TARİKATLARA VE CEMAATLERE DEVAM

       Bugün geçtiğimiz hafta başlayıp yarım kalan Tarikatlar ve Cemaatler yazımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz. Ancak konumuza girmeden bir detay vermek istiyorum. Bizim çocuklar  gazeteye bir facebook sayfası yapmışlar, inanın hiç haberim yoktu bu sayfadan. Önceki gece bir arkadaş, dengesizin birinin bir yorum yaptığını söyleyince girip baktım. Anam birde ne göreyim, bize hakaretlerin bini bir para. Çocuklara dedim ki derhal kapatın bu sayfayı zira bizim gazetenin zaten internet sayfası var, biz başkaları gibi magazin gazeteciliği yapmıyoruz ki facebook sayfamız olsun… Bizim, yazıp çizdiklerimizi elde edebilmek için nasıl uğraş verdiğimizi bilseniz inanın şaşarsınız. Bırakın facebook sayfası kullanmayı, yakın bir zaman içerisinde gazetenin internet sayfasını abonelik sistemine geçirip ücretli yapmayı düşünüyorum. Zira bizdeki bilgiler başka yerde bulunması mümkün olmayan bilgiler, bu kadar önemli bilgileri bedavaya vermenin de doğru olmadığı kanaatindeyim. Ayrıca gazeteyi her gün alıp ayda 22 lira ödeyenlere de haksızlık olduğu görüşünde olduğumdan gazetenin aylık abone ücretinin yarı fiyatına abonelik sistemine geçmeyi hedefliyorum, önümüzdeki günlerde bu çalışmayı da yaptıracağım. Bu kadarlık detaydan sonra konumuza devam edelim

            Tarikatlar konusuna devam ederken elinizden geldiği kadar konuya nefsimizi katmadan tarikat ve cemaatlerin müspet ve menfi yönlerini yazmaya çalışacağız. Amacımız üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil, ama herkesi memnun etmenin mümkün olmadığını da bilerek bu yazıyı kaleme aldığımızı beyan etmek isterim. Zira herkes kendi cemaatinin tek hak yolu olduğunu, diğer cemaatlerin de batıl olduğunu düşünür Oysaki tarikat din değil, dini daha güzel yaşama yoludur. Benim farklı tarikatlara ve cemaatlere bakış açım şöyledir; dini bir binaya benzetecek olursak her tarikat ve cemaat o binanın inşasında farklı alanda işlev gören ustalardır. Bir tarikat sıvacıysa, diğeri boyacı, bir cemaat kalıpçıysa öbürü duvarcıdır diyorum. Ancak içlerinde bilerek ya da bilmeyerek yanlış inanışları nedeniyle dine zarar verenleri de yok değil, biz bunları dilimiz döndüğü kadar anlatmaya çalışacağız.

        En son Adıyaman Cemaati’ni yazmıştık, bugünkü yazımızda Merhum Mehmed Zahid Kotku Hazretleri’nin İskenderpaşa Cemaati’nden başlamak istiyorum. Bu Cemaati seksenli yılların başında tanıma fırsatım oldu. Tasavvuf erbabı içerisinde en kültürlü, en modern, en anlayışlı insanları bu cemaatte gördüm. Zahid Kotku Hazretleri çok kültürlü, çok bilgili ve de çok naif bir insandı. Cemaatin içerisinde bire bir olma fırsatım olmadı ama müdavimleri ile çok hemhal oldum. Örneğin Ahmed İleri ağabey cemaatin önde gelen isimlerinden biri idi ama maalesef çok basit bir konuda O’nu üzdüler ve annesinin hizmetini yapmak üzere Samsun’a geldi, annesinin irtihalinden sonra da bir daha İskenderpaşa’ya dönmedi. Merhum Zahid Kotku’nun ahirete irtihalinden sonra damadı Prof. Dr. Esad Coşan Efendi posta oturdu. Belli bir dönem Türkiye’de hizmetlerine devam ettikten sonra 28 Şubat sürecinde hizmetlerin sıkıntılı olduğu dönemde Avustralya’ya hicret etti. Orada belli bir dönem hizmetlerini devam ettirdikten sonra elim bir trafik kazasında rahmetli oldu. Ardından yerine oğlu geçti ama oğlu babası kadar başarılı olamadı, cemaat eski ağırlığını kaybetti. Buna rağmen çekirdek kadro devam etse de eski ağırlığı yok. İskenderpaşa Cemaati çok mükemmel devlet adamları yetiştirdi. Rahmetli Turgut Özal, Korkut Özal kardeşler bu cemaatin rahlei tedrisinden geçtiler, hatta merhum Erbakan Hoca’da Zahid Kotku Hazretleri’ne müntesipti.

       Nakşibendi tarikatının etkin kollarından Kadiri tarikatına geçecek olursak seksenli yılların başına kadar Karadeniz bölgesindeki en etkin ve yetkin ismi Merhum Haçkalı Baba’nın ahirete irtihalinden sonra bir dönem post kavgası yaşandı. Ama Haydar Baş ne yaptı, ne etti posta bir şekilde oturmayı becerdi. Hatta Trabzon’da 1980 yılında ben de bir zikir halkasına iştirak etmiştim. İlk zamanlarda sürekli zikirler yaparak cemaate hakim olmaya çalıştı ancak rakiplerini hallettikten sonra bir yandan dergiciliğe, diğer bir yandan tencereciliğe önem vermek suretiyle her ilde teşkilatlandı. İcmal ve Mesaj dergileri ile basın camiasına el attı, Baş çelik tencereleri ile de Sanayi sektörüne el attı. Bu işleri hangi paralarla yaptı derseniz ne kadar müntesibi varsa tamamına yakınını ikna ederek ellerinde avuçlarında ne kadar birikimleri varsa hepsini ellerinden almakla kalmadı, eşlerinin kollarındaki bileziklerden, boyunlarındaki gerdanlığa kadar tüm birikimlerini aldı.

  Bu işleri yaparken bir yandan da medeni halini güçlendirdi. Bir evliliğinin ardından ikiledi, üçledi, dörtledi, hatta beşledi diyen de var ama İslam’a göre yasak olduğundan yaptığını düşünmek dahi istemiyorum. Haydar Baş bu işleri yaparken müritlerini de o kadar güzel ikna etti ki anlatamam. Para verenler paralarının peşlerine düşmediler, paralarını isteyenleri de ikna etmek için her türlü fedakârlığı yaptılar. Haydar Baş tarikat müntesiplerinin bu kadar rahat ikna olduğunu görünce tüm toplumun da aynı şekilde ikna olacağını düşünüp siyasete girdi ama bunu yapmadan önce dergicilikten ulusal kanalcılığa adım attı. Birden çok kanal açıp olayı medya üzerinden götürmeye başladı ve parti kurdu. Ama toplum, tarikat mensuplarından farklı düşündüğü için yüzde birin altında oy aldı ama pes etmedi. Uzun yıllardır bir yandan particilik, bir yandan tarikatçılık, bir diğer yandan da diğer işleri ile uğraşıyor.

     Haydar Baş’ın Kadirilik tarikatına hizmet ettiğine inanmıyorum, bana göre nefsine hizmet eden, nefsinin esiri olmuş bir insan. O’na inanıp tarikatına girenler de saf insanlar, bu insanları bir şekilde uyarıp yanlışlarından dönmeleri için uğraş vermek lazım. İmamlığım döneminde beraber görev yaptığımız bir arkadaşın şimdilerde Haydar Baş’ın TV kanallarında konuştuğunu gördükçe çocuğa üzülüyorum ama yapacak bir şey yok. Allah herkese akıl fikir vermiş; bir de İlahiyat Fakültesi’ni okumuş, hâlâ daha doğru ile eğriyi ayırt edemiyorsa yapacak bir şey yok. Haydar Baş’ın son zamanlardaki Putin’le yaptığı görüşmeler ve Hazreti Ali ile ilgili konuşmaları tam bir saçmalık. Rabbim O’na akıl fikir versin  diyerek sözlerime son veriyorum. Bugünlük fe bu kadar; kalın sağlıcakla. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR