Harman

İnsanı anlatacak daha iyi bir kelime gelmedi aklıma. Bugünlerde insan ve insanla çevresi hakkında oldukça kafa yoruluyor. İnsan, psikolojik ve bedensel yönden anlaşılmaya çalışılıyor. Genetik bilimi, büyük çalışmalara imza atıyor. İnsanın gen haritası çıkarılıyor. Yapılan çalışmalarda; neden bazı insanların kahveyi sütlü, bazılarının sütsüz sevdiğine sebep olan genin de bulunmak üzere olduğunu düşünüyorum.

İnsan, kendi kodlarını çözerken çırılçıplak kaldığımızı hissediyorum. Siz daha kim olduğunuzu söylemeden; sizin saç telinizden ne tür filmleri sevdiğinizi, müzik tercihinizi, ileride geçirebileceğiniz hastalıkları bu kodlanmış haritanız sayesinde görebileceklerini söylüyorlar.

İşte bütün bunları yapmamızı sağlayan şey olan zekamız hakkında söylemek istediklerim var.
Her insanda farklı seviyelerde olduğu söylenen (gerçekten de öyle galiba çünkü bazen hayatı yavaş algıladığımı hissediyorum) zekamızı, ölçmek isteyen ilk insanlardan biri modern anlamda ilk zeka testini yayınlayan Fransız psikiyatrist "Alfred Binet" imiş. Daha sonra bu teste (tabii geliştirerek) "I.Q.(Intelligence Quotient)" adını veren Alman psikiyatrist "William Stern" olmuş. Yıllar içerisinde resimler, matematiksel işlemler, şekiller arasındaki ilişkilerle "alt kategorilere ayrılan I.Q. testleri" geliştirilmiş. Sanırım şu günlerde "WAIS/3(Wechsler Adult Intelligence Scale-Third Edition)" adlı 14 alt başlığı olan bir test kullanılıyor.

Bu konuda biraz ayrıntı vermemin sebebi, artık "Çoklu Zeka Kuramı"nı kuram olmaktan çok, hayatın bir gerçekliği gibi kabul eden yaklaşımlar. Çoklu Zeka Kuramı "1983 yılında Howard  Gardner" (Harvard'da profesör) tarafından ortaya atılıyor. İnsanın "8 farklı zeka türü" (sözel, mantıksal/matematiksel, görsel, içsel, sosyal, müzik, kinestetik ve daha sonraları  doğaya dönük) olduğunu söylüyor.

Şimdilerde ise sanırım "varoluşsal zekanın" da bunlara dahil olduğu dile getiriliyor. Yani insanın soyut ve  somut varoluş durumlarını anlama kapasitesi. Her insanın matematik problemlerini aynı hızda çözemediğini ama, kimilerinin çok iyi resim yapabildiği, kimilerinin çok güzel besteler yapabildiğini biliyoruz. Ve elbetteki çocuklarımızın sadece bir alanla değerlendirilmelerini değil, çok farklı olabilen yeteneklerinin de değerlendirilmesini istiyoruz. Fakat eşyanın adını doğru koyacaksak sanırım  zeka yerine bütün bu yukarıda saydıklarıma "yetenek veya kapasite demek" daha uygun olacaktır.

Zekanın bir bilgisayarın işlemcisine benzediğini varsayarsak işlem yapabilme kapasitesi zeka seviyelerimizi belirliyor. "Bethoven sağırlığına rağmen" harika besteler yapabilirken, "Einstein dünyayı değiştiren formüller" geliştirebiliyor. Bu durumda birinde müzik programı yüklü, diğerinde fizik programı yüklü iki bilgisayarı karşılaştırmak uygun olur sanırım. Tabii bir makina ile bir insanın karşılaştırmanın yetersiz olduğunu biliyorum. Çünkü insan, genleriyle başladığı hayatına, çevresel etkileri katarak devam ediyor. Einstein, bu durumda; "keman çalmayayım bende müzik programı yok" demiyor ve güzel keman çalıyor.

İnsanın kendini etkileyen milyonlarca olay, günlük hayatından akıp geçerken kendini tanımak için çok çeşitli yöntemler kullanıyor. Herkes sahip olduğu uzmanlık alanı çerçevesinde insanı tanımlamaya çalışıyor. Yani "filin hortumunu tutan" onun şiirini yazarken; "kulaklarını tutan" onlara methiyeler düzüyor. Filin farklı yerleri konusunda uzmanlaşmış insanların biraraya gelip dokundukları şeyin bir fil olduğunu anlamaları gerekiyor.

İnsanın ruhunu, biyolojisini, kişiliğini araştıran farklı alanlarda davranışlarımızı yönlendiren ve hayatı algılama kapasitemizi belirleyen farklı şeylerin olduğu söyleniyor. "İnançlarımız, eğitim durumumuz, hayata bakış açımız" bizim için birini diğerlerinden daha ön plana çıkarıyor. Hormonların hayatımızı yönlendirdiğini söyleyen (çünkü hormon seviyemiz yükselince o hormona uygun davranış gösteriyoruz), ahlaki değerlerimizin hayatımızı yönlendirdiğini söyleyen (çünkü kararlarımızı onlara göre veriyoruz), zekamızın hayatımıza yön verdiğini söyleyen (çünkü onun seviyesine göre hayatı algılayıp değerlendirebiliyoruz) ve burada daha sayamadığım çok farklı alanların insan hayatını şekillendirdiğini dile getiren görüşler var.

9 basamaklı sayıları kafasından çarpabilen bir cani ya da çok iyi niyetli olmakla beraber neyin iyi olduğunu görecek kapasiteye sahip olmayan insanların varlığını düşündüğümde "çocuklarımızın başarılı olması"nı dilerken, "mutlu olmalarını" (sevdikleri için diğer insanlarla beraber) dilemeyi unutabildiğimizi farkediyorum.

Diğer insanların dertlerini umursamayan çok zeki çocuklarımız olsun istiyoruz. Ya da istiyor musunuz gerçekten? Kendi adıma şunu söyleyebilirim ki; eğer, benim istediklerim olsaydı hep (ki olmaz çünkü "hayat siz planlar yaparken olanlardır") dünyayı algılayabilecek kadar zeki, doğru kararları verebilecek kadar akıllı, insanların gönlünü kazanabilecek kadar onların ruhlarına değer veren, bilimsel yeniliklere açık ama, etik kurallarını prensip haline getirmiş, iç dünyasını gören ve kendine karşı dürüst, kendisiyle, dünyayla ve diğer insanlarla olan çelişkilerini sanatsal faaliyetleriyle ortaya koyabilen eserlerden keyif alan bir çocuğum olsun ve mutlu olsun isterdim.

Sanırım bu kadar karmaşık bir yazı olmasının sebebi karmaşık bir yapıya sahip olan insandan bahsetmemdi. Umarım yazıyı, zamanınızı çalan çok sıkıcı bir hale getirmemişimdir. Çünkü insan gibi "karmaşık bir harmanı" ancak, bir yazıyı harmanlayarak yazmaya çalışmak elimden gelendi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cihan Şimşek Arşivi
SON YAZILAR