Krizi bahane etmeyin verginizi ödeyin!...

Sevgili okurlarımız öyle bir yola çıktık gidiyoruz ki kimse buna ne dur diyor! Nede  dur diyor!. Sonumuz nice olur Allah bilir. Bu yazımı ele almadan önce haberleri izledim. Seçim haberlerinden daha çok işsizlik, vergi kaçırma fabrikaların kapatılması haberlerine yer verildi. Doğrusu bende buna çok şaşırdım kaldım. Oysa daha çok yerel seçim haberlerine yer verecekler diye beklerken iki ulusal televizyon kanalı sadece işsizliğin kol gezdiği ülkeyi anlattılar. Diğer taraftan da kapatılan fabrikaların haberlerine yer verdiler. Tamda bu esnada BES Samsun şube başkanımız sevgili Ahmet Kesik"ten zehir zemberek bir açıklama aldım. Onun bana gönderdiği iletisinde vergiler herkes tarafından kaçırılmadan ödendiğinde, Sezar"ın hakkı Sezar"a, verildiğinde herkesin mutlu mesut yaşayacağını ifade etmiş.  İşsizlik Samsun"da da hat safhada, herkes işinden gücünden olmakta. Kapatılan işyerleri vergilerini ödeyemeyerek ellerindeki avuçlarındaki neleri varsa kaybetmeye başladılar. Bütün menkulleri haraç mezat ya cebri icrayla satıldılar yada ona buna ikinci elden satıldılar. İnsanlar elektrik faturalarını, su faturalarını ödeyemez durumdalar. AKP hükümeti de çıkıp meydanlarda bizim yönettiğimiz ülkede her şey yolunda kimse bize çamur atmasın diye feryat figan etmekte. Oysa kazın ayağı öyle değil sevgili okurlarımızı bakın BES Samsun şubesi başkanı ırkdaşımız neler anlatıyor bilinçli bir sendikacı olarak.
ABD ve AB ülkelerinde ortaya çıkan küresel mali krizin etkilerinin tüm dünyaya yayıldığı günlerden geçiyoruz. Sermaye kesimleri, krizden çıkmak için işçileri işten atıyor, ücretsiz izin uygulanıyor, emek sömürüsünü arttırıyor, ücretleri düşürüyor. Sağlık, sosyal güvenlik, işsizlik fonları, kıdem tazminatları gibi, emekçilerin kazanımlarını gasp etmeye, biz emekçilerin kaynaklarını, birikimlerini yağmalamaya çalışıyorlar. Temel tüketim maddelerine zamlar yapılıyor, dolaylı vergiler arttırılıyor. Sermayenin vergi ve sigorta prim borçları erteleniyor, indirime gidiliyor, hazineden yardımlar yapılıyor.  “Kriz bizi etkilemeyecek, teğet geçecek” diyen Başbakan, bir taraftan da sermaye örgütlerinin talepleri doğrultusunda önlemler almayı ihmal etmiyor. AKP, krizin sorumlusu olan, IMF"den medet ummakta ve yeni anlaşma yapmaktadır. IMF ile varılan anlaşmaya göre, dolaylı vergilerin arttırılması, kırpıla kırpıla neredeyse yok edilen sağlık harcamalarının, belediyelere yapılan yardımların, personel harcamalarının kısılması öngörülmektedir.
“Herkes Mali Gücüne Göre Vergi Ödesin”
Ülkemizde giderek derinleşen kriz koşullarında; Başbakanından, Maliye Bakanına, tüm Devlet Erkanı, “Vergi Haftası” kutlamalarına hazırlanıyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da; ekonomideki büyüme oranlarından, verginin kutsallığından söz edilecek, resmi olarak “varlıklı” vergi rekortmenleri açıklanacak. Ancak, gelir vergisinin, dolaylı vergilerin asıl yükünü sırtında taşıyan, isimsiz milyonlardan söz edilmeyecektir. Gerçek Vergi Rekortmenleri, alın teriyle çalışan milyonlarca emekçidir. Asgari ücretli işçilerdir. Kamu emekçileri ve emeklilerdir. Siftah yapamadan kepengini kapatan küçük esnaftır. Ürünü tarlasında kalan köylülerdir. Toplanan vergiler; eğitim, sağlık vb. kamu hizmetleri yerine, biz özel hizmet olarak “vergilendirilmeyen” faiz ödemelerine tahsis edilmekte, Servet üzerinden vergi alınmamaktadır. Ekmekten, suya kadar en temel gıda maddelerinden bile KDV alınırken, “Pırlanta gibi” lüks tüketim malları KDV kapsamı dışında tutulmaktadır. Asgari ücretliden bile vergi ve sigorta pirimi kesilirken, patronlara vergi muafiyetleri tanınmakta, sigorta primlerinin bir kısmı devlet hazinesinden karşılanmaktadır. Bu durum Anayasa"nın 73. Maddesinde ortaya konan “Herkes Mali Gücüne Göre Vergi Öder” ilkesini tam anlamıyla tersine çevirmektedir. Yıllardır, adil bir vergi sistemine yönelik adım atılmadığı gibi, vergi kayıp ve kaçağını önlemeye yönelik somut bir düzenleme yapılmamıştır. Hatta kayıp kaçağı teşvik eden uygulamalar devam etmektedir.
Gerçekler ve Maliye Emekçilerinin Sorunları Görmezden Geliniyor.
Siyasi iktidar, adaletsiz vergi yükünü kaldırmak ve emekçilerin sorunlarını çözmek yerine, vergileri artırmakta ve zamlar yapmaktadır. Her geçen gün alım gücümüz düşmekte, reel ücretlerimizdeki kayıpları gizlemeye çalışmaktadır. Maliye Emekçileri olarak bizler; vergi çarkını çeviren insanlar olarak, görevimizi yerine getirmenin yanı sıra, kendimiz, eşimiz çocuğumuz yani ailemizle birlikte birer vergi mükellefiyiz aynı zamanda.
Gelir İdaresi Başkanlığı Kuruluş kanunda etkin bir vergi sisteminden söz edilmektedir. Ancak, cilası kazındığında; “Mükellef odaklı hizmet” adı altında, “vatandaşı müşteri”, “kamu kurumunu üretim yapan bir şirket”, “kamu emekçisini tedarikçi” ve “yöneticilerini de tahsildar” olarak gören “girişimci” devlet anlayışının yerleştirilmek istendiği görülmektedir. Bir bütün olarak Kamuda, Gelir ve Gider birimlerinde, yeniden yapılanma adı altında; “Toplam Kalite”, “Performans Esaslı Yönetim” modeli çalışmaları sürdürülmektedir. Şu anda pilot olarak Ankara Vergi Dairelerinde uygulanmakta olan, performans değerlendirmeleri anlamsız bir biçimde iş yükünü arttırdığı gibi, “kesintisiz hizmet”, zorunlu fazla mesai gibi uygulamalarla, esnek ve kuralsız çalışma yaptırılmaktadır. Birimlerin verimliliği ölçülerek, hiçbir bilimsel ve objektif kriteri olmayan puanlama sonucunda, ilk üçe giren Vergi Dairesi Çalışanlarına ÖDÜL olarak fazla mesai ücreti verilirken, son üçe kalan Vergi Dairelerine İHTAR verilmektedir. “Çalışanların birbiriyle rekabet etmesi” ve “birbirini denetlemesi” üzerine inşa edilen Performans Esaslı Yönetim Modeli, hem iş yükünü arttırmakta, hem de çalışma süresini uzatmaktadır. İş yoğunluğu artışına paralel olarak, psikolojik ve fiziksel rahatsızlıklar artmaktadır. Performans değerlendirmesinin temel amacı çok çalışanın daha çok ücret alması değil, aşırı ve yoğun çalışmanın getirilmesidir. Hükümetin yapmak istediği, daha az sayıda kamu çalışanı, daha uzun çalışma saatleri, daha fazla iş yüküdür. Vergi kaçıranlar, toplanan vergileri hortumlayanlar, rantiyeciler için her türlü muafiyet ve kolaylık sağlanırken, Maliye Emekçileri, giderek artan iş yükü ve yoğun çalışma, ücret adaletsizliği ve geçim sıkıntısı nedeniyle psikolojik ve fiziksel rahatsızlıklar yaşamaktadır. Yeniden yapılanmanın cilası olan “Uzmanlık” uygulamasının işyerlerimizde başlamasıyla birlikte, Maliye hizmetlerinin yürütüldüğü (Gelir-Gider) tüm birimlerde görev yapan Maliye Emekçileri arasında, büyük miktarlara ulaşan (500TL) ücret adaletsizliği ortaya çıkmıştır. Aynı serviste, aynı iş yapan; görev, yetki ve sorumluluk bakımından eşit koşullara sahip emekçiler arasında yaratılan ücret adaletsizliği nedeniyle, çalışma barışı bozulmuştur. Maliye Teşkilatı (Gelir İdaresi Başkanlığı), son 4 yıldaki uygulamaları nedeniyle çalışanları tarafından mahkemelik olduğu kadar, Cumhuriyet tarihi boyunca olmamıştır herhalde… Neredeyse Gelir İdaresini dava etmeyen “memur” kalmadı…
Yetkililere sesleniyoruz: Maliye Emekçilerinin bugününü ve geleceklerini karartan yasal ve fiili uygulamalardan vazgeçin…
Ayrımsız tüm Maliye Emekçilerine hiçbir şart gözetilmeksizin “uzmanlık kadrosu” verilerek ücret adaletsizliği giderilsin,
Yeni kadrolu personel istihdam edilerek, personel eksikliği giderilsin,
Ek Ücretler %100 arttırılsın, emekli keseneğine yansıtılsın,
Vergi Haftası nedeniyle tüm Maliye Emekçilerine her yıl 1 Maaş tutarında ikramiye verilsin,
Fazla Mesailerde gönüllük esas alınsın, öyle mesaisi uygulaması durdurulsun,
TKY, Performans değerlendirmesi, “kesintisiz hizmet” esnek çalışma yöntemlerine son verilsin,
Her ilde servis, işyerlerinin toplu bulunduğu semtlerde kreş,  tüm işyerlerinde yemek hizmeti verilsin,
Maliye emekçilerinin ekonomik, sosyal ve özlük hakları toplu sözleşme ile belirlensin,
Herkesin Mali Gücüne Göre Vergilendirilsin,
Servet ve faiz gelirleri vergilendirilsin, Dolaylı vergiler kaldırılsın,
Asgari ücret vergi dışı bırakılsın, Ücretliler üzerindeki vergiler düşürülsün.
Sevgili okurlarım şimdi  hiç kimsenin etkisi altında kalmadan, iş işten geçmeden, alnımızın terini kimseye yedirmeden, anamızın ak sütü gibi helal olan emeklerimizi IMF"e, Dünya Bankasına, AKP" ye ve onun yandaşlarına kendimizi ezdirmeyelim. Kömüre, beyaz eşyalara, oturma gruplarına, üç kuruşa ve beş kuruşa onurumuz olan oyumuzu da hiçbir partiye yedirmeyelim. Saygılarımla.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR