Meğer Bu Şehirde Ne Delikanlılar Varmış da...

MEĞER BU ŞEHİRDE NE DELİKANLILAR VARMIŞ DA BENİM HABERİM YOK!

            Ömrümün her döneminde siyasi düşüncem olmuştur ama aklımı hiç kiraya vermedim, verenleri de kınadım.1999 yılında Merhum Muzaffer Önder, Belediye Başkanı seçildiğinde İnşaat Müteahhitliği yapmakta idim. Seçimden önce bitişik köylümüz olan bir ağabeyimizle çok iyi hukukumun yanında, kendisi babamın yaşında olduğundan, kendisine saygıda kusur etmezdim. Mensubu bulunduğu parti de beni hiç ilgilendirmiyordu. Ama ne zaman ki Merhum Muzaffer Önder Belediye Başkanı oldu, belediyede bir müdürün odasında kendisi ile karşılaşınca dönüp bana dedi ki, “Bak Adnan Bey, şimdi sosyal Demokratlar Belediyeyi kazandı, bakalım bundan sonra bu Belediyede nasıl iş göreceksiniz?” Bunun üzerine kendisine dedim ki; “Bak ağabey, ben seni Müslüman birisi olarak bilirdim. Meğer sen iman etmemişsin. Zira ben günde kırk kez Yaradan"ın huzuruna doğrulur “Ancak sana ibadet eder, senden yardım isterim” anlamına gelen Fatiha-i Şerif Suresi"ni okurum. Değil sen, senin gibi düşünenlerin hepsi yan yana gelse asla benim rızkımı kesemez. Benim rızkımı sadece ve sadece Allah verir. Hem sen unutma öldüğün zaman seni mezarda defnetmeye ilk geleceklerden birisi benim. O çok sevdiklerin belki de camiye bile gelmeyecekler. Sana bu güne kadar ağabey deyip, saygı duymakta idim. Bu günden itibaren artık asla saygı duymayacağım. Bunun üzerine benden özür dilemek zorunda kaldı, ama bir daha kendisini ne aradım, ne de sordum. Allah selamet versin.

            Yazdığım yazılarla ilgili hoşlananların yanında hoşlanmayıp, eleştirenlerde olacaktır. Bu işin doğasında var olan bir şeydir. Ancak aklını kiraya verip, beni hiç tanımadığı halde işletmesine reklam görüşmesine giden personelime, yazdığım yazılarla ilgili eleştirisini yapıp; gerek gazete ile gerek şahsımla ilgili akıl aldığı ağabeylerinin söylediği yorumları aynen personelime ileten bu zatı muhteremi telefonla aradım. Kendisine bu yaptığının ne anlama geldiğini, benimle bir sıkıntısı varsa benimle halletmesi gerektiğini söyleyecektim. Ancak zatı şahaneleri telefonuma çıkma cesaretini gösteremediler. Bu arkadaşımızın ağabeyi yıllarca Anap iktidarlarında ilçe Başkanlığı yapmış. O dönemde Devlet daireleri ile ilgili ilişkilerini millet anlatıyordu, biz de dinliyorduk. Bu bilmem hangi cemaatin bayrak tarlığını yapan lastikçi arkadaşımıza birkaç soru sormak istiyorum;

Soru 1- Muhterem kardeşim senin esnaflık anlayışın işletmene gelen insanlara nezaket kurallarını aşarak konuşmayı mı gerektiriyor?  Soru 2- Yoksa mensubu bulunduğun cemaat sana bu ahlakı mı öğretti? Soru 3- Sen aklını kiraya vermişsen, ben ne yapayım? Soru 4- Madem kendine güveniyordun telefonuma neden çıkmadın? Soru 5- Senin delikanlılığın bu mu? Soru 6- Personelime yazdığım yazılarla ilgili eleştirilerini söylemişsin. Bahsettiğin konuyu da anladım. Çok sevdiğin cemaat ağabeyinin kızının sevgililerinden bahsetmiştim. Çok zoruna gitmiş herhalde, ben biraz kıskandım; “Neden ben yapamadım da başkaları yaptı” diye. Peki sana ne oldu? Soru 7-Senin adamlığın kızdığın insana değil de; onun yanında çalışanlara hakaret ederek meramını dile getirmekse, oda sana yakışır.

            Dün uzun zamandan beri görmediğim ve ziyaretine gittiğim bir dostum bana: “Adnan Bey senin hala daha ayakta durmana şaşıyorum” dedi. Ben ne demek istediğini anladım ama anlamamış gibi davranıp, “hayırdır,neden böyle diyorsun” dediğimde dedi ki; Biz her hafta Perşembe günleri toplanıp,sohbet ederiz, son iki yıldır sohbetlerimizin ana gündem maddelerinden birisi de sensin. Sürekli olarak senin bu şehirde problem olduğunu, birileri seni bitirmek için düğmeye bastıklarını;  hatta bu işi ta meşhur A takımı davasında başlattıklarını, o yüzden de cemaat mensubu iş adamının senden davacı olduğunu, bu konuda herkesle görüşüldüğünü, hatta yazdıklarınla ilgili mutlaka ceza alman için uğraş verdiklerini, bu sürecin en geç gazetenin çıkışından itibaren alta ay içerisinde bitirileceğini söylemiş olmalarına rağmen; senin hala daha dimdik ayakta durman gerçekten çok enteresan bir olay geldi bana.  Çünkü bu insanlarla baş etmek çok zordur. Sen nasıl başardın bu işi çok merak ediyorum.” deyince dedim ki; “Burada hiç kimsenin hesap edemediği tek şey; herkesin bir hesabı var ise Allah"ın da bir hesabı olduğudur. Bu insanların benimle uğraşmaları kadar doğal bir şey olamaz. Çünkü onların gerçek yüzünü çok iyi bildiğimi bildiklerinden, ben onların işine gelmiyorum. Onlara aklını kiraya verecek adam gerek. Ben onu yapamayacağıma göre problem adamım demektir. Şayet birilerinin kuyruğu olarak veya birilerine aklıma kiraya vererek on yıl yaşamaktansa, hür irademi kullanarak üç gün yaşamayı tercih ederim. Bu insanların gerçek yüzünü yakında ortaya çıkaracağımdan emin olabilirsiniz. Az sabırlı olun yeter. Millete talkımı verip, salkımı hamuduyla götürenleri pek yakında bu millet görecek. Gazetemizi toplattırıp, yerine kendi gazetelerini koydurmaları da onları kurtaramayacaktır. Şayet güçlülerin haklı olduğuna inansa idim, İslam dininden başka bir din seçerdim. Benim inancımda haklı, hangi şartlarda olursa olsun haklıdır.Yüce Mevladan aklımı kiraya vermeden, kendi irade-i cüziyyem ile huzuruna varmayı nasip eylesin. Hoşçakalınız

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR