Meydan Kültüründen Medeniyete

Bizde neden hiç meydan kültürü yoktur hiç düşündünüz mü? Ya da meydan deyince aklınıza küçük bir alan ve ortasında koyu renkli, dikkati çekmeyen bir atlı Atatürk heykeli, belki bir yerleri işaret eden bir Türk büyüğü ya da bir büst mü geliyor? En iyimser tahminle çevresi arada bir değişen hazır çiçeklerle süslenip birkaç banktan oluşan bir dinlenme yeri...
Evet bu verdiğim örneklerden en az biri sizin yaşadığınız çevrede mevcuttur muhakkak. Bizde meydan dendiğinde çevresinden otomobil ve otobüs kargaşası dolanan, banklarında yaşlıların tüm gün mesken tuttuğu son derece yapay ve sahiplenmek aklımıza bile gelmeyen, şehrin ortasını işgal eden alanlar geliyor göz önüne. Bazı şehirlerimizdeyse bu tabuyu yıkmak amaçlı mı yoksa ben yaptım oldu mantığıyla mı yapıldığını kestiremediğimiz alışveriş merkezleri konuyor orta yere ve adı bilmemne meydanı olup çıkıveriyor! Hayatımızın neredeyse her gününü çeşitli bahanelerle alışveriş merkezinde geçirdiğimizi düşünürsek bu pek gereksiz bir buluş sayılmaz...
Benim dikkatinizi çekmek istediğim noktaysa biraz karşılaştırma yapmak aslında. Geçenlerde bir arkadaşımla belgesel izlerken, Avrupa hayranı olan arkadaşımın dikkatini belgeseldeki meydanlar ve sokak kültürü çekti. Meydanların bizim meydanlarımızdan ne denli farklı olduğu doğruydu. Geniş kocaman bir alan, nerdeyse birkaç park büyüklüğünde. Ve çevresini saran eski evler... Yani bizdeki gibi bir otoban kargaşalığı ya da daracık bir trafikle sarılmamış.
Yerler sık taş döşeli ve genelde ortada minik bir havuz, belki de tek başına bir heykel duruyor. Bazısında insanların yanlarında oturan insan heykelleri, dokunsanız canlanacakmış gibi duran... Mesela Eskişehir'de şehircilik açısından harika bir gelişme var yıllardır.
Ama Avrupa şehirlerine dönersek, havuz olan meydanlarda oturmak için havuz çevresinde basamaklar yapılmış. İnsanlar taşlı yollarda dolanırken havuzun kenarına gelip sıralanıyorlar. Etraf çeşitli küçük esnaf ve kafelerle dolu, kalabalık bir yürüyüş alanı mevcut. Herkes sıkışmadan sıkılmadan etrafı ve göğü seyrederek yürüyebiliyor.
Buarada bu tip meydanlarda bir de bol bol güvercin olur bilirsiniz. Peki bizde yok mu sanki? Ankara Kızılay Meydanı'nda bir nefes alabileceğimiz Güven Park'ta güvercin bolca mevcut. Üstelik ortalama beş metrede bir konuşlanmış olan simitçi poğaçacının arasında zaten aç kalmıyorlar!
İstanbul'da da Sultanahmet Meydanı'nda ya da diğer birkaç meydanda bolca güvercin bulunmakta. Öyle ki fotoğraflara ve kartpostallara bile girmişler.
Bizdeki eski meydanlar belli bir kültürü yansıtırken yeni yapılan meydanımsı alanlar ise işsiz güçsüz insanların sığınabilecekleri yerler olarak inşa ediliyor sanırım. Hiçbir detay ya da bir heykel belki bir gravür ya da kültürümüzün getirisi bir düşünce izine rastlanmıyor. İnsanımız orada dinlenirken  geçmişinden parçalar görmediği için sürekli etrafını kuşatan tüketim kültürüyle baş başa...
İşte dikkatinizi çekmek istediğim nokta burası, yani bir meydandan medeniyete ve tarihe ne kadar kolaylıkla uzanabileceğimiz. Dilerim şehir planlamacısı arkadaşlar da okuyorlardır bu yazıyı ve umarım meydanlara dair bir şeylerimiz değişir artık. Umarım dinlendirirken, insanlara şevk ve ülkesi için çalışma azmi aşılayan alanlar çoğalır. Günümüzün tüketim kültüründe boğulan bizler için bu çok büyük bir yardım olacaktır                                                                                                                                                                               İyi haftalar...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR