğin bir AŞK dilerim Cenab-ı Hakk'tan!
Ama dayak konusu çok başkaa!
Sibel Üresin'in her biri ayrı acayip açıklamalarında bir bölüm var ki, 'Erkeklere çokeşlilik yasal olsun' demesinden çok daha ayıp, çok daha acımasızca. Kendileri şöyle buyurmuş: “Dayak ve aldatma bana göre boşanma sebebi değil. Türkiye'deki kadınların yüzde 80'i dilinden dayak yiyor. Yatak odasında mutlu olmayan kadın, her durumda problemlidir. Muhafazakâr kesimde kadın evde daha süslü, daha şık. Ailede mutluluğun sağlanmasının bazı şartları var. Kadın kocasına itaat etmeli. Erkek de karısına Allah'ın emaneti olarak davranmalı.” İşte muhafazakâr kesimin bu bakışı beni çok üzüyor. Çok gaddarca buluyorum bu bakış açısını. Kadın her şeyi sineye çeksin, itaat etsin, dayağını yesin sonra süslensin püslensin köşesinde otursun anlayışı bu ülkenin en ciddi sıkıntılarından biri. Ayşe Paşalı meselesinde muhafazakârların çok sesinin çıkmaması da bundan, polisin aile içi şiddete can alıcı darbeyi indirememesinin de sebebi bundan! Sibel sen hiç evlendin mi, eşinden veya sevgilinden dayak yedin mi ya da aldatıldın mı bilemem ama bak seninle bir maddesini paylaştığım Anayasa ve Türk Ceza Kanunu yasaları kadınların duygusal ve fiziki şiddet karşısında haklarını aramalarına imkân verecek maddelerle dolu. Dayak da aldatılmak da kader değil. Hepimizin insanca, eşit ve gururumuzdan, özgüvenimizden, haysiyetimizden ödün vermeden yaşama haklarımız yasalarla koruma altında. Bu haklar çok zor kazanıldı. Şimdi iktidarlı bol paralı erkeklerin 2. 3. numarası olmak adına bu kazanımlardan feragat etmeyin! Bizim mahallede zaten etmiyoruz ama sizin mahalle bize öyle uzaktan bakarsa eski günlerdeki gibi alınıp satılmalarımız sıradanlaşır. Çok canımız yanar. Bunun sorumluluğunu almaya hazır mısın Sibel?” Evet sevgili okurlarımız bu kadın yani Fatih, Ümraniye,Eyüp ve Bahçelievler Belediyelerinin AİLE DANIŞMA(MA)NI, sakalları eksik bu kadın (Sibel Üresin) demek ki çok alim birisi ki İstanbul gibi bir metropolde bir değil, iki değil, üç değil tam tamına dört belediyeye AİLE DANIŞMA(MA)NLIK yapıyor. Ve sevgili okurlarım bu kadını dinlemeye de insanlarımız itiraz etmiyorlar işin en üzücü yanı da burası. Nasıl oluyor da bizim ülkemizde insanlarımız böyle pervasızca konuşan birisini dinliyor ve onun söylemlerini dikkate alıyorlar. Hem de bir aile birliğinin bozulmasına izin veriyorlar. Bu kadar mı kör bizim insanlarımız. Bin bir güçlükle kurdukları yuvalarını bir cilve, işve, naz,  cinsel güçlülük  adına ne derseniz deyin saçma sapan nedenlerden dolayı adam  yanında bir hanımla gidecek ve ilk eşine üzerine kuma getirdiğini ifade edecek. Var mı böyle rezalet? 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR