Adaletin bu mu dünya!

Gazetecilik zor iş…

Her aşaması sıkıntılı…

İster gazete sahibi ol, ister yayın yönetmen, ister muhabir…

Vallahi yapılır iş değil…

***

“Madem öyle ne işin var, bırak sen de, git limon sat” diyorsunuz belki…

Ah! Keşke…

Ama kazın ayağı öyle değil tabi

***

Ne yardan geçeriz ne serden.

Mürekkep bulaşmış bir kere üzerimize…

***

Dün bir arkadaş aradı…

O da bir zamanlar benim gibi gazete sahibiydi…

Yıllar önce

Matbaasına usta aradı, bulamadı…

Sonunda zar zor bulmuştu bir usta…

Ama dedim ya

Bizde sıkıntı çok diye…

***

Usta"nın işi gazeteyi basmak…

Ama sadece o değil ki…

Gazeteyi basacak, Yay-Sat"a da ulaştıracak…

Bunların da bir saati var

Mesela sabahın köründe, gazete dağıtıcının elinde olacak,

Yoksa bir işe yaramaz…

Bütün emekler boşa gider, okuyucuya gazete ulaşamaz…

***

Bizim matbaa ustası, becerememiş gazetenin baskısını…

Basmış basmasına da yetiştirememiş…

Belki makineye yabancı…

Olur ya

Derken, anlamış beceremediğini de zaten…

Bırakmış işi, çekmiş gitmiş,

Gitmiş ama ustaya bağlı değil ki…

Cenazen olsa bile bu gazete her gün basılacak… Yay-Sat"a yetişecek, aboneye dağıtılacak…

Yoksa cezası var…

***

Bizim matbuat sahibi mecbur kalmış,  kendi matbaası varken, parasını bastırıp gazetesini başka matbaada bastırmış…

Usta bulana kadar öyle

***

Peki! Usta ne yapsa beğenirsiniz…

O da gitmiş, elindeki sözleşmeyle, vermiş bizimkini mahkemeye…

İşe bakın…

Patron da arkadaşım, işçi de…

Hangi birine yanayım…

***

Dün, mahkeme bilirkişi atadı…

Matbaaya gittik…

Ben de iştirak ettim…

Bilirkişi baktı…

“Bu usta, bu makinede, bu gazeteyi basabilir mi” diye…

E! Bassa ne olacak?

Gazeteyi basmak yetmiyor ki.

Zamanında yerine ulaştırılmalı bu meret…

Aylık dergi mi bu?

Günlük gazetelerde öyle, sürekli zamanla bir yarış var.

Yıpratıcı bir iş yani…

***

Bu yüzden de "basın sigortası"nın yeri ayrıydı…

Diğer sigortalılar 25 yılda emekli olurken,

Biz gazeteciler 5 yıl daha erken emekli olurduk…

***

Sağ olsun AKP Hükümeti!

Bu ayrıcalığı kaldırdı…

Eşitliği sever bizim hükümet…

***

Her neyse…

Bir de olayın adli boyutu var…

Dün, onlarca kişi matbaanın kapısında telef olmuş vaziyette…

Bir hakim…

Makine Mühendisleri Odası"ndan bir bilirkişi…

Onları taşıyan iki ayrı taksi…

Her iki tarafın da avukatları…

Gazete sahibi…

Davayı açan usta…

Benim gibi daha birkaç kişi…

***

Vatandaşla işimiz var, birlikte bir yere gideceğiz…

Keyfimizden beklemiyoruz yani…

Olay mahallindeyiz…

Gün bitti…

Bütün programlarımız alt-üst oldu…

Ama dava bitmedi tabi…

***

Altı üstü gıldır gıcık bir dava…

Fol yok yumurta yok, kan yok, cinayet yok…

Durum da ortada zaten, herkes adalet bekliyor…

Ama adaletin terazisi yavaş işliyor!

***

Bu olayın bir boyutu tabi…

Öte yandan…

Hükümet-Yargıtay tartışmaları arasında, serbest bırakılanlar var…

Her neyse, onlar artık yoklar…

Dün bir de baktılar… 188 kişiyi domuz bağıyla öldürenler sırra kadem basmışlar…

Gazeteci Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, kimseyi öldürmediler ki…

Kaçma şansları da yok…

Yıllardır içerdeler…

***

Ee! Ben sizin adaletinize ne diyeyim…

Siz söyleyin…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR