ŞIRACININ ŞAHİDİ BOZACI!

Gazeteyi kurduğumuz ilk günden itibaren üzerine basarak durduğumuz en önemli konulardan birisi insanların inandıkları gibi yaşayamamaları yüzünden, yaşadıkları gibi inanmaya başlamaları sonucunda anormal olan her şeyin normalmiş gibi görünmesi, normal olan her şeyin de anormal gibi görülmesidir. Zaten gazetemizin adını da "DENGE" koymamızın nedeni, bu anormalliği normale çevirecek haberler yaparak olayı dengelemeye çalışmaktı.
Aradan geçen dokuz yıllık süreçte birçok konuda başarılı olduk. Toplum neyin doğru, neyin yanlış olduğunu gördü... Ama dengesini kaybetmiş insanları dengeye getirmenin, öyle kolay bir şey olmadığını da takdir edersiniz herhalde. Adamlar ömrü hayatlarını haram yemekle geçirmiş iseler onlara helal kazanç nedir anlatmak mümkün değildir. Çünkü adamların işi gücü malı götürmek, onun bunu kı..ı yalamak olunca, siz onlara haktan, adaletten bahsederseniz, onlara Lafonten masalı anlatmış olmaktan öteye gidemezsiniz.
Bundan iki üç yıl önce, aylarca, İl Özel idaresi'nde olup bitenleri belgeleri ile birlikte yayınladık. Peki ne oldu?.. Toplum herşeyi gördü ama kamu adına yapılması getekenler yapıldı mı? Hayır yapılmadı. Devletin görevlendirdiği müfettişler gelip bizi dinlediklerinde olayı kapatmanın peşinde olduklarını anlamıştık ve bunu sizlerle de paylaşmıştık. Yasa gereği taraf olduğumuz davada yapılan soruşturmanın sonucunu bize bildirmeleri gerekirken, aradan geçen üç yılı aşkın sürede ortada ses, soluk kalmadı. Kimse de çıkıp, arkadaş ne oldu bu İl Özel İdaresi'nin soruşturma dosyası demedi. Bari o işleri yapanları da çağırıp, onlara da ödül verselerdi. Zira devleti bu kadar zarara uğratmak her babayiğidin harcı değil... İşin daha da garip tarafı nedir bilir misiniz? Diyarbakır'a giden Vali Aksoy bizi mahkemeye verip bizden davacı oldu. Avukatımız yasaları bilmeseydi bize oradan tazminat yükleyeceklerdi ama avukatımız kurumlarla ilgili yapılan eleştirilerde tazminat davası açılamaz, şeklindeki Danıştay'ın içtihat kararını bulup mahkemeye verince biz beraat ettik. Bu ülke malesef böyle bir ülke.
Bu işlerin göbeğinde olan bazı haramzade gazetecilerin şimdilerde bazı bürokratların tayini nedeniyle üzüntülerini beyan edip onlara destek olmaları, destekledikleri bürokratların kalitesini ortaya koymakta. Adamların işleri güçleri eşlerine idari kadro vermek, ahbaplarını tayin edip onların da eşlerine idari kadrolar vermek... Hatta ve hatta başında bulundukları kurumu, bulunduğu noktanın çok gerisine getirmek olduğu açık ve net ortada olunca, bağlı bulundukları Bakanlık tarafından kızağa çekilme zorunluluğu hasıl olmasına rağmen, şehirdeki bir kısım 'gazatacı' müsveddeleri ile bürokratların onları desteklemesi yazı başlığında söylediğim "inandıkları gibi yaşayamayanların, yaşadıkları gibi inanmaya çalışmalarının" delili değil de nedir? Bir bürokratın nasıl başarısı olur? Başında bulunduğu kurumu aldığı noktanın çok üzerine taşır da başarılı olur, değil mi? Peki bu arkadaşlar ne yapmışlar, Aldıkları kurumu, aldıkları noktanın çok aşağısına çekmişler, aile bireylerine, dostlarına kadro vermenin dışında ne yapmışlar? Yaptıkları atamaların heredeyse tamamına yakını idari yargıdan dönmüş olan bu insanlara, başarılı diyenlerin akıllarına şaşmamak mümkün mü?
Şayet biz de onlar gibi bu tür insanların arkasında dursaydık, biz de şehrin ödüle layık 'gazatacısı' olacakmışız ama Allah nasip etmesin... Onlar gibi olmaktansa yaşamamak daha iyidir. Düne kadar paralelcilere uşaklık edenler, şimdilerde tam zıddına insanlara yalakalık yapabiliyor iseler bu onların kişiliğine yakışan bir durumdur. Bir insan, kendi başında bulunduğu kurumda çalışan insanlar tarafından takdir edilmeyip "Allah belasını versin" deniliyor ise onu övenler de onun gibi lanete layık insanlardır. İnsan önce kendisine bakacak, ardından övdüğü kişilerin başında bulundukları kurumdaki personelin onları ne kadar takdir ettiğine bakacak, ardından da yapması gerekeni yapacak. Bunu yapamayanlar, yalamalıktan öteye geçemeyen insanlardır.
Sözlerime son verirken bir hususa daha değinmek istiyorum. Geçtiğimiz yılın sonlarında bazı gazatacıların "şehrin enleri" diye vermeye çalıştıkları ödüllerle ilgili saçmalıklardan bahsetmiştik. Saçmalıkların neler olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Hiç ilgisi olmayan insanlara ödül vermeye çalışmalarından tutun da, henüz iki aylık dernek başkanlarına başarılı Sivil Toplum Örgütü ödüllerini vermeye kalkmaları onları ne kadar gülünç duruma soktu biliyorsunuz. Bu arkadaşlardan bir kısmının bana çok kızdıklarını ve sitelerinde bizim gazeteyi yayınlamadıklarını yeni öğrendim. Ne kadar üzüldüğümü bilemezsiniz, neredeyse bu nedenle on kilo verdim(!)..... Biz doğru neyse onu yazarız, yazmaya da devam ederiz... Şıracılara, bozacıların şahitlikleri bizi ilgilendirmez. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR