STADDAKİ ÇATLAKLAR VE ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇ

  Bugün iki konuya değinmek istiyorum, bunlardan birisi Ondokuzmayıs stadyumundaki çatlaklar olacak ikincisi de depremle ilgili önümüzde öngörülen süreç olacak. Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi şehrimizin büyük bir bölümü dolgu toprağı ile doldurularak ortaya çıkan kara parçasından oluşan alanlardan oluşmakta. Bu süreç çok kısa bir zaman süreci olmamakla birlikte neticede zemin çok sağlam bir zemin olmadığı açık ve net ortada. Bundan kırk, elli yıl evvel çocukluğumda Tekkeköy, Çarşamba bölgesinde yaşamış olan Oflu Hasan dayı isminde akrabamızın bir büyüğü gençliğinde Tekkeköy’ün yukarılarında Gemi zincirlerini gördüğünü söylerdi. O zamanlar ne demek istediğini çok anlamasak da şimdi ne demek istediğini çok iyi anlamış olduk. Bir önceki yazımda da dediğim gibi Çatalçam’daki yazlığımın zemini her yıl oturmakta, Ondokuzmayıs stadyumundaki çatlakların nedeni de zemindeki oturma olduğu çekilen fotoğraflardan belli, bunun için çok uzman olmaya da gerek yok. Kaldı ki dilatasyon boşluğu olsaydı o çatlaklar öyle olmazdı, yukarıdan aşağıya düz olurdu, dikkat ettiyseniz çatlaklar yukarıdan aşağıya değil, yatay ve dikey halinde oluşmaktalar. Dilatasyon iki bina arasında boşluk bırakılmadan araya konulan izalasyon malzemeleriyle yapılır, buradaki çatlaklar olayın daha farklı zemin oturması olduğunu gösterdiği kanaatindeyim. Şayet böyleyse yapılacak çok fazla bir şey de yok, bina yapılırken zemin etüdü yapılıp, zeminin sağlamlığına göre demir ve beton donatısı yapılmamış ise bu tür çatlaklar daha fazla olur. Yok, yapılmış ama yine de çatlaklar varsa bu da zeminin çok sıkıntılı bir zemin olduğunu gösterir, kaldı ki futbol oynanmasında çok büyük bir sıkıntı olacağını sanmam ama seyirci tribünlerinde bu tür çatlaklar olursa o sıkıntılı bir durum, mutlaka önlem alınmalı. Bu konuyu kapatıp gelelim ikinci konumuza 
  Ülke olarak yaşadığımız asrın Depremini nasıl saracağız diye biraz araştırdım, üst düzey yetkililerle yaptığım görüşme sonunda edindiğim intiba onların anlatımına göre depremin ülkeye maliyeti yetmiş milyar dolar civarında bir rakam. Bu rakam çok ciddi bir rakam, ülke olarak altından kalkabilir miyiz derseniz, zorlansak da kalkacağımızdan şüphem yok. Cumhurbaşkanı bazı ülkelerle görüşmeler yapmak suretiyle paranın bir kısmını finanse ettiği, kalan kısmıyla ilgili de ülke çapında her şehirde deprem bölgelerinde ev yapma kampanyaları başlatılacağını, her şehrin bir deprem bölgesinde belli sayıda ev yapıp o mahallenin adının yapan şehre verilmesi yönünde bir kampanya düşünüldüğünü öğrendim. Bunu nasıl organize ederler bilemiyorum ama yapılmayacak bir şey de değil, Samsun bin ev yapsa, deprem bölgesinde bir mahalle kurup samsun mahallesi denilebilir. Bu organizasyon TSO ile mi yapılır, TOKİ ile mi yapılır, yoksa başka bir STK ile mi yapılır onu bilemiyorum ama yapılırsa gayet güzel olur. Kırk il yirmi bin konut yapsa yükün bir kısmını almış olur.
   Sosyal medyada dikkatimi çeken bir paylamış var, Avrupa ülkelerinin tamamı Depremle ilgili toplam altmış milyon lira veya altmış milyon avro yardım yapmışlar, İslam ülkeleri ise Altmış milyar lira tutarında yardım etmişler, bu doğruysa kimin ne kadar dost, kimin ne kadar dost görünen düşman olduğu bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Her zaman söylediğim bir şey var şayet Allahu tealanın “İnnemel müminüne ihvetün” yani Ancak müminler Kardeştirler ayeti Kerimesi olmasaydı ben Türklerin dışında kimseyi sevmezdim ama şu yardım konusundaki duruma bakınca Allahu tealanın ne kadar doğru buyurduğunu bir kez daha anlamış olduk. Cumhurbaşkanının bulduğu kaynak da muhtemelen İslam ülkelerinden aldığı borçtur, Avrupa asla kendi Dindaşından başkasına yardım etmez, konuşur, gösterir ama icraata gelince kesinlikle yapmaz. Dışişleri Bakanı Bu süreçte seksen ülkeden yardım geldi açıklamasını yaptı, bildiğim kadarıyla Dünyada iki yüze yakın Devlet var, kalan yüz yirmi ülkeden ses soluk yok demektir. Bunların bir kısmı belki fakirlikten verememiştir ama fakir olmayıp da vermeyenlere ne demeli, onu da siz takdir edin. Dünyada deprem riski olmayan Sibirya, kanada, Britanya, Almanya, Polonya, brezilya, Avustralya, doğu Avrupa gibi yedi sekiz ülke var bu da bugün dünyanın risk altında olduğunu ortaya koymaktadır, umarım ve dilerim ki Rabbim bir daha böyle bir felaketle karşılaştırmaz diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR