SUAT KILIÇ VE GAZETECİLER

     Yazılarımda kullandığım ayet ve hadislerden rahatsızlık duyan bazı okurlarımın olduğunu duydum, o okurlarım yaptıkları eleştirilerde meramımı ayet hadis kullanmadan çok rahat bir biçimde ifade edebileceğimi, buna ihtiyacımın olmadığını, kapasitemin buna müsait olduğunu söylediklerini duydum. Bu eleştirilere saygı duyarım, zira her insanın bir düşüncesi vardır, kendi durduğu, düşündüğü veya baktığı yerden gördükleri vardır, biz de bunlara saygılı olmak zorundayız. Her insanın hayata baktığı, inandığı, düşündüğü veya hayal ettiği şeyler vardır. Bunlarla birlikte insanoğlunun varoluşunun bir gayesi vardır, Yüce Rabbimiz bunu Kuranı Kerimde “Ben insanları ve Cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” buyurmakta. Kimisi bu Emri ilahi çerçevesinde hayata bakar, yaşam biçimini düzenler veya yazıp çizer. Kimisi de inanmış gibi gözükür ama inancının temel felsefesinde bu saydıklarım değil, Aristo, Eflatun, Sokrates veya Halil Cibran gibi düşünürlerin, sosyologların veya feylosofların söylediklerine itibar edip onların söylemlerine göre hayatlarını sürdürmeye çalışırlar veya hayatlarını bu özenti ile geçirirler ki bu tarz bana uygun bir tarz değil.

     Yazılan, çizilen her şeyin bir dayanağı, bir felsefesi veya ütopyası vardır, benim hayat tarzım da yaşam biçimin de düşüncelerimdeki temel dayanağım da Yüce Kitabımız Kuranı Kerim olduğundan yaşamımın tamamını onun emir ve nehiylerine uygun bir biçimde sürdürmeye çalışırım. Bunu derken bazılarınızın arkadaş sen bazen ayet hadisle başlayıp ana avrat küfrederek bitirdiğin yazılar var onlar ne olacak dediklerinizi duyar gibiyim. O yaptıklarım da günah işleme hakkımı kullanıp yapıyorum, sonra da Rabbimden af diliyorum, umarım Affeder. Bu konuda başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum, yaklaşık on yıl önce bir Camii de cemaatle namaz kıldıktan sonra imamın cemaatten birinin yüzüne küfrettiğini görünce hocam ne yapıyorsun bu yaptığın günah değil mi diye sorunca Hoca dedi ki arkadaş bu adam ötede beride benim peşimde namaz olmayacağını söylermiş, ama şimdi de gelmiş peşimde namaz kılmış, normalde benim bu adamı öldürmem lazım ama adam öldürmenin günahını bildiğim için hafif günah olan sövmekle yetiniyorum.

    Ben de yazılarımı yazarken ölçüm olan Kuran ve Sünnet çerçevesinde yazmaya çalışıyorum ama yaşanan bazı olayları görünce de o insanları öldüresim geliyor ama adam öldürmenin günahını bildiğimden işi böyle geçiştiriyorum. Bugün yazacağım yazı da buna çok güzel örnek teşkil edecek bir yazı olduğu kanaatindeyim. Suat Kılıç’ın bu şehirde hiç sevmediğim iki kişiden birisi olduğunu, bir diğerinin de Adem Güney olduğunu her fırsatta dile  getiririm. Bunu sürekli tekrarlama nedenim de bu insanları çok iyi tanımamdır, her iki isimle de uzun bir müddet siyaset yaptım, ikisinin de benzer yönleri olduğu kanaatindeyim. Adem Güneyle 1995 yılından itibaren tanışırım, hem Refah Partisinde hem de Ak partide birlikte siyaset yaptık, cezaevine düştüğü zaman sürekli ziyaretine gittim, daha sonraları ise ondan uzaklaşmanın en doğru tercih olacağı kanaatine vardım ve ilişkimi kestim, asla da görüşmek istemem.

      Suat Kılıç’ı Ak partide siyaset yaparken tanıdım, 2004-2007 arası Ak partide birlikte siyaset yaptık, onun ekibinden olduk, bizden küçük olmasına rağmen siyasi terbiyemiz gereği bulunduğumuz mekanlarda ona en ufak bir saygısızlık etmedik, birlikte çalıştığımız dönemde ona en ufak bir yanlışımız olmadı. Ama ne zaman ki biz medreseyi Yusufiyeyi boyladık onun gerçek yüzünü gördük, iyi günümüzde bizden ayrılmayan adam kötü günümüzde bizi hiç tanımadı. Olay sadece bununla mı kaldı derseniz elbette yok, adam gitti bir gazetede gölge adam müstear ismi ile bizimle ilgili olur, olmaz her şeyi yazdı, buna rağmen bu gazeteyi kurarken ilk aradığım kişilerin başında Suat Kılıç var. Kendisini ilk aradığımda bir gazetenin maliyetinin ne olduğunu bilip bilmediğimi, altından kalkmamın mümkün olmayacağını söylediğinde ona aynen şunu dedim, ben sana gazete kurayım mı diye sormuyorum, gazete kurmaya karar verdim sen bu işin içerisinden geliyorsun bana personel konusunda yardımcı olur musun diye sordum Ankara’ya gelirsen görüşürüz demiş olmasına rağmen Ankara’ya  gidince  telefonlarıma bakmadı. Olay sadece bu dediklerimle sınırlı mı derseniz bunlar devede kulak dahi değil partide yaşadığım disiplin sürecinde aleyhimde oy vermeleri için yönetim kurulundan kimleri aradığından tutun da bana yapılan operasyonların arka planında neler yaptıklarını adım gibi biliyorum. Ona sorsanız yeminler billahlar edip inkar eder ama düğmeye bastığı gün adliye teşkilatından bilgi geldi bana. Bu arkadaş bana bunları yaparken ona yalakalık yapan basın kuruluşları şimdi çıkıp adamın Evet Hayır kampanyasında yaptığı programları yerden yere vuruyorlar, iyi güzel de adama sormazlar mı ki yahu arkadaşlar siz bu adam zirvedeyken adamın kıçından ayrılmıyordunuz, nerede bir programı varsa peşindeydiniz, adamı yere göğe sığdıramıyordunuz şimdi ne oldu da bu adamdan kötüsü yok. Bu adam bizi defalarca mahkemeye verdi ve Avukatı da Cem Şenocak idi şimdi bizim Bayram edip her gün gazetenin manşetinden davullu zurnalı haberler yapmamız gerekirken bizde ses soluk yok sizler ise adeta isyanlardasınız, bu nasıl bir karaktersizliktir. Adam düşmüş, irabtan mahalli kalmamış, zaten kimse tarafına dönüp bakmıyor, basına verdiği resimlerde yanındakilere bakarsanız bu dediklerimi çok iyi görürsünüz, şimdi bu hale düşmüş bir adamı haber yapmak adamlık değil tam aksine acziyettir. Şayet adam gibi haber yapmak istiyorsanız geçtiğimiz hafta Çağatay Kılıç’ın Havza mitingine gittiğinde miting bitene dek şehrin Valisini Emniyet müdürünü arabanın içerisinde bekletip bekletmediğini yapın da ben de sizin elinizi ayağınızı öpeyim ama bu adamlık onlarda nerdeee. Bunları yapmak için iki şeye ihtiyaç var birincisi sağlam bir karakter ikincisi de geçimini başkalarına yalamalık yaparak değil emeğiyle temin etmek  öyle değil mi! Kalın sağlıcakla

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR