Kriz bahane...

Kriz bahane: Emekten yana bir bütçe mümkündür!...

Önceki akşam Samsun"da ve tüm Türkiye"de KESK, DİSK, TMMOB ve TTB ile birlikte yeni bütçe protestosu ile ilgili olarak meşaleli eylem yapıldı. Bu eylem sırasında Mersin"de polisle Emekçiler arasında çatışma yaşandı.   Mersin"de emek örgütleri öncülüğünde gerçekleştirilen bütçe protestosuna polis saldırdı. 7 Halkevci ile Tüm-Bel-Sen Mersin Şube Başkanının gözaltına alındığını öğrendim. 2009 yılı bütçesini protesto etmek için bugün (27 Aralık) saat 17.00"de KESK Mersin Şubeler Platformu öncülüğünde yapılmak istenen eylem öncesinde 500"e yakın kişi Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Mersin Şube Binası önünde toplandı. Basın açıklaması yapmak için Taşbina önüne yürümek isteyen eylemcilerin önü polis barikatlarıyla kesildi. Saat 17.00"den sonra eylem yapmanın yasak olduğunu iddia eden polis yürüyüşe izin vermeyeceğini açıkladı. Polislerle tartışan emekçiler en doğal haklarını kullanmak için ellerinde meşalelerle yürümek için direndiklerinde polisin biber gazı ve coplarıyla karşı karşıya kaldılar. Polislerin biber gazı ve coplarıyla geriye püskürtülmek istenen emekçiler direnerek basın açıklaması yapmak isteyen KESK dönem sözcüsünü gözaltına aldırmamak için direndiler ve kazandılar. Samsun"daki eylemde sorun yaşanmadığını Eğitim-Sen"li arkadaşlardan ve gazeteden İlyas arkadaştan öğrendim. Buna da çok sevindim. Umarım  sesimiz duyulurda   taleplerimiz yerine getirilir(!). KESK Genel Başkanı Sami Evren, yanında KESK, DİSK, TMMOB ve TTB yöneticileri ile birlikte, Piyasa dostu, militer, emekçi düşmanı hayalperest 2009 Bütçesine karşı  26.12.2008 tarihinde saat  12:30"da TBMM önünde  birlikte geniş katılımlı bir basın açıklaması yapmışlardı. Açıklamada şu ifadelere yer vermişti: “IMF ile yapılacak anlaşmaya, işten atmalara ve emekçileri daha da yoksullaştıracak 2009 bütçesine karşı “Emekten Yana Bir Bütçe Mümkündür!” sloganı ile bitirdiğimiz basın açıklamasını Genel Başkanımız Sami Evren Okudu:TBMM Genel Kurulu"nda 2009 bütçesi oylanıyor. Oylama hepimizin yaşamını ilgilendiriyor. Ancak AKP Hükümeti ne bunun ciddiyetindedir ne de böyle bir sorumluluğu hissetmektedir. Maliye Bakanı Sayın Unakıtan bütçenin sunumunu yaparken “Bir değişimden geçeceğiz. Bu değişim kaçınılmazdır. Buna herkesin ayak uydurması gerekir” dedi. Herhalde ironi yaptı! Tıpkı Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan"ın krizi “psikolojik” olarak tanımlaması gibi !... 2009 bütçesi ne bir değişim ne de krize karşı sosyal politikalar üretme kaygısıyla hazırlanmıştır. Küresel kriz koşullarında karşımıza çıkan 2009 bütçesi, 6 yıldır sürdürülen bütçe mantığının bir kez daha tekrar edilmesinden başka bir şey değildir. Bu bütçenin “piyasa dostu” karakteri bizzat Maliye Bakanı"nın ağzından dile getirilmiştir. Oysa küresel ekonominin OECD gibi merkezi kurumları bile mevcut krizden yola çıkarak “serbest piyasa” düşüncesini sorgular hale gelmiştir. Bu politikaların biz emekçileri yoksulluğa mahkûm ettiğini, sadece bir avuç zenginin taleplerini karşıladığını yıllardır dile getirmekteyiz. Ve haklı çıktık!... Neo-liberal politikaların en güçlü destekçileri bile kendi savlarını sorgulamaya başlamıştır. Şaşırtıcı olan ise tüm bu gerçekliklere rağmen AKP hükümetinin 2009 bütçesi ile serbest piyasa ekonomisinde ısrar etmesidir. Bütçesi “Mali disiplin” adı altında bir faiz ve borç ödeme bütçesidir. Borçlar büyük ölçüde emekçilerin sırtına yüklenmiş gelir vergisi, dolaylı vergiler ve kamusal değerlerin satıp savılması yoluyla ödenmektedir. Hükümetin çok övündüğü özelleştirme gelirleri borç ve faize harcanacağına istihdam yaratmak için kullanılsaydı bugün aileleriyle birlikte 300 bin yurttaşımız iş sahibi, bir milyonu aşan yurttaşımız aş sahibi olacaktı.”   demişti.
2009 bütçesi bir “sadaka” bütçesidir. İktidar yoksulluktan medet ummayı, yoksulluğu derinleştirerek yeniden üretmeyi sürdürmektedir. AKP iktidarı yoksulluğun olmadığı bir Türkiye"yi hâyal dahi edememektedir. Maliye Bakanı bu bütçenin seçim bütçesi olmadığını iddia etse de 2.1 milyon aileye kömür dağıtarak oy avcılığı yapacağı açıktır. Hiç kimsenin siyasi rant uğruna halkımızın sağlığını tehlikeye atmaya ve AKP"nin bir lütfu gibi göstermeye hakkı yoktur. Dağıtılan kömürler, yandaş firmaların satılamamış ve kalitesiz kömürleridir. AKP hükümeti önce evlerde niçin soba yakılamadığını, doğalgaz ve elektrik faturalarının niçin ödenemediğini açıklasın. Hükümetin görevi yurttaşların kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir toplumsal düzeni sağlamaktır. İş imkânı yaratmak, yaşam koşullarını düzeltmek ve refah düzeyini artırmaktır. 2009 Bütçesi militer, antidemokratik bir bütçedir. Geçtiğimiz yıllarda Kamu harcamaları içinde en büyük kalemi oluşturan savunma ve güvenlik harcamaları 2009 bütçesinde de aslan payını oluşturmaktadır. Bu iktidarın, Kürt Sorunu"nda çözüme yönelik demokratik atılımları gerçekleştirmek yerine savaş politikalarını tercih eden zihniyetinin doğal sonucudur. Hükümet, krize karşı hala halkı tasarruf tedbirleri almaya çağırıyor! Ama miktarı bile bütçede belli olmayan devasa oranlarda birçok kaynağı savaş politikalarına aktarmaya devam ediyor. Bir tasarruf olacaksa öncelikle askeri harcamalardan işe başlanmalı, başta Kürt sorunu olmak üzere sorunların demokratik ve barışçıl yollarla çözümü esas alınmalıdır. Maliye Bakanı Sayın Unakıtan, Türkiye emekçilerine daha önce yaşattıkları krizleri ise bu süreçte bir tecrübe olarak değerlendiriyor! Bizler bu tecrübenin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Tecrübe ücretlerimizdeki düşüştür, tecrübe daha fazla işsizliktir, tecrübe aç kalmak soğuktan donarak ölmektir. Tecrübe, kar yapan şirketlerin bile bir günde binlerce emekçiyi sokağa atmasıdır!
İktidar kurumlar vergisi oranını düşürmekle, sermayeden vergi almamakla övünmektedir. Ancak toplam vergi gelirleri içinde emekçilerden alınan vergiler dolaylı vergilerle birlikte % 75"lere ulaşmaktadır. Yurttaşlar tüketici kredileri ile kuşatılmış ailelerin kredi borçları 112 milyar YTL"yi çoktan aşmıştır. Emekçiler kriz koşullarında icra tehdidi altında kalacaktır. Ortalama bir emekçi ailesi, bırakın tasarruf etmeyi, borca muhtaç edilmiştir. Asgari ücretin vergi dışı bırakılması talebini görmezden gelen iktidar özel sektör çalışanlarının malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primlerindeki işveren yükünü 5 puan indirmekle övünmektedir. Krizle birlikte iktidar işsizlik sigorta fonunda biriken 35 milyar YTL"yi aşan kaynağı sermayeye peşkeş çekme niyetini açığa vurdu. Fondaki hesaptan işsizlere ödenen para %3"ü bile bulmamaktadır. Fonun bu şekilde kullanımı emekçiler açısından asla kabul edilemez, bu kaynak mutlaka kapsamı genişletilerek ve miktarı arttırılarak işsizlikle yüz yüze kalan emekçiler için kullanılmalıdır.
“Piyasa Dostu,   Emekçi Düşmanı, Hayalperest Bütçeye Hayır!” diyoruz. 2009 bütçesi krizin faturasının emekçilere, yoksul halka kesilmesidir. İşten atmalara, düşük maaş oranlarına, yoksulluğa, işsizliğe ve anti demokratik uygulamalara karşı sesimizi daha da yükselteceğimizi, kışın şu soğuk günlerinde alanları ısıtacağımızı Hükümet bilmelidir. Emekçileri yoksulluğa, açlığa, halkı kamu hizmetlerinden yoksunluğa terk eden, sosyal devleti tümüyle ortadan kaldırmayı amaçlayan bu bütçe geri çekilmelidir. Kamu kaynaklarının kimlerden toplanacağına ve kaynakların öncelikli olarak hangi alanlara yönlendirileceğine halkın katılımı ile karar verilmelidir. Emekçiler ve küçük esnaf üzerindeki vergi yükü azaltılmalı, asgari ücret vergiden muaf tutulmalıdır. Kamu hizmetlerinin eşit, ücretsiz, nitelikli ve herkese ulaşılabilir olması sağlanmalıdır. Hükümet IMF ile yapmayı düşündüğü Stand By anlaşmasından vazgeçmeli, ülke ekonomisiyle ilgili bütün kararlar başta emek örgütleri olmak üzere toplumun örgütlü kesimleriyle birlikte alınmalıdır.
ÇÜNKÜ EMEKTEN YANA BİR BÜTÇE MÜMKÜNDÜR…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR